Sağlık Kütüphanesi
Sağlığınızla ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarını ve sağlıklı bir yaşam için atılması gereken adımları kütüphanemizde bulabilirsiniz.
Hastalıklar
AVM Hastalığı
<p>Damar yumağı olarak da bilinen AVM hastalığı (arteriovenöz malformasyon), atardamarlar ve toplardamarlar arasında düzensiz bağlantılar oluşturan bir kan damarı yumağıdır. Genellikle beyin veya omurgadaki atardamarlar ile toplardamarlar arasında anormal bir bağlantı meydana gelmesine neden olan AVM hastalığı, yaygın olarak doğumla birlikte ortaya çıkar. AVM hastalığının en yaygın belirtisi baş ağrısıdır. Tedavi ise genellikle kan damarı yumağının çıkarılmasını içeren cerrahi işlemdir.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı (Arteriovenöz Malformasyon) Nedir?</strong></h2> <p>AVM hastalığı, aralarında kılcal damar bulunmayan atardamar ve toplardamarların bir araya gelerek, beyinde kuş yuvasına benzer şekilde anormal bir kan damarı yumağı ortaya çıkarmasıdır. Beyin ve omurilik de dahil olmak üzere vücudun herhangi bir kan damarında meydana gelebilen AVM hastalığı kan akışını bozarak dokuların oksijen almasını engeller.</p> <p>Kan, vücuttaki kan damarlarının organize edilmiş kapalı bir devresi içinde hareket eder. Atardamarlar oksijen açısından zengin kanı kalpten beyne ve vücudun diğer organlarına ve dokularına taşımakla görevlidir. Ayrıca damarlar oksijen ve besin açısından fakir kanı ve dokulardan gelen atık ürünleri kalbe ve akciğerlere geri döndürür.</p> <p>Normal şartlarda meydana gelen değişim, atardamarlar ve toplardamarların en küçük kan damarı birimlerinin bağlandığı kılcal damarlarda gerçekleşir. Ancak AVM hastalığının söz konusu olduğu durumlarda atardamarlar ve toplardamarlar arasındaki kılcal damarların bağlantısı eksiktir veya anormal bir bağlantı durumu vardır. Bu durum da yüksek akışlı atardamar kanının, yüksek tansiyona alışık olmayan toplardamarlara doğrudan bağlanmasına neden olur. Sonuç olarak AVM hastalığında atardamar ve toplardamar arasındaki anormal bağlantı tedavi edilmediği takdirde damar yırtılmasına ve beyin kanamasına neden olabilir.</p> <p>AVM hastalığının bilinen en yaygın belirtisi ise baş ağrısıdır. Hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak genellikle cerrahi tedavi önerilir. Bu operasyon sırasında, meydana gelen kan damarı yumağının çıkarılması gerçekleştirilir.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>AVM hastalığı, damarlarda kan damarı yumağının meydana gelmesiyle oluşur ancak kesin nedeni tam olarak bilinmez. Değerlendirmelerle birlikte AVM hastalığının bebeğin hamilelik sürecindeki fetal gelişim sırasında ortaya çıkabileceği düşünülür. Ayrıca nadir de olsa hastalığın kalıtsal olabileceği de değerlendirilir.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>AVM hastalığının beyin arteriovenöz malformasyon ve periferik arteriovenöz malformasyon olmak üzere iki ayrı türü bulunur. Bu türler şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Beyin arteriovenöz malformasyon</strong></h3> <p>Beyin AVM hastalığı, beyin dokusunun herhangi bir yerinde veya beynin yüzeyinde gelişir. Aynı zamanda AVM hastalığı en sık olarak beyinde, beyin sapında ve omurilikte görülür.</p> <h3><strong>Periferik arteriovenöz malformasyon</strong></h3> <p>AVM hastalığının türlerinden biri olan periferik arteriovenöz malformasyon, yüz bölgesinde, kollarda veya bacaklarla birlikte kalp, karaciğer veya akciğerler gibi dokularda ve organlarda meydana gelebilirler.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Kan damarı yumağı olarak da ifade edilen AVM hastalığının belirtileri arasında <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a>, baş dönmesi, görme problemleri, nöbet ve zihinsel bulanıklık yer alır. Ayrıca kas güçsüzlüğü, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a> da görülebilir. Bu belirtilerin şiddetli yaşandığı durumlarda sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.</p> <p>AVM hastalığının belirtileri maddeler halinde şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Baş ağrısı (en yaygın)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-donmesi">Baş dönmesi</a></li> <li>Görme bozuklukları</li> <li>Nöbet</li> <li>Zihinsel bulanıklık</li> <li>Kas güçsüzlüğü</li> <li>Uyuşma veya karıncalanma</li> <li>Mide bulantısı ve kusma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sirt-agrisi-neden-olur-neler-iyi-gelir">Sırt ağrısı</a></li> <li>Hareket sırasında nefes darlığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">Karın ağrısı</a></li> <li>AVM akciğerde olursa kanlı öksürük</li> </ul> <h2><strong>AVM Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>AVM hastalığının tanısı için öncelikli kişinin yaşadığı şikayet ve belirtiler dikkate alınır ve fiziksel bir muayene yapılır. AVM hastalığı ile ilgili şüpheye düşüren belirtiler söz konusuysa bazı testler yapılabilir. Bunların arasında MR, BT taraması, kateter anjiyografisi bulunur. Eğer AVM hastalığının beyinde meydana gelebileceği şüphesi varsa beyinle ilgili farklı testler de istenebilir.</p> <p>AVM hastalığının kesin tanısı için uygulanabilecek testler şu şekildedir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/emar-mr-manyetik-rezonans-goruntuleme-nedir">Manyetik rezonans görüntüleme</a> (MR)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">BT taraması</a></li> <li>Kateter anjiyografisi</li> <li>Beyin manyetik rezonans anjiyografisi</li> <li>Bilgisayarlı tomografi anjiyografisi</li> <li>Transkranial doppler ultrason</li> </ul> <h2><strong>AVM Hastalığı Tedavisi</strong></h2> <p>AVM hastalığının kesin tedavisi ameliyat olarak görülür. Ameliyat sırasında, oluşan kan damarı yumağının sağlıklı bir şekilde çıkarılması amaçlanır. Ancak ameliyat riskli görülürse gamma knife yöntemine de başvurulabilir. Bunun dışında semptomların hafifletilmesine yönelik ilaçlar da verilebilir.</p> <ul> <li>AVM hastalığında tedavi yöntemleri şöyledir:</li> <li>Kesin tedavi için ameliyat</li> <li>Ameliyat riskli görülürse gamma knife yöntemi</li> <li>Semptomları hafifletmek için nöbet önleyici ve ağrı kesici ilaçlar</li> <li>Embolizasyon</li> </ul> <h2><strong>AVM Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>AVM nasıl bir hastalıktır?</strong></h3> <p>AVM hastalığı, arteriovenöz malformasyon ifadesinin kısaltılmış halidir ve kan damarlarındaki anormal bağlantı sonucu oluşan kan damarı yumaklarını ifade eder.</p> <h3><strong>AVM hastalığı nasıl ortaya çıkar?</strong></h3> <p>AVM hastalığının bebeğin anne karnındaki gelişimiyle birlikte doğumdan sonra ortaya çıktığı düşünülür ancak kesin nedeni bilinmez.</p> <h3><strong>AVM hastalığının olası komplikasyonları nelerdir?</strong></h3> <p>Özellikle beyin AVM’lerinin tedavi edilmeyen vakalarında beyin kanaması, felç, nöbetler, anevrizma ve beyin hasarı oluşabilir. Bunların önüne geçmek için ciddi belirtiler yaşanıyorsa vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.</p> <h3><strong>AVM hastalığı tehlikeli mi?</strong></h3> <p>AVM, yaygın olarak beyinde meydana geldiği için olası riskler barındırır. Müdahale edilmeyip tedaviye geçilmezse <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/beyin-kanamasi-nedir">beyin kanaması</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/inme-felc-belirtileri-nelerdir">felç</a> gibi sorunlar ortaya çıkarabilir. Bu sebeple belirtilerin ciddiye alınması önemlidir.</p> <h3><strong>AVM hastalığı önlenebilir mi?</strong></h3> <p>AVM hastalığı, doğuştan olduğu düşünülen bir hastalık olduğu için önlenebilme durumu söz konusu değildir. Belirtilerin ortaya çıkmasıyla birlikte tıbbi tedavi gerektirir.</p> <h3><strong>AVM hastalığına hangi doktor bakar?</strong></h3> <p>AVM hastalığı için <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/beyin-cerrahisi">beyin ve sinir cerrahisi</a> bölümü doktorlarından randevu alabilirsiniz. Hastalığın etkilendiği bölgeye bağlı olarak farklı branşlara yönlendirme yapılabilir.</p>
Ventriküler Taşikardi
<p>Ventriküler taşikardi, ventriküler adı verilen kalbin alt odacıklarında elektrik sinyallerinin anormal oluşması sonucunda görülen düzensiz kalp ritmidir. Bu durum nedeniyle normal kalp atışı sinyalleri engellenir ve kalbin vücuda yeterli kan pompalayamayacak şekilde hızlı atmasına sebep olur. Ventriküler taşikardi atakları kısa süreli olabilir fakat birkaç saniyeden uzun sürdüğü durumda yaşamı tehdit edici olabilir. Tedavileri arasında ilaçlar, kalbe şok verilmesi, kalp cihazı ve bir prosedür ya da ameliyat yer alır.</p> <h2><strong>Ventriküler Taşikardi Nedir?</strong></h2> <p>Ventriküler taşikardi (V-tach), kalbin düzensiz ritimde işlev görmesi yerine, daha organize bir düzende çok hızlı bir şekilde atması olarak tanımlanabilir. Ventriküler taşikardi atakları, ventriküler fibrilasyon ataklarına ve buna bağlı olarak kalp durmasına neden olabilir. Vücutta normal dinlenme halindeki kalp atış hızı dakikada 60 ila 100 atım olarak bilinir. Ventriküler taşikardi atağı esnasında kalp o kadar hızlı atar ki bu süreçte kan basıncı düşer, kalp vücudun her yerine oksijen pompalayamaz ve belirtiler görülür. Bu durum aynı zamanda kalp durması olarak kabul edilir ve hemen tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit eder. Acil müdahale (<a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/cpr-kardiyopulmoner-resusitasyon">CPR</a> ve defibrilasyon) gerektiren bir durumdur.</p> <h2><strong>Ventriküler Taşikardi Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Ventriküler taşikardi belirtileri arasında göğüste ağrı, çarpıntı, baş dönmesi, bilinç kaybının olması ve baş dönmesi olarak sıralanabilir. Bu durum özellikle daha önce kalp krizi geçiren ve kalp kasında hasar görülenlerde daha sık rastlanır. Ventriküler taşikardi belirtileri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">Göğüs ağrısı</a></li> <li>Nefes almada zorluk</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-carpintisi-nedir">Çarpıntı</a></li> <li>Nabzın hızlanması</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-donmesi">Baş dönmesi</a></li> <li>Sersemlik hissi veya bayılma</li> </ul> <h3><strong>Göğüs Ağrısı</strong></h3> <p>Semptomları gösteren hastalar genellikle göğüs bölgesinde sıkışma, yanma veya keskin bir ağrı hisseder. Bu durum kalbin hızlı ve düzensiz çalışması, kalp kasına yeterince oksijen gitmesini engellenmesi nedeniyle ağrı şeklinde görülür.</p> <h3><strong>Nefes almada zorluk</strong></h3> <p>Ventriküler taşikardi belirtileri arasında yer alan bu durum kişinin nefes alırken zorlanmasına neden olur. Hatta kişide nefes darlığı hissi meydana gelir. Kalbin yeterli miktarda kan pompalayamaması sonucunda vücutta oksijen ihtiyacı karşılanmaz. Böylelikle akciğerde sıvı birikimi meydana gelir.</p> <h3><strong>Çarpıntı</strong></h3> <p>Kalbin düzensiz bir biçimde atıldığı hissedilir. Kalpte küt küt atma ya da çırpınma gibi bir duygu oluşabilir. Ventriküler taşikardi olduğunda kalbin alt odacıkları (ventriküller) normalden çok daha hızlı kasılarak düzensiz kalp atışlarına neden olur.</p> <h3><strong>Nabzın hızlanması</strong></h3> <p>Nabız çok hızlı şekilde atar ve kişi bunu genellikle boyun ya da bilek bölgesinde hissedebilir. Kalbin hızlanması ve düzensiz atması nedeniyle kan dolaşımında hızlanma meydana gelir. Ancak bu hız, yeterli kan pompalanmasını sağlamaz.</p> <h3><strong>Baş dönmesi</strong></h3> <p>Ventriküler taşikardi durumunda kişi aniden baş dönmesi ya da denge kaybı hissi yaşayabilir. Kalp, vücuda ve özellikle beyne yeterince kan pompalayamadığında baş dönmesi ortaya çıkar. Beyne giden kan akışındaki azalma, bu hissi tetikleyen ana etkenlerden biridir.</p> <h3><strong>Sersemlik hissi veya bayılma</strong></h3> <p>Sersemlik hissi genellikle bilinç kaybına yakın bir durumdur. Bayılma aniden gerçekleşerek ventriküler taşikardinin bir belirtisi olarak kendini gösterebilir. Kan dolaşımında azalma, beyinde oksijen seviyesini düşürür ve bu da bayılmaya yol açabilir.</p> <h2><strong>Ventriküler Taşikardi Neden Olur?</strong></h2> <p>Ventriküler taşikardinin en yaygın görülen nedenlerinden biri <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/koroner-arter-hastaligi">iskemik kalp hastalığı</a> olarak bilinir. Koroner arterlerde meydana gelen tıkanıklıklar nedeniyle kalp kasının yeterli kan ve oksijen alamadığı durumda gerçekleşir. Bu da genellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/ateroskleroz-damar-sertligi-nedir-tedavi-yontemleri-nelerdir">ateroskleroz</a> nedeniyle meydana gelir. Kalbin alt odacıkları olan ventriküllerde anormal elektrik sinyallerinin oluşması da hastalığın oluşmasına zemin hazırlar. Ventriküler taşikardisi olan çoğu kişide buna neden olan başka bir kalp hastalığı bulunur.</p> <p>Ventriküler taşikardi nedenleri şöyle sıralanır:</p> <ul> <li>Koroner arter hastalığı</li> <li>Kalp yetmezliği</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kalp-kasi-iltihabi-nedir">Kalp kası iltihabı</a></li> <li>Daha önce geçirilmiş <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-krizi-belirtileri-tani-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">kalp krizi (miyokard enfarktüsü)</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kardiyak-arrest-nedir">Kardiyak arrest (kardiyomiyopati)</a></li> <li>Kalp kapakçığı hastalığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sarkoidoz-nedir">Sarkoidoz</a></li> <li>Bazı genetik ve kalıtsal durumlar</li> </ul> <p>Kalple ilgisi olmayan ventriküler taşikardi ise şu nedenlere bağlı olarak gelişir:</p> <ul> <li>İlaçlar</li> <li>Elektrolitlerde dengesizlik oluşması</li> <li>Kafein tüketiminin fazla olması</li> </ul> <h2><strong>Ventriküler Taşikardi Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Ventriküler taşikardiyi teşhis etmek ve kalbin kontrolünü sağlamak için testler yapılır. est sonuçları ayrıca başka bir sağlık sorununun V-tach'a neden olup olmadığını belirlemeye yardımcı olur. Ventriküler taşikardi teşhisinde kullanılan yöntemler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/ekg-nedir-ekg-nasil-cekilir">Elektrokardiyogram (EKG)</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/holter-nedir-ne-icin-kullanilir">Holter monitörü</a></li> <li>İmplante edilebilir döngü kaydedici (ILR)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/efor-testi-nedir">Efor testi</a></li> <li>Göğüs röntgeni gibi görüntüleme testleri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/ekokardiyografi-nedir-nasil-uygulanir">Ekokardiyografi</a></li> <li>Kardiyak manyetik rezonans görüntüleme (MR).</li> <li>Kardiyak bilgisayarlı tomografi (BT)</li> <li>Koroner anjiyogram</li> </ul> <h2><strong>Ventriküler Taşikardi Tedavisi Nasıl Olur?</strong></h2> <p>Ventriküler taşikardi belirtileri görüldüğü durumda 30 saniyeden uzun sürdüğü durumda kişinin tedaviye ihtiyacı olabilir. Bu durumun tedavisi neden olan herhangi bir hastalığın yönetilmesini içeren şekilde yürütülür. Bu tedaviler anormal kalp ritmini iyileştirebilir veya geri dönmesini önleyebilir. İlerlediği ve hızlı müdahale gerektiren durumlarda ventriküler taşikardi tedavileri şunları içerebilir:</p> <ul> <li>CPR (kalp masajı)</li> <li>Elektriksel defibrilasyon</li> <li>İlaç tedavisi</li> </ul> <h2><strong>Ventriküler Taşikardi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Nabızsız ventriküler taşikardi nedir?</strong></h3> <p>Nabızsız ventriküler taşikardi, kalbin alt odacıklarının çok hızlı şekilde kasılmasıyla beraber gelişen kalbin kan pompalayamamasına bağlı olarak görülen ciddi ritim bozukluğudur. Bu durumda kişinin nabzı hissedilmeyebilir.</p> <h3><strong>Ventriküler taşikardi kimlerde görülür?</strong></h3> <p>Ventriküler taşikardi, daha önce kalp krizi geçiren kişilerde, kalp kası hastalığı (kardiyomiyopati, kalp yetmezliği veya koroner arter hastalığı olanlarda görülür. Doğuştan gelen ritim bozukluğu hastalığına sahip kişilerde de oluşabilir.</p> <h3><strong>Ventriküler taşikardi ölümcül mü?</strong></h3> <p>Ventriküler taşikardi, tedavi edilmediği durumda ölümcül sonuçlara neden olabilir. Özellikle nabızsız ventriküler taşikardi ya da <a href="http://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ventrikuler-fibrilasyon-nedir">ventriküler fibrilasyon</a> gibi durumlara ilerleyerek, ani kalp durmasına yol açabilir.</p> <h3><strong>Ventriküler taşikardi sırasında ne yapılmalı?</strong></h3> <p>Ventriküler taşikardi esnasında kişide bilinç kaybı yaşanıyorsa hemen CPR (kalp masajı) başlatılmalı ve en kısa sürede acil tıbbi yardım çağrılmalıdır. Eğer kişinin bilinci yerindeyse hemen bir sağlık kuruluşuna başvurulması önemlidir.</p> <h3><strong>Ventriküler taşikardi önlenebilir mi?</strong></h3> <p>Ventriküler taşikardiye karşı kalp sağlığını korunması önemlidir. Bunun için sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigaradan kaçınma gibi durumlarda dikkat etmek gerekir. Doktorun önerdiği ilaçları düzenli kullanarak, kontrol yaptırmak önlenmesine yardımcı olur.</p>
Budd-Chiari Sendromu
<p>Budd-Chiari sendromu, karaciğeri boşaltan toplardamarlarda oluşan tıkanıklık ve kan pıhtısıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Çoğunlukla yetişkinlerde görülen Budd-Chiari sendromu, karın ağrısı, sarılık, karaciğerde büyüme ve beyinde hasar oluşumu gibi belirtilerle kendini gösterir. Karaciğer biyopsisi ve bazı testlerle teşhisi koyulan Budd-Chiari bazı durumlarda siroz, dalak büyümesi ve portal hipertansiyon gibi rahatsızlıklara neden olabilir. </p> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromu Nedir?</strong></h2> <p>Budd-Chiari sendromu, karaciğerden kan taşıyan hepatik damarların kan pıhtıları nedeniyle daralması ve/veya tıkanmasıyla oluşan ve nadir görülen bir hastalıktır.</p> <p>Karaciğer hastalıkları grubunda yer alan Budd-Chiari sendromu, karaciğerden kan taşıyan hepatik venlerin tıkanması veya daralması sonucuyla meydana gelir ve tıbbi olarak neden bu olarak kabul edilir. </p> <p>Semptomlara göre farklı şekillerde sınıflandırılan Budd-Chiari; akut, subakut ve kronik formlarda görülebilir. Akut formda semptomlar ani gelişir ve karaciğer fonksiyonu hızla azalır. Subakut ve kronik Budd-Chiari sendromunda semptomlar daha yavaş ilerler ve karaciğer fonksiyon bozukluğu daha hafif belirtilerle ortaya çıkar. </p> <p>Budd-Chiari hastalığından farklı olan <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/pfapa-sendromu">pfaba sendromu</a>, çocuklarda görülen bir hastalıktır. Ateş ataklarına, lenf düğümlerine ve boğaz şişmesine neden olan bu hastalık kan basıncında aşırı yükselmeye neden olabilir. Her iki sendrom da vücutta damar sistemlerine hasar verebilir. </p> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromu Belirtileri</strong></h2> <p>Budd-Chiari sendromu, karaciğeri etkileyen bir rahatsızlık olup karaciğer büyümesi, karın ağrısı, karında şişlik, yorgunluk ve kilo kaybı gibi belirtilerle ortaya çıkar. Budd-Chiari ayrıca çeşitli komplikasyonlara da sebep olur. Belirtiler sendromun akut, subakut ve kronik türlerine göre farklı sürelerde gözlemlenir. Akut formlar kronik ve subakut sendromu olan kişilere göre daha erken fark edilir.</p> <p>Budd-Chiari sendromunun genel belirtileri şu şekildedir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karaciger-buyumesi">Hepatomegali</a> (karaciğer büyümesi)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">Karın ağrısı </a></li> <li>Asit (Karında sıvı birikimine bağlı olarak görülen şişlik)</li> <li>Yorgunluk </li> <li>Hepatik ensefalopati </li> <li>Bacaklarda şişlik </li> <li>Kilo kaybı </li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dalak-buyumesi">Splenomegali</a> (Dalak büyümesi)</li> </ul> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromu Neden Olur?</strong></h2> <p>Budd-Chiari sendromunun en temel nedeni kan pıhtılarına yol açan durumlardır. Bu noktada Budd-Chiari sendromu ve trombüs ilişkisi<strong> </strong>dikkate alınır. Zira söz konusu olan hastalık, karaciğer venlerinde pıhtı oluşumuna ve kan akışının engellenmesiyle ortaya çıkar. Bu durum trombüslerin venlerde birikmesiyle ilgilidir.</p> <p>Budd-Chiari sendromunun diğer nedenleri aşağıdaki gibidir:</p> <ul> <li>Karaciğer ve böbreklerde oluşan kitleler </li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/orak-hucreli-anemi">Orak hücre hastalığı </a></li> <li>Damar anomalileri </li> <li>Miyeloproliferatif neoplazmalar (MPN'ler) </li> <li>Hiperkoagülabilite bozuklukları</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dogum-kontrol-hapi-nedir">Doğum kontrol hapları </a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/inflamatuar-bagirsak-hastaligi-nedir">İnflamatuar bağırsak hastalığı</a> (İBH)</li> </ul> <p>Yukarıdakilerin yanı sıra Budd-Chiari sendromu genetik faktörler<strong> </strong>de tetikleyicidir. Örneğin <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/marfan-sendromu">Marfan sendromu</a> gibi bağ dokusunu etkileyen hastalıklar, damar duvarlarında zayıflamaya neden olur ve rahatsızlığın ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Ayrıca kalıtsal hiperkoagülabilite gibi kanda pıhtılaşma bozukluklarına neden olan faktörler de Budd-chiari sendromunun meydana gelmesinde etkili olabilir. </p> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromu Tanısı Nasıl Konur?</strong></h2> <p>Budd-Chiari sendromu teşhis<strong> </strong>aşamasında öncelikle hastanın yaşadığı semptomlar hakkında bilgi edinilir. Üst karın ağrısı, şişkinlik, sarılık ve halsizlik gibi şikayetler söz konusu hastalığın önemli belirtileri olarak değerlendirilir. Uzman doktor, karaciğer fonksiyonunu ve kan pıhtısı risklerini kontrol etmek için belirli tanı yöntemlerini kullanır. Söz konusu sendrom için kullanılan tanı yöntemleri aşağıdaki gibidir:</p> <h3><strong>Doppler Ultrasonu </strong></h3> <p>Budd-chiari sendromu teşhisi için yapılan ilk test genellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/doppler-ultrasonografi-doppler-usg-nedir">doppler ultrasonudur</a> ve karaciğer, dalak ve böbrek görüntülerini kaydeder. Düzensiz kan akışı görülüyorsa bu durum kan damarlarındaki sorunlara işaret eder ve çoğunlukla Budd-Chiari hastalığının teşhisini koyar. </p> <h3><strong>Bilgisayarlı Tomografi (BT) Taraması</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">Bilgisayarlı tomografi</a> taraması, karaciğer büyümesi ve asit gibi vücudun belirli yerlerinde meydana gelen belirtileri gösteren bir görüntüleme yöntemidir. Böylece karaciğer yapısal değişiklikleri ve damar tıkanıklıkları tespit edilerek Budd-chiari hastalığının evresi hakkında bilgi edinilir. </p> <h3><strong>Venografi (Venogram) </strong></h3> <p>Venografi, damarlardaki kan akışını ve tıkanıklıkların yerini gösteren bir görüntüleme tekniğidir. X-ışınları kullanan yöntem damarlara kontrast madde enjekte edilmesiyle damar yapılarının daha net görünmesini sağlar. </p> <h3><strong>Biyopsi </strong></h3> <p>Karaciğer dokusunun incelenmesi için kullanılan <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/biyopsi-nedir-ve-nasil-yapilir">biyopsi</a>, nadir olarak başvurulan bir tanı yöntemidir. Genellikle ileri seviyede ve diğer teşhis yöntemleriyle anlaşılmayan Budd-Chiari'yi tespit etmek için kullanılır. </p> <h3><strong>Laboratuvar Testleri </strong></h3> <p>Budd-Chiari hastalığını teşhis etmek için karaciğer fonksiyonlarını ve damarlardaki pıhtılaşma durumlarını kontrol etmek için laboratuvar testleri yapılır. Belirli kan testleri yapıldığında değerlerde görülen yüksek transaminaz seviyeleri karaciğer hasarına işaret eder. Kanda<strong> </strong>pıhtılaşma bozuklukları tespiti için koagülasyon testleri yapılır ve tam kan sayımı ile kan hücrelerinin durumu değerlendirilir. </p> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromunun Tedavi Yöntemleri</strong></h2> <p>Budd-Chiari sendromu tedavisi; karaciğer fonksiyonlarının düzeltilmesini, kan pıhtılarının çözülmesini ve kan damarlarının iyileşmesini sağlayan yöntemlerle uygulanır. Bununla birlikte hastalığın altında yatan durumu kontrol etmeyi ve semptomları hafifletmeyi de amaçlar. Budd-Chiari sendromu tedavi yöntemleri şu şekildedir:</p> <h3><strong>Medikal Tedavi </strong></h3> <p>Venöz tıkanmaların ve diğer durumların kan pıhtılaşmasına neden olduğu tespit edildiyse antikoagülanlar kullanılır. Heparin ve varfarin gibi kan inceltici ilaçlar, medikal tedavi yöntemi olarak uygulanır. </p> <h3><strong>Transjuguler Intrahepatik Portosistemik Şant (TIPS)</strong></h3> <p>Transjuguler Intrahepatik Portosistemik Şant (TIPS), portal veni hepatik venlerden birine bağlayarak portal hipertansiyonu kontrol altına almayı amaçlar. Karaciğerin ana damarları arasındaki basıncı düşürmek için kullanılan bu tedavi yönteminde iğne ile karaciğerde tünel açılır. Portal ven, hepatik venlerden birine bağlanarak tünele bir stent (küçük metal tüp) yerleştirilir. Böylece kanın karaciğere akışı sağlanır ve olası komplikasyon riskleri düşürülür. </p> <h3><strong>Karaciğer Nakli </strong></h3> <p>Budd-Chiari sendromu ve karaciğer nakli, diğer tedavi yöntemlerinin yardımcı olmadığı durumlarda başvurulan bir seçenektir. Karaciğer sirozu, yetmezliği ve varis kanaması gibi komplikasyonlar varsa nakil uygulanır. Karaciğer fonksiyonlarının ciddi şekilde bozulması durumunda başvurulan nakil, hastanın yaşamını sürdürebilmesi için tek tedavi seçeneği olabilir. </p> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromu ile Yaşam</strong></h2> <p>Budd-Chiari hastalığıyla yaşayan hastaların sık sık kan testleri yaptırmaları önemlidir. Karaciğer uzmanı (hepatolog), hastaya düzenli biyopsi, görüntüleme yöntemleri ve uygun ilaçlar uygular. Bunun yanı sıra sodyum sınırlı diyetler benimsenir, diüretik ve antikoagülanlar kullanılır. Araştırmalara göre damarların kısmen tıkalı ve daralma durumuna bağlı Budd-Chiari sendromunda yaşam süresi daha uzundur. Yaşam tarzı değişiklikleriyle semptomların hafifletilmesi mümkündür ve bu noktada özellikle sigara ve alkol kullanımı bırakılmalıdır. </p> <h2><strong>Budd-Chiari Sendromu Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Budd-Chiari Sendromu karaciğeri nasıl etkiler?</strong></h3> <p>Budd-Chiari sendromu ve kan pıhtılaşması<strong> </strong>arasındaki ilişki, venöz çıkışının tıkanmasına neden olur ve karaciğeri etkiler. Ana damarlardan birinin veya birkaçının tıkanması kanın karaciğerden düzenli akışını engeller. Tıkanıklık, karaciğerde kan birikimine ve şişmesine neden olur. Bunun sonucunda fonksiyon bozuklukları ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-yetmezligi-nedir">karaciğer yetmezliği</a> gibi ciddi sorunlar ortaya çıkar. </p> <h3><strong>Budd-Chiari Sendromunun en yaygın komplikasyonları nelerdir?</strong></h3> <p>Budd-Chiari sendromu ve karaciğer yetmezliği en yaygın komplikasyonlar arasında olup hastalığın ciddi bir evresidir. Bununla birlikte karaciğerde sıvı birikimine neden olan asit, karında sürekli şişlik gözlenmesine neden olan bir komplikasyondur. Ayrıca kanın karaciğerden geçmemesi dalak büyümesine, karaciğere kan akışının azalması portal hipertansiyona neden olur. </p> <h3><strong>Budd-Chiari Sendromu riskini azaltmak için ne yapılabilir?</strong></h3> <p>Budd-Chiari sendromu riskini azaltmak için temelde karaciğer sağlığına dikkat etmek gerekir. Bu nedenle aşırı alkol ve fazla yağlı besin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak ve karaciğer fonksiyonlarını takip etmek için tıbbi kontrolleri yaptırmak da riskleri azaltır. </p>
Giardia
<p>Giardia, giardia intestinalis adlı mikroskobik bir parazitin neden olduğu ve ince bağırsakta meydana gelen bir bağırsak enfeksiyonudur. Giardia paraziti en çok toprakta, sularda, yiyecekler bulunmakla birlikte bazı yüzeylerde de yaşamlarını sürdürür. İnsanlara bulaşması da bu şekilde olur. Giardia enfeksiyonu vücuda girdikten sonra gösterdiği yaygın belirtiler ise ishal, mide krampları, mide şişkinliği ve mide bulantısıdır. Giardia hastalığının tedavisi için genellikle antibiyotik ilaçlar kullanılır.</p> <h2><strong>Giardia Nedir?</strong></h2> <p>Giardia enfeksiyonu, giardia intestinalis adı verilen parazitin neden olduğu ve mide krampları, şişkinlik, mide bulantısı ve sulu ishal nöbetleriyle kendini gösteren bir bağırsak enfeksiyonudur.</p> <p>Özellikle sulu ishalle kendini gösteren giardia enfeksiyonuna neden olan parazit mikroskobik bir parazittir ve çok küçük bir boyuttadır. Genellikle kirli sularda, kontamine olmuş gıdalarda, toprakta ve yüzeylerde bulunur. İnsanların teması sonucunda ise giardia enfeksiyonu meydana gelebilir.</p> <p>Birincil semptomu <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">sulu ishal</a> olan giardia enfeksiyonunda mide krampları, mide şişkinliği, mide bulantısı ve kusma da görülebilir. Bu belirtiler özellikle belirli bir gıdanın tüketimi sonrasında ortaya çıkabilir ve bu durum ciddi bir gösterge sayılabilir.</p> <p>Giardia enfeksiyonu için uygulanan yaygın tedavi yöntemi ise <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> kullanımıdır. Giardia hastalığının bulaştığı bir kişinin kesin tanısı koyulduysa antibiyotik kullanımına başlanılır.</p> <h2><strong>Giardia Enfeksiyonu Neden Olur?</strong></h2> <p>Giardia hastalığı, özellikle kontamin olmuş besinlerde ve kirli sularda yaşayan giardia intestinalis adlı mikroskobik parazitin bağırsaklara girmesi sonucunda meydana gelir. Bu parazitin farkında olunmadan yutulması enfeksiyonu meydana getirir.</p> <p>Bunların dışında toprakta ve belli başlı yüzeylerde de yaşayabilen bu parazitin insanla teması sonucunda hastalık bulaşıcılık kazanabilir.</p> <h2><strong>Giardia Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Giardia parazitinin bağırsaklara girip dışkıda yaşamaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkan en yaygın belirti sulu ishaldir. Sulu ishal dışında mide bulantısı, kusma, mide krampları, mide şişkinliği, vücutta sıvı kaybı ve akabinde kilo kaybı da giardia belirtileri arasında yer alır.</p> <p>Giardia enfeksiyonu belirtileri şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>Sulu ishal</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">Mide bulantısı</a></li> <li>Kusma</li> <li>Mide krampları</li> <li>Mide şişkinliği</li> <li>Vücutta sıvı kaybı</li> <li>Kilo kaybı</li> </ul> <h3><strong>Sulu ishal </strong></h3> <p>Giardia parazitinin bağırsaklara girip bağırsakları bozmasıyla şiddetli ve sulu bir ishal meydana gelebilir. Bu durum giardianın en sık görülen semptomlarından biridir.</p> <h3><strong>Mide bulantısı ve kusma</strong></h3> <p>Mide bulantısı da giardianın bağırsakları tetiklemesiyle ortaya çıkabilecek semptomları arasındadır. Mide bulantısına aynı zamanda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a> da eşlik edebilir. Bu durumun şiddetli yaşandığı zamanlarda doktora başvurmak gerekir.</p> <h3><strong>Mide krampları </strong></h3> <p>Sulu ishal, mide bulantısı ve kusma kadar yaygın olmasa da mide krampları da giardia hastalığının göstergesi sayılabilecek belirtiler olarak kabul edilir.</p> <h3><strong>Vücutta sıvı ve kilo kaybı </strong></h3> <p>Özellikle sulu ishalle birlikte yaşanan semptomlar vücutta sıvı kaybına yol açabilir. Vücuttaki sıvının azalmasıyla birlikte de kilo kaybı yaşanabilir. Bunun yaşanmaması adına sıvı takviyesi yapmak önemlidir.</p> <p>Giardia enfeksiyonunda çok daha az görülen belirtiler ise şöyledir:</p> <ul> <li>Cilt kaşıntısı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/urtiker-kurdesen-nedir">Kurdeşen</a></li> <li>Göz çevresinde şişlik</li> <li>Eklem sertliği ve şişlik</li> </ul> <p>Giardia hastalığında çoğu kişi enfeksiyon sırasında kısa süreli semptomlar yaşar, bazen herhangi bir semptom da yaşanmayabilir ancak bazen de bazı kişilerde daha uzun süreli veya tekrarlayan semptomlar görülebilir. Özellikle kronik ishal ve mide bulantısından dolayı susuzluk ve kilo kaybı yaşanabilir. Bazı vakalarda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/laktoz-intoleransi-nedir">laktoz intoleransı</a> gibi kalıcı sindirim zorlukları da yaşanabilir.</p> <h2><strong>Giardia Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Giardianın tanısı için öncelikle fiziki muayene ve kişinin yaşadığı semptomların incelemesi yapılır. Ancak kesin tanı için <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/gaita-nedir">dışkı testine</a> başvurulur. Dışkı örneği alınıp laboratuvara gönderilir ve çıkan sonuçlarda giardia parazitinin bağırsaklarda olup olmadığının belirlemesi yapılır. Teşhis sürecinin ardından antiparaziter ilaçlar veya antibiyotikler reçete edilebilir.</p> <h2><strong>Giardia Tedavisi </strong></h2> <p>Her giardia enfeksiyonu tedaviye ihtiyaç duymayabilir ancak belirtileri gözle görülür bir şekilde yaşandığı vakalarda genellikle antibiyotik ve antiparaziter ilaçlarla semptomların hafifletilmesi ve parazitin vücuttan atılması amaçlanır. Bu ilaçlarla birlikte semptomların etkisi 1 hafta içinde azalır ve kişi normal yaşamına dönebilir. Ancak belirtilerin şiddeti çok daha uzun sürüyor ek destek gerekebilir.</p> <h2><strong>Giardia Nasıl Önlenir?</strong></h2> <p>Giardia parazitinin bulaşmasını önlemek için uygulanması gereken bazı noktalar vardır. Bunların başında el hijyenine dikkat etmek, kirli suları içmemek ve çiğ sebze-meyve yememek gelir.</p> <p>Giardiayı önlemek için yapılması gerekenler şunlardır:</p> <ul> <li>Eller sık sık yıkanıp el hijyenine dikkat edilmelidir.</li> <li>Kirli sular içilmemelidir.</li> <li>Çiğ sebze-meyve tüketilmemelidir veya bol suyla yıkanmalıdır.</li> <li>Yüzme sırasında su yutmamaya dikkat edilmelidir.</li> <li>İshal varsa geçene kadar cinsel ilişkiye girilmemelidir</li> <li>Hayvan dışkısıyla korunmasın bir şekilde temas edilmemelidir.</li> </ul> <h2><strong>Giardia Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Giardia paraziti nasıl bulaşır?</strong></h3> <p>Giardia paraziti, kirli sulardan, çiğ-sebze meyvelerden, parazitin yaşadığı yüzeylerle temastan, hayvan dışkılarından, bazen cinsel ilişkiden bulaşır. Bulaş sonrasında vücutta bazı değişimler meydana gelir. Bunların başında ise sulu ishal gelir.</p> <h3><strong>Giardia tedavi edilmezse ne olur?</strong></h3> <p>Giardia enfeksiyonu genellikle 1-2 hafta içinde kendiliğinden geçer. Ancak geçmediği durumlarda sindirim sistemi ve hatta bağışıklık sistemi için uzun vadeli komplikasyonlara neden olabilir. Geçmeyen belirtilerde bir sağlık kuruluşuna başvurmak önemlidir.</p> <h3><strong>Giardia hangi organları etkiler?</strong></h3> <p>Giardia ince bağırsakta meydana gelen bir enfeksiyondur. Ayrıca sindirim sistemini ve uzun vadede bağışıklık sistemini de etkileyebilir.</p> <h3><strong>Giardia kimleri etkiler?</strong></h3> <p>Giardia enfeksiyonu her yaş grubunu ve cinsiyeti etkileyebilir ancak 20 ila 40 yaş arası yetişkinlerde ve çocuklarda daha yaygın bir şekilde ortaya çıkar.</p> <h3><strong>Giardia hastalığına hangi doktor bakar?</strong></h3> <p>Giardia enfeksiyonu belirtilerinin yaşandığı durumlarda <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/ic-hastaliklari-dahiliye">dahiliye</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/gastroenteroloji">gastroenteroloji</a> bölümü doktorlarından randevu alabilirsiniz. Enfeksiyonun kesin tanısıyla birlikte tedavi süreci bu branş doktorlarının incelemesiyle gerçekleştirilir.</p>
Teknolojiler
MonaLisa Touch Lazer (Lazerle Genital Estetik)
<p>Bir ışık teknolojisi olan lazer, tıbbın birçok alanında olduğu gibi jinekoloji alanında da sadece kozmetik amaçlı değil hem tedavi amaçlı hem de fonksiyonel olarak kullanılıyor. Vajinal sağlığın korunması, bakımı ve yenilenmesi için özel olarak geliştirilen lazer teknolojileri, doğum sonrası veya menopoz dönemindeki kadınlara öneriliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Emine Barın, genital lazer uygulamalarından biri olan Monalisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) ile ilgili bilgi verdi.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Nedir? </strong></h2> <p>Kadınlarda yaş arttıkça vajina dokusunda hücresel değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişikliklerin hızını azaltmak ve şikayetleri gidermek amacıyla Lazer Vajinal Rejüvenasyon (rejuvanation) yani lazerle yapılan vajinanın gençleştirme işlemi uygulanmaktadır. Bu işlemin estetikten çok fonkisyonel kazanımları vardır.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Neleri Tedavi Eder? </strong></h2> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden ortalama 3 hafta sonra hissedilir bir şekilde vajinal sıkılaşma meydana geldiği ifade edilmektedir. Karın içi basıncı artışı gibi (öksürük, ağır yük kaldırma) durumlarında görülen idrar kaçırma sorunları da vajinal lazer ile tedavi olmaktadır.</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vajinal-kuruluk-nedir">Vajinal kuruluk</a> tedavisi</li> <li>Vajinanın sıkılaştırılması ve gençleştirilmesi(vajinal rejüvenasyon)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrar-kacirma-nedir">İdrar kaçırma</a> tedavisinde (stress inkontinans)</li> <li>Cinsel ilişkide hazzın artırılması amacıyla</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/menopozu-isaret-eden-15-belirti">Menopoza</a> bağlı şikayetlerin giderilmesi</li> <li>Tekrarlayan vajinal enfeksiyonların ve tekrarlayan mantar tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/genital-sigil-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Genital siğil</a> tedavisi</li> <li>Rahim ağzı yaralarının tedavisi</li> <li>Genital bölge renk açma tedavisi(genital beyazlatma)</li> </ul> <p>Lazerle vajinal daraltma yapılan hastaya aynı seansta vajinal beyazlatma işlemi de yapılabilmektedir. MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işlemleri kombine edilebilmektedir. Tek bir seansta birden fazla genital estetik işlemi yapılabilmektedir. Ayrı başlıklarla kişiye özel çözüm üretiliyor.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Nasıl Yapılır? </strong></h2> <p>Lazer işleminden önce hastanın kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. İşlem kolay, ağrısız ve anestezi gerektirmeden 15-20 dakika süren bir işlemdir. Hastaya göre gerekirse ve daha iyi sonuç almak için 4 haftalık aralıklarla 3 defa işlem tekrarlanmaktadır. İşlem sonrası hasta normal rutin hayatına devam edebilmektedir.</p> <p>Genital lazer ile vajina içine yerleştirilen ultrason probuna benzer bir prob ile işlem uygulanmaktadır. Genital beyazlatma ve siğil için ayrı lazer başlıkları kullanılmaktadır. Genital lazer işlemi sırasında doku içine giren yüksek enerjili lazer ışığı, dokuda küçük çaplı bir hasar oluşturmaktadır. Bunun sonucunda dokuda bir enflamasyon ve sonrasında bir tamir ve yenilenme süreci başlamaktadı. Kollajen sentezi artar, kan dolaşımı artar, elastik lif yapımı artar ve duyarlılık artışı olur.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer kimlere uygulanabilir? </strong></h3> <p>Vajinal uygulamaları 18 yaş altı hastalar için uygun değildir. Ancak üst yaş sınırı bulunmamaktadır. Lazer tedavisine aşırı hassas olanlarda dikkatli uygulanması gerekmektedir. Alerjik reaksiyonlar oluşabilir. Çok yoğun enfeksiyon varsa önce enfeksiyon tedavi edilip sonra lazer uygulaması yapılabilmektedir. Bu durumlar dışında uygun olan kişilere lazer uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İşlem sonrası cinsel ilişki yasağı var mı? </strong></h3> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden 7 gün sonra cinsel ilişki serbest olmaktadır. İlk 7 gün cinsel ilişki önerilmemektedir.</p> <h3><strong>Uygulama öncesi nelere dikkat etmek gerekir? </strong></h3> <p>Uygulama öncesi 1 yıl içinde <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/smear-testi-nedir-smear-testi-neden-yapilir">PAP smear testinin</a> yapılmış olması ve negatif sonuç alınmış olması gerekmektedir. Lazer işleminin deneyimli bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/kadin-hastaliklari-ve-dogum-jinekoloji">kadın hastalıkları ve doğum</a> doktoru tarafından yapılması gerekmektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer’in avantajları nelerdir? </strong></h3> <p>Lazer işlemi anestezi ve ameliyat gerektirmeden uygulanmaktadır. Ağrısız ve acısız bir yöntemdir. Etkili ve hızlıdır. 20 dakikada işlem tamamlanmaktadır. Bu nedenle günlük yaşantı etkilenmemektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer uygulamasının riski var mıdır? </strong></h3> <p>Lazer uygulamasının rahim ve yumurtalıklarda bir riski bulunmamaktadır. FDA onaylı bir uygulamadır. <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">Kısırlığa</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rahim-kanseri-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">rahim</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yumurtalik-kanseri">yumurtalık</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/cilt-deri-kanseri-belirtileri-tedavisi-ve-korunma-yontemleri">cilt kanserine</a> neden olmamaktadır.</p>
Cilt Analizinde Yeni Bir Teknoloji: Observ 320 Cilt Analizi
<p>Cildimiz; yaşın ilerlemesi, cilt bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, güneş ışınlarına maruziyet ve bazen de genetik sebeplerle sağlıklı ve genç görünümü kaybedebiliyor. Ciltte lekelenme, açık gözenekler, kızarıklık, matlaşma ve elastikiyet kaybı gibi estetik açıdan rahatsız edici sonuçlar görülebiliyor. Cilt tipinizin uzmanlar tarafından analiz edilmesi, ciltteki sorunların objektif olarak saptanabilmesi cilt analiz cihazları öne çıkıyor ve ileri teknolojilerle cildin doğru değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Asude Kara Polat, Uzm. Dr. Didem Kazan ve Uzm. Dr. Selma Salman, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi hakkında bilgiler verdi.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Nedir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi Dermatoloji bölümünde kullanılan bir cilt tanıma teknolojisidir. Cildin ihtiyaçlarını kolay ve anlaşılabilir haliyle gösterebilen bu analiz ile cilt yüzeyinin daha derin katmanlarının dahi incelenmesi fırsatı sunulmaktadır. Yüzün cihaza konumlandırılmasının ardından cilt yüzeyine patenti LED ışık ve filtrelerle aydınlatma sağlayarak cildin en dıştan içe doğru en net şekilde değerlendirme imkanı sağlamaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Kullanım Alanları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi; cilt tipine uygun bakım rutini oluşturmadan önce cilt tipini belirlemede, rozasea, akne, melasma gibi dermatolojik hastalıkların hem medikal hem de kozmetik tedavileri öncesi ve izleminde tedavini yanıtını değerlendirmede ve botoks, mezoterapi, dolgu uygulamaları gibi kozmetik işlemlerin başarısını değerlendirmede kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi teknolojisi, cilt yüzeyine aydınlatma sağlayarak cildin en derin katmanlarını dahi derinlemesine görme imkanı sunmaktadır. Avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir;</p> <ul> <li><strong>Cilt tipinin değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Cilt tipi kuru-karma-yağlı olarak 3’e ayrılır. Cilt tipinin belirlenmesi ile hastalara günlük cilt bakımı rutini oluşturmaları için yardımcı olacak ürünler önerilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt kalitesi ve yüzey düzensizliklerinin değerlendirilmesi </strong></li> </ul> <p>Açık gözenekler, ton eşitsizliği, ince ve derin çizgilerin tespiti ile hastalara önerilecek kozmetik ürün ya da kozmetik işlemlere karar verilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt lekelerinin tedavisi</strong></li> </ul> <p>Ciltteki çil, güneş lekesi gibi gözle görünen veya derinin alt tabakalarına uzanan gözle görülmeyen hormonal lekeler (melasma) cilt analiz cihazıyla tespit edilebilmektedir. Tespit sonrasında hastaya uygun medikal ya da kozmetik tedaviler önerilebilmektedir. Bu tedavilerin başarısı, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi ile takip edilebilmekte ve gerekli durumlarda ek tedaviler uygulanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cildin damar ağ yapısı değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Kuperoz ya da rosacea adı verilen cilt hastalıkları toplumda sık görülebilmektedir. Bu hastalarda cilt altı kılcal damarlarda normalin üstünde genişleme olabilmekte ve bu durum yüzde kızarık bir görüntüye sebebiyet verebilmektedir. Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile deri altı damar ağı yapısının adeta fotoğrafını çekilmektedir. Bu sayede başlangıç aşamasında saptanan bu hastalıkları önlemeye yönelik önerilerde bulunulabilmekte veya ilerlemiş hastalık durumunda ise tedaviye yön verilebilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cil sıkılığı: (gözaltı torbaları, gülme çizgileri)</strong></li> </ul> <p>Cildin gerekli ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile gelişebilecek cilt sorunlarının tespiti kolaylıkla sağlanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilde uygulanan uzun dönemli tedavilerde cildin gelişimi değerlendirilebilmektedir.</strong></li> </ul> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilir mi?</strong></h3> <p>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilmez, oldukça konforlu bir uygulamadır. Kişi cihazın ışık almayan siyah kutu şeklinde başlık kısmına başını yerleştirir, bilgisayarlı fotoğraf sistemimiz cildin fotoğraflarını çeker. Böylece konforlu bir uygulama gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>Cilt hastalıklarının takibinde kullanılması ne gibi avantajlar sağlar?</strong></h3> <p>Cilt analiz cihazı sayesinde verilen medikal tedavinin ya da estetik uygulamanın hastanın bir önceki gelişine göre ciltte ne gibi faydalar sağladığı, ne derece başarılı olduğu objektif olarak görülebilir. Gerekirse mevcut tedavi değiştirilebilir ya da tedaviye eklemeler yapılabilir.</p> <h3><strong>Cilt analizi hastaya ne gibi imkanlar sunar?</strong></h3> <p>Hasta, cildindeki fark ettiği sorunların yanında çıplak gözle görülmeyen sorunları da görmüş olur. Doktoruyla birlikte cilt tipine uygun bir cilt bakımı rutini geliştirebilir. Ayrıca ciltteki sorunların tedavisi için yine doktoruyla birlikte bir tedavi planı oluşturabilir.</p>
Rezum (İyi Huylu Prostat Büyümesi İçin Su Buharı Tedavisi)
<p>Rezum, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde prostatın büyüyen kısmını küçültmek için su buharı enerjisinin kullanıldığı bir yöntemdir. Rezum tedavi yöntemi ile üretra-dış idrar yolundan girilerek (endoskopik yaklaşım) prostat gözlenir. Radyofrekans jeneratörü yoluyla oluşan enerji, vücut dışında suyu ısıtmak ve buhara dönüştürmek için kullanılır. Vücut dışında oluşturulan su buharı, prostat büyümesine neden olan prostat dokusunu küçültmek için bir iğne aracılığıyla prostat dokusuna iletilir. İşlem yaklaşık 10 ila 30 dakika arasında sürer ve günübirlik olarak gerçekleştirilebilir. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Yanaral, iyi huylu prostat büyümesinde kullanılan su buharı tedavi yöntemi Rezum hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İyi Huylu Prostat Büyümesi ve Rezum Nedir?</strong></h2> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/iyi-huylu-prostat-buyumesine-dikkat">İyi huylu prostat büyümesi</a>, prostat bezinin boyutunun büyümesiyle erkeklerde yaygın olarak görülen ürolojik bir hastalıktır. Erkeklerde ileri yaşlarda yaygın olarak görülen iyi huylu prostat büyümesi 50'li yaşlardaki erkeklerin %40'ını, 90 yaş ve üzerindeki erkeklerin ise %90'ını etkilemektedir. Hastalarının büyük bir kısmında prostat büyümesi mesane çıkış tıkanıklığına neden olarak idrar yolu şikayetlerine yol açmaktadır. İdrar şikayetleri arttıkça hastanın yaşam kaliteleri de düşer. Prostat büyümesi tedavisinde hayat tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve ameliyat tedavileri vardır. İlk basamak tedavi olan ilaç tedavileri zamanla etkisini kaybedebilir veya hasta devamlı ilaç kullanmak istemeyebilir. Bu durumdaki hastaların iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde ameliyat seçenekleri gündeme gelir. İyi huylu prostat büyümeleri tedavisinde günümüzde transüretral rezeksiyon (TURP), lazer ameliyatları (Thulep, Holep) ve Rezum tercih edilmektedir. Klasik yöntem olan TURP'nin kendine has yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkiler arasında retrograd ejakülasyon (meninin geri kaçması), transfüzyon gerektiren kanama sayılabilir. Ayrıca, genel veya spinal anestezi kullanımını gerektirir ve hastanın ortalama 2 gün hastanede kalış süresi vardır. Bu durumu iyileştirmek için TURP'ye alternatif cerrahi stratejiler sağlamak amacıyla çeşitli minimal invaziv prosedürler geliştirilmiştir. Bunlar arasında, 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (US FDA) onayı aldıktan sonra artan bir ilgi gören yeni bir ablatif prosedür olan Rezum sistemi bulunmaktadır.</p> <h2><strong>Rezum Tedavi Yönteminin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>Rezum, lokal anestezi altında uygulanabilir (Anestezi riski yüksek hastalara uygulanabilir)</li> <li>Rezum, hastanın kan sulandırıcı ilaçları kesilmeden uygulanabilir (Kalp hastalığı olanlarda güvenlidir)</li> <li>Rezum, hastanın hızlı ve etkili bir tedavi almasını sağlar</li> <li>Rezum ile genişlemiş merkezi bölgeler ve/veya orta loblar tedavi edilebilmektedir</li> <li>Rezum, iyi huylu prostat büyümeleri için klinik olarak kanıtlanmış, güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir</li> <li>Rezum ile tedavi edilen hastada cinsel işlev kaybı ve idrar fonksiyon kaybı minimum düzeyde olur</li> <li>Rezum tedavisi gören hasta normal aktivitelere hızlı dönüş yaparak aynı gün hastaneden taburcu olabilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisini Kimler Seçebilir?</strong></h2> <ul> <li>Prostat ilaçlarını bırakmayı veya almamayı tercih eden iyi huylu prostat büyümesi olan hastalar</li> <li>Diğer minimal invaziv (kapalı yöntemler) veya cerrahi prostat prosedürlerini istemeyen hastalar</li> <li>Şikayetlerinden ameliyatı seçecek kadar rahatsız olmadıklarını belirten hastalar</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hangi Hastalara Uygulanabilir?</strong></h2> <ul> <li>İyi huylu prostat büyüklüğü ≥30 cm3 ve ≤80 cm3 olan hastalara Rezum tedavi yöntemi uygulanabilir.</li> <li>Santral bölge ve/veya orta lob hiperplazisi olan prostatın tedavisinde uygulanabilir</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Rezum tedavisi yöntemi için kimler iyi bir aday değildir?</strong></h3> <p>Rezum tedavisi, üriner implantı olan veya penil protezi olan hastalarda ve iyi huylu prostat büyüklüğü 80 gram üstünde olan hastalara uygulanmamalıdır.</p> <h3><strong>Rezum tedavisi ile klasik TURP ve prostat lazer ameliyatları arasındaki fark nedir?</strong></h3> <p>TURP ve lazer ameliyatlarında, prostatın bir kısmını çıkarmak için elektrik akımı veya lazer enerjisi kullanılmaktadır. İyileşmeler genellikle Rezum tedavisi gibi ofis tabanlı bir tedaviden daha iyidir. Ancak ameliyatların genellikle daha fazla riski vardır. Bu işlemler ameliyathanede genel veya spinal anestezi altında uygulanmaktadır. Rezum tedavisi ise lokal anestezi altında, kan sulandırıcı ilaçlar kesilmeden de uygulanabilir.</p>
İntraoperatif Mr
<p>Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi alanın da en ileri teknolojilerden olan İntraoperatif MR, beyin, omurilik, hipofiz tümörleri, glial tümörler ve derin yerleşimli tüm beyin dokularının değerlendirilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Hastanın ameliyatı sırasında detaylı MR görüntüsü alma şansı tanıyan bu yöntem; hekime tümörün temizlenmesi sürecinde çok etkili bir yol gösterici olup tümör kalıntısını önlemekte, genellikle ikinci bir ameliyata gerek duyulmamasını sağlamaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Orkun Toktaş, beyin ve omurilik ameliyatlarında İntraoperatif MR’ın avantajları hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nedir?</strong></h2> <p>Dünyada sayılı merkezde bulunan ve “Ameliyathane MR’ı” olarak da bilinen İntraoperatif MR(IOMR), beyin ve omurilik tümör ameliyatlarında büyük fark yaratan bir görüntüleme yöntemidir. IOMR, hastanın yaşam beklentisini / konforunu büyük oranda iyileştirmenin yanı sıra, beyin cerrahlarının işlerini de oldukça kolaylaştırmaktadır. IOMR sayesinde ameliyat sırasındaki gidişatı değerlendirilir, kritik dokular korunur ve tümör kalıntıları görüntülenebilir. Tümör tedavisinde yaşam süresini belirgin düzeyde olumlu etkiler ve büyük fark yaratır.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Hastanın tanısının konulması ve cerrahi sonrası takip süreçlerinde klasik MR görüntülemesi mutlak başvurulan bir yöntemdir. Günümüzde ise ameliyat sırasında ihtiyaca göre MR görüntüleme yapılabiliyor olması; ameliyat sonrasındaki bir aksaklığın önüne geçebilmekte, cerrahi sırasında yol gösterici olması kolaylık sağlamaktadır. Ameliyat anında hasta MR cihazına alınarak cerrahi sahada her türlü bilgiye ulaşılır. MR hazırlığı sırasında cerrahi yapılan alana steril özel örtü yerleştirilmekte ve alan geçici dikiş ile kapatılmaktadır Tüm ekipmanların MR uyumlu olması en büyük kriterdir. Anestezi altında ve tam monitorize olarak çekilen MR yaklaşık 30 dakika sürmektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR’ın Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Beyin ameliyatlarında tümörün yerini milimetrik olarak tespit etmek oldukça hassas bir çalışma gerektirmektedir. İntraoperatif MR sayesinde tümörün çevre dokularla ilişkisi net olarak tespiti sağlanabilmekte, gözden kaçabilecek tümör kalıntısı, sinir ağları görülmekte ve böylelikle yanılma payı ortadan kalkmaktadır. Geçmişte cerrahi anında görüntü alınamaması nedeniyle hastalarda kalıntı tümörler görülebilirdi ve ikinci bir cerrahi gerekliliği ortaya çıkabilmekteydi. Bu durum yaşam süresini olumsuz etkilemekteydi. Günümüzde ise IOMR teknolojisi sayesinde ikinci bir ameliyat gerekliliği ortadan kaldırılmış oldu. Omurga veya beyin ameliyatında gerekli durumlarda görüntü alma imkânı hekim açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hastalar için de kalıntı tümör ya da ikinci bir ameliyat gereği ortadan kalkmaktadır. İntraoperatif MR’ın bir diğer avantajı da; parlak sinyal veren şüpheli bölgelerin tümör içerip içermediğini MR Spektroskopi yaparak ayırt etme ayrıcalığı sunmasıdır. Bu durumda gereksiz bir alanın cerrahi ile çıkarılmasını önlemektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Beyin ve sinir cerrahisinde IOMR sıklıkla kullanıldığı tümörler nelerdir?</strong></h3> <p>İntraoperatif MR<strong>, h</strong>emen hemen tüm vakalarda katkı sağlayabilmekle birlikte, özellikle; beyin tümörleri, hipofiz adenomu, omurilik tümörleri ve beyin damar ameliyatları için büyük katkı sağlar.</p> <h3><strong>IOMR hastaya sağladığı kazançlar nelerdir?</strong></h3> <p>Cerrahi sonrası tümör kalıntısı bulunmaması ve damar ameliyatlarında sağlıklı damarların cerrahi bitmeden kontrolü, IOMR'ın hastaya sağladığı kazançlar arasındadır.</p> <h3><strong>Neden Beyin ve Sinir Cerrahisinde en ileri teknolojiler arasında yer alıyor?</strong></h3> <p>IOMR teknolojisi önemli altyapı hazırlığı ve yatırım gerektirmektedir. Bu nedenle sadece gelişmiş ve ileri donanıma sahip beyin cerrahisi kliniklerinde bulunmaktadır.</p> <h3><strong>Cerrah hasta arasında IOMR yeri neresidir?</strong></h3> <p>Bu teknolojinin varlığı, hasta açısından tercih sebebidir. Özellikle tümör olgularında hem hastanın hem de doktorun hedefi tek cerrahide tam tümör temizliğidir. IOMR bunu sağlamaktadır.</p> <h3><strong>IOMR ile ameliyatlar daha kolay mı?</strong></h3> <p>Beyin -omurilik ameliyatlarında cerrahın anatomi ve mikrocerrahi bilgisi ne kadar yetkin olsa da, bazen doku içinde sınırları tespit etmek veya derin hassas yapıları tespit etmek zorlaşır. Bu aşamada IOMR devreye girerek tümör çıkarımı ile doku koruma arasındaki hassas dengeyi mükemmel hale getirir.</p>
Tanı ve Testler
Röntgen
<p>Röntgen, teşhis amacıyla vücudun kemiklerini, organlarını ve iç yapısını X ışınları sayesinde gösteren bir görüntüleme aracıdır. X ışınları aynı zamanda elektromanyetik adı verilen dalgalardır. Bu dalgalar vücudun iç kısmını görselleştirerek özellikle teşhis konusunda oldukça faydalı sonuçlar verir. Röntgenin temel yapısı oluşturan X ışınlarının en yaygın kullanımı kemiklerdeki kırıkları kontrol etmesidir. Ancak x-ışınları farklı teşhisler için de kullanılır. Örneğin, göğüs röntgenleri zatürre ve astım gibi hastalıkları tespit edebilirken, mamogramlar meme kanseri tanısı için x-ışınlarını kullanır.</p> <h2><strong>Röntgen Nedir?</strong></h2> <p>Röntgen, vücudun iç kısmının görüntülerini üretmek için X ışını veya gama ışınları gibi elektromanyetik dalgalar adı verilen radyasyon türlerinin kullanıldığı bir görüntüleme tekniğidir. Röntgen ile vücudun iç yapısı görselleştirilir. Ortaya çıkan bu görüntüler vücudun bölümlerini siyah ve beyazın farklı tonlarında gösterir. Bunun nedeni farklı dokuların farklı miktarlarda radyasyon emmesidir.</p> <p>X ışınlarını en fazla emen yapı kemiklerdeki kalsiyumdur. Bu nedenle kemikler röntgen sonuçlarında beyaz renkte görünür. Yağ ve diğer yumuşak dokular daha az radyasyon emer ve gri renkte ortaya çıkar. Hava ise en az radyasyon emdiği için akciğerlerin röntgende siyah görünür.</p> <h2><strong>Neden Röntgen Çekilir?</strong></h2> <p>Röntgenin başlıca çekilme amacı kemik kırıklarının kesin tanısını koymaktır. Bununla birlikte zatürre, astım ve akciğer enfeksiyonu gibi akciğer hastalıklarının yanında vücutta meydana gelen yaralanmaların tespiti ve son durumu için de röntgen işleminden yararlanılır. Röntgen, tüm bu hastalıkların tanı sürecinde hızlı ve faydalı sonuçlar verdiği için yaygın olarak tercih edilir.</p> <p>Röntgen çekilmesine gerek duyulan durumlar şu şekildedir:</p> <ul> <li>Kemik kırıkları şüphesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/zaturrepnomoni-nedir-zaturre-teshis-ve-tedavisi-nasil-yapilir">Zatürre</a> belirtileri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/astim">Astım</a> başlangıcı veya tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/akciger-enfeksiyonu">Akciğer enfeksiyonları</a> belirtileri</li> <li>Vücutta meydana gelen yaralanmalar</li> <li>Diş yapısının kontrolü</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/tumor-nedir">Tümör</a> belirteci olabilecek durumlar</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Röntgen türleri arasında göğüs röntgeni, karın röntgeni, kemik röntgeni, diş röntgeni, baş röntgeni ve omurga röntgeni gibi türler yer alır. Bu röntgen türleri ilgili bölgeleri detaylı olarak inceler ve hem organ hem de dokuların detaylı fotoğrafını çeker.</p> <p>Röntgen türleri şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Karın röntgeni </strong></h3> <p>Sindirim sistemi ile ilgili ortaya çıkan belirtiler, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-tasi-nedir-belirtileri-nelerdir-tedavisi-nasil-yapilir">böbrek taşı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mesane-tasi-belirtileri">mesane taşı</a> gibi sorunların tanısında karın röntgeninden faydalanılabilir. Karın röntgeni sayesinde karın bölgesi ve sindirim sistemiyle ilgili detaylı bilgi sahibi olunabilir.</p> <h3><strong>Kemik röntgeni </strong></h3> <p>Öncelikli olarak kemik kırıkları şüphesi için kemik röntgeni çekilir. Bununla birlikte <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">artrit</a> şüphesi durumlarında da kemik röntgeni çekilebilir. Kemik röntgeninde ayrıca <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kemik-kanseri-tumoru">kemik kanseri</a> veya enfeksiyonla da karşılaşılabilir.</p> <h3><strong>Göğüs röntgeni</strong></h3> <p>Göğüs röntgeni genel olarak zatürre, astım ve akciğer enfeksiyonu gibi akciğer hastalıklarının kesin tanısını koymak amacıyla çekilir. Ayrıca <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">nefes darlığı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/oksuruge-ne-iyi-gelir">öksürük</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">göğüs ağrısı</a> gibi şikayetler ortaya çıktığında da göğüs röntgeni çekilebilir.</p> <h3><strong>Diş röntgeni </strong></h3> <p>Diş ve diş etleri sorunlarının tespiti için diş hekimi tarafından detaylı ağız röntgeni istenebilir. Bu sayede diş hastalıkları ve diş eti sorunlarının tespiti yapılabilir. Diş hastalıklarınızın olup olmadığını öğrenmek için <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/agiz-ve-dis-hastaliklari">Ağız ve Diş Sağlığı</a> bölümlerinden randevu alıp diş röntgeni çektirebilirsiniz.</p> <h3><strong>Baş röntgeni </strong></h3> <p>Baş yaralanmalarından kaynaklanan kafatası kırıkları ve diğer hasarlar söz konusu olduğunda tanı ve süreçle ilgili detaylı bilgi için baş röntgeni çekilebilir.</p> <h3><strong>Omurga röntgeni </strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bel-fitigi-nedir-nasil-anlasilir-bel-fitigina-ne-iyi-gelir">Bel fıtığı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/boyun-fitigi-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nedir">boyun fıtığı</a> ve omurga eğrilikleri gibi durumların belirtileri yaşandığından hastalıkların kesin tanısı için omurga röntgenine başvurulabilir. Omurga röntgeniyle birlikte omurganın yapısı detaylı olarak incelenir.</p> <p>Bu röntgen türlerinin dışında daha ayrıntılı görüntüler oluşturmak için bilgisayar yardımıyla bir dizi X ışınları da kullanılır. Bu yöntemler ise şöyledir:</p> <ul> <li>Kemik yoğunluğu (DXA) taraması</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">Bilgisayarlı tomografi (BT) taraması</a></li> <li>Floroskopi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/mamografi-nedir-ve-nasil-cekilir">Mamografi</a></li> </ul> <h2><strong>Röntgen İşleminin Çalışma Yapısı </strong></h2> <p>Röntgen işleminin temelini oluşturan X-ışınları, vücuttan radyasyon ışınları göndererek yakındaki bir X-ışını dedektöründe görüntü oluşturarak çalışır.</p> <p>Radyasyon ışınları vücutta görünmez bir yapıdadır ve fiziksel olarak hissedilemez. Işınlar vücuttan geçerken geçerken kemikler, yumuşak dokular ve diğer yapılar radyasyonu farklı şekillerde emer.</p> <p>Katı veya yoğun nesneler (kemikler gibi) radyasyonu kolayca emer ve bu nedenle görüntüde parlak beyaz bir renkte görünürler. Yumuşak dokular (organlar gibi) ise radyasyonu kolayca ememez ve bu nedenle X-ışınında gri ve koyu renk tonlarında görünürler.</p> <p>Uzman radyolog ise röntgen görüntüsünü yorumlar ve röntgeni isteyen hekime, görüntüde anormal veya endişe verici bir şey olup olmadığını belirten bir rapor yazarak iletir. Röntgen sonucu ise uzman doktor tarafından değerlendirilir.</p> <h2><strong>Röntgen Çekimine Nasıl Hazırlanılır?</strong></h2> <p>Röntgen çekimi öncesinde kişinin mevcut sağlık durumuyla ilgili tüm bilgileri doktoruyla paylaşması gerekir. Özellikle hamilelik döneminde röntgen çektirilmesi gerekiyorsa süreç kontrollü bir şekilde ilerlemelidir.</p> <p>Röntgen çekimi öncesinde dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:</p> <ul> <li>Röntgen öncesi krem, losyon veya parfüm kullanılmamalıdır.</li> <li>Vücuttaki tüm metal nesneler çıkarılmalıdır. (Küpe, toka, kolye, işitme cihazı vs)</li> <li>Röntgenden birkaç saat önce yeme-içme bırakılmalıdır</li> <li>Röntgen çekiminden önce rahat kıyafetler tercih edilmelidir</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Nasıl Çekilir?</strong></h2> <p>Röntgen çekimleri ayakta veya yatarak yapılabilir. Örneğin göğüs röntgeninde kişi ayaktadır ve röntgen cihazına göğsünü yaslar. Kemik kırıkları ve baş yaralanmalarına bağlı çekilen röntgenlerde ise kişi yatar pozisyonda olur.</p> <p>Röntgen çekilecek kuruluşa göre süreçte değişkenlik olabilir ancak rutin röntgen çekim aşamaları aşağıdaki gibidir:</p> <ul> <li>Başlangıçta hastadan, incelenecek vücut bölgesinin açığa çıkmasını engelleyebilecek ve röntgen sonucuna etki edebilecek herhangi bir giysi veya takıyı çıkarması istenir. Giysilerin çıkarılması gerekiyorsa hastaya giyebileceği özel bir önlük verilir.</li> <li>Yatarak çekilecek röntgenlerde hasta, röntgen çekilecek vücut kısmını dikkatlice konumlandıran bir röntgen masasına yerleştirilir. Ancak bazı röntgen işlemleri hasta otururken veya ayaktayken de yapılabilir.</li> <li>Görüntü alınmayacak vücut kısımları, X-ışınlarına maruz kalmayı önlemek amacıyla kurşun bir önlük (kalkan) ile örtülebilir.</li> <li>Görüntü alınacak bölgeye X-ışını demeti yöneltilir.</li> <li>Röntgen sırasında hastanın tamamen hareketsiz olması gerekir. Bunun amacı görüntü bulanıklaşmasını önlemektir.</li> <li>Bu esnada uzman radyolog koruyucu bir pencerenin arkasına geçer ve görüntü alınır.</li> <li>Bunlarla birlikte röntgenin çekileceği vücut bölgesine bağlı olarak göğüs röntgeninde ön ve yan görünüm gibi farklı açılardan çeşitli röntgenler çekilebilir.</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Çekiminin Yan Etkileri Var mı?</strong></h2> <p>Röntgen çekimindeki X ışınları genellikle güvenli kabul edilir. Ancak bazı kişilerde röntgendeki kontrast boyalı maddeden dolayı birtakım yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunlar <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a>, mide krampları, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a> olabilir.</p> <h2><strong>Röntgen Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>Röntgen işlemi neyi amaçlar?</strong></h3> <p>Röntgen, özellikle vücudun bir parçasının, X ışınlarının içinden geçirilmesi ve farklı malzemeler tarafından farklı derecelerde emilmesiyle elde edilen vücudun iç yapısının fotoğrafik veya dijital görüntüsüdür. Röntgen işlemiyle kemik kırıkları ve çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>Röntgende radyasyon tehlikesi var mı?</strong></h3> <p>Röntgendeki X-ışınları radyasyon içerse de düz bir radyografi işlemi sırasında çok az miktarda radyasyona maruz kalınır. Bu maruziyet genellikle günlük hayatta maruz kalınan doğal radyasyondan çok daha fazlası değildir.</p> <h3><strong>Röntgen sonuçları ne kadar sürede çıkar?</strong></h3> <p>Röntgen sonuçları çekilir çekilmez bilgisayar ortamında dijital olarak kaydedilir ve dakikalar içinde ekranda görüntülenebilir. Röntgen sonuçları ise doktor tarafından incelenir ve bir değerlendirme yapılır.</p> <h3><strong>Hamilelikte röntgen çektirilir mi?</strong></h3> <p>Bir yetişkinin röntgenden maruz kalacağı radyasyon oranı zararlı seviyede değildir ancak hamilelik sırasında çektirilen röntgen fetüse zarar verebilir. Eğer <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">hamilelik</a> sürecinde röntgen çekilmesi gerekiyorsa doktor onayı önemlidir.</p> <h3><strong>Kontrastlı röntgen ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Bazı gerekli durumlarda, röntgen çekilmeden önce kişiye kontrast madde adı verilen bir madde verilebilir. Bu madde, yumuşak dokuların X-ışınında daha net görünmesine yardımcı olabilir.</p> <h3><strong>Röntgen kim tarafından çekilir?</strong></h3> <p>Röntgen, uzman radyoloji teknisyeni tarafından çekilir.</p>
İdrar Kültürü
<p>İdrar kültürü, alınan idrar örneğinde bakteri veya diğer mikropların varlığını ve türünü belirlemek için uygulanan laboratuvar testidir. İdrar kültürü testinde bakteri gibi mikroorganizmaların üreyip üremeyeceği kontrol edilir, sonuç pozitif ise idrar yolu enfeksiyonu bulunduğu anlamına gelir. Enfeksiyona neden olan bu bakteriler genellikle E. coli, Klebsiella, Citrobacter türleri ve P. mirabilistir. Ayrıca Candida türleri gibi mantar organizmaları da enfeksiyona neden olmaktadır. İdrar kültürleri rutin idrar tahlili testlerinin bir parçası değildir. Eğer idrar tahlili sonucunda idrar yolu enfeksiyonu tespit edilirse uzman doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. Burada amaç hem tanıyı kesinleştirmek hem de bakterinin türünü belirlemektir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Nedir?</strong></h2> <p>İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonunun tanısını sağlayan ve idrar yolu enfeksiyonuna neden olan bakteri ve mayanın türünü belirlemek için uygulanan bir test yöntemidir. İdrar tahlilinden farklı olarak idrar kültüründe önemli olan bakterinin türünün belirlenmesidir. Bu sonuca göre uygun tedavi yöntemi şekillenir.</p> <p>İdrar kültürü testinden önce kişiye idrar tahlili yapılabilir. Eğer idrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu işaretleri söz konusuysa belirtiler de göz önüne alınarak doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. İdrar kültüründe enfeksiyon teşhisi kesinleşmekle birlikte enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın tipi de belirlenebilir. Bu durum yalnızca idrar kültürünün pozitif sonuç verdiği durumlar için geçerlidir. Eğer test sonucu negatifse herhangi bir idrar yolu enfeksiyonu söz konusu değildir.</p> <p>Bakterinin ve mayanın türü idrar yolu enfeksiyonunun tedavisini şekillendirir. Eğer bakteriyel bir durum söz konusuysa antibiyotik tedavisine başvurulabilir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü ile Neye Bakılır?</strong></h2> <p>İdrar kültürü testinin amacı <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/idrar-yolu-enfeksiyonu-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">idrar yolu enfeksiyonunun</a> teşhisinin yanında enfeksiyona neden olan bakteri ve mayanın da tespitinin yapılmasıdır.</p> <p>İdrar kültürü testi için öncelikle kişinin idrar yolu enfeksiyonuna bağlı belirtileri yaşıyor olması gerekir. Yaygın belirtiler arasında idrar sırasında ağrı, yanma, sık ve ani idrara çıkma yer alır. Bu belirtileri yaşayan kişiler için öncelikle rutin bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-idrar-tahlili">idrar tahlili</a> istenir.</p> <p>İdrar tahlilinde enfeksiyon sonucu çıkabilir ancak doktor ek olarak idrar kültürü testi de isteyebilir. İdrar kültürü testi ile birlikte enfeksiyon tanısı ve özellikle enfeksiyona neden olan bakterinin türü belirlenir.</p> <p>Bu bağlamda enfeksiyonun doğru teşhisi, tedavi sürecinin planlanması açısından oldukça önemlidir. Doğru teşhis ile birlikte enfeksiyon tedavisi için antibiyotik kullanımına başlanabilir.</p> <p>Bunların dışında ayrıca antibiyotik tedavisinden sonra da kontrol amaçlı bir idrar kültürü testi yapılabilir. Bunun amacı tedavinin işe yarayıp yaramadığını görmektir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>İdrar kültürü testi için öncelikle kişiye temiz ve steril bir kap verilir. Kişiden bu kaba idrarını yapması istenir. Kişi özel kaba idrarını yaptıktan sonra idrarlı kap uzman personele teslim edilir. Daha sonrası bu kap laboratuvarda uygun besiyerine eklenir ve mikroorganizmaların üremesi için bekletilir. Buradan sonraki süreç sonuçların çıkması için beklemektir. Testin yapıldığı laboratuvara göre değişkenlik gösterse de sonuçlar genellikle birkaç gün içinde çıkar.</p> <p>İdrar kültürünün negatif çıkması sağlıklı bir durumdur ancak pozitif sonuç veren idrar kültürü testi için doktor kontrolünde uygun tedavi belirlenir.</p> <h2><strong>İdrar Kültüründe Negatif Sonuç</strong></h2> <p>İdrar kültürü sonucunun negatif çıkması kişinin idrarında enfeksiyon bulunmadığı anlamına gelir. Enfeksiyon bulunmadığı gibi idrarda herhangi bir bakteri veya maya da yoktur.</p> <p>Test negatif çıksa bile idrar yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler devam ediyorsa bunun altında farklı nedenler yatıyor olabilir. Bunlara örnek olarak da <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-tasi-nedir-belirtileri-nelerdir-tedavisi-nasil-yapilir">böbrek taş</a>ı, mesanede kitle veya farklı bir üreme yolları hastalığı verilebilir. Tam tanı için kültür veya idrar tahlili dışında farklı testler de istenebilir.</p> <h2><strong>İdrar Kültüründe Pozitif Sonuç </strong></h2> <p>İdrar kültüründe pozitif sonuç çıkması idrar yolu enfeksiyonunun göstergesidir. İdrar kültürüyle birlikte hem idrar yolu enfeksiyonu belirlenir hem de enfeksiyona yol açan bakteri veya mayanın tespiti yapılır. Test sonuçları laboratuvara göre farklılık gösterse de genellikle pozitif sonuç veren idrar kültürü testinin kaynağı idrar yolu enfeksiyonudur.</p> <p>İdrar yolu enfeksiyonu genellikle birtakım belirtilerle ortaya çıkar ancak bazı vakalarda asemptomatik de olabilir. Bu gibi durumlar tedaviye ihtiyaç duymayabilir ancak belirtilerin yaşandığı pozitif vakalarda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> tedavisi öncelikli bir tedavi yöntemidir. Antibiyotik tedavisi, idrardaki enfeksiyonun hızlı bir şekilde temizlenmesini ve semptomları azaltarak kişinin sağlığına kavuşmasını sağlar.</p> <p>İdrar kültürü sonucunun pozitif çıkmasına neden olabilecek başlıca faktörler şunlardır:</p> <h3><strong>İdrar yolu enfeksiyonları</strong></h3> <p>İdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarında bakterilerin çoğalması sonucunde meydana gelir. İdrar yolu enfeksiyonunda bilinen en yaygın faktör bağırsakta bulunan <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/escherichia-coli">escherichia coli</a> bakterisidir. Bu bakteriler, üretradan mesaneye ve bazen böbreklere kadar ilerleyerek idrarda enfeksiyona yol açabilir. İdrar yolu enfeksiyonları genelde <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sik-idrara-cikma-neden-olur">sık idrara çıkma</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dizuri-nedir">idrar yaparken yanma</a> hissi, bulanık veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrarda-koku-neden-olur">kötü kokulu idrar</a> ve alt karın ağrısı gibi etkilerle kendini gösterir. Buna bağlı olarak yapılan idrar kültüründe de pozitif sonuç çıkması normaldir.</p> <h3><strong>Kontaminasyon (Bulaşma)</strong></h3> <p>İdrar kültürü için idrar örneğinin alınması sırasında uygun hijyen kurallarına uyulmaması, dış genital bölgedeki bakterilerin idrar örneğine karışmasına yol açabilir. Bu durum da idrar kültüründe yanlış pozitiflik ortaya çıkmasına neden olabilir. Özellikle kadınlarda idrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmesi önemlidir. İdrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmemesi veya orta akım idrarı yerine başlangıç idrarının toplanması kontaminasyon riskini artırabilir.</p> <h3><strong>Yetersiz hijyen ve temizlik alışkanlıkları</strong></h3> <p>Özellikle tuvalet temizliğinde hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, bakterilerin üretradan mesaneye geçmesine neden olabilir. Kadınlarda üretranın kısa olması nedeniyle bu risk daha yüksek olarak kabul edilir. Bu bilgiler ışığında yanlış temizlik alışkanlıkları da enfeksiyon riskini artıran faktörlerden biridir.</p> <h3><strong>Cinsel aktivite</strong></h3> <p>Cinsel ilişki sırasında bakterilerin üretraya taşınması söz konusu olabilir. Bu durum, özellikle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu riskini artırabilecek bir faktördür. Cinsel ilişki sonrası idrara çıkmak, bakterilerin idrar yolundan atılmasına yardımcı olabilecek adımlardan biridir.</p> <h3><strong>İdrar tutma alışkanlığı</strong></h3> <p>Uzun süre idrar tutmanın olumsuz etkileri arasında mesanede bakterilerin çoğalması için uygun bir ortam oluşturmasıdır. Bu durum dada yine idrar yolu enfeksiyonunu artıran risk faktörleri arasındadır. Düzenli olarak idrara çıkmak her zaman en sağlıklısıdır.</p> <h3><strong>Kişideki anatomik ve yapısal sorunlar</strong></h3> <p>Böbrek taşı, idrar yollarında daralma veya tıkanıklık gibi yapısal sorunlar, idrar akışını engelleyerek bakterilerin üremesi için uygun bir ortam yaratır. Bu tür anatomik problemler, idrar yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlar. İdrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlaması da idrar kültüründe pozitif sonuca davetiye çıkarır.</p> <h3><strong>Bağışıklık sisteminin zayıf olması</strong></h3> <p>Bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, enfeksiyonlara karşı daha savunmasız ve güçsüzdür. Bağışıklık sisteminin zayıf olması vücudun bakterilere karşı savunma direncini azaltır. Bakteri kaynaklı enfeksiyonlardan biri de idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonunun belirlenme yollarından biri de idrar kültürü testidir. İdrar kültürü testinin pozitif çıkması enfeksiyonun doğrulanmasıdır.</p> <p>Özetle idrar kültüründe pozitif sonuç alınmasının nedenleri arasında vücuttaki aktif enfeksiyonlar, kontaminasyon (bulaşma) ve yukarıda belirtilen risk faktörleri yer alır. Doğru tanı ve tedavi için idrar örneğinin uygun ve düzgün bir şekilde alınması, hijyen kurallarına dikkat edilmesi ve risk faktörlerinin olabildiğince azaltılması büyük önem taşır. Ayrıca, idrar kültürü sonuçlarının doğru yorumlanması ve bulaşma ile gerçek enfeksiyonun ayırt edilmesi, gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek ve doğru tedaviyi sağlamak açısından önem arz eder.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü ile İdrar Tahlili Arasındaki Fark</strong></h2> <p>İdrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu belirlenebilir ancak idrar yolu enfeksiyonunun doğru tedavisi için enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın türünün de belirlenmesi önemlidir. İşte idrardaki enfeksiyonun kaynağı da idrar kültürü testi ile tespit edilir. İdrar kültürü ile idrar tahlili arasındaki fark enfeksiyonun kaynağının tespiti ile bağlantılıdır.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İdrar kültürü testi ne demek?</strong></h3> <p>İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonu ve enfeksiyona neden olan mikroorganizmalarının tespitinin yapıldığı bir idrar testidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü testinde hangi hastalıklar belirlenir?</strong></h3> <p>İdrar kültüründe başlıca belirlenen hastalık idrar yolu enfeksiyonudur. Bununla birlikte ek testlere de gerek duyulmakla birlikte idrar kültüründe cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar veya safra kanalı hasarları da belirlenebilir.</p> <h3><strong>İdrar kültüründe böbrek enfeksiyonu çıkar mı?</strong></h3> <p>Normal şartlarda bakteriler sağlıklı insanların da idrarında bulunabilir. Bu nedenle böbrek enfeksiyonu hem semptomlara hem de bir laboratuvar testine dayanarak teşhis edilir. Bu laboratuvar testlerinden biri de idrar kültürüdür. Uzman bir doktor, enfeksiyona hangi bakteri türünün neden olduğunu bulmak için idrarı kültürleyebilir.</p> <h3><strong>Pozitif idrar kültürü testinin belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>İdrar kültürünün pozitif çıkması idrarda enfeksiyon göstergesidir. Bunun tanımı da idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonu da idrarda yanma, idrar sırasında ağrı, idrar renginde bulanıklık gibi semptomlara yol açabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültüründe hangi bakteriler bulunur?</strong></h3> <p>İdrar kültüründe tespit edilebilecek bakteriler idrar yolu enfeksiyonuna neden olan yaygın bakterilerdir. Bunların arasında escherichia coli bakterisi, staphylococcus saprophyticus bakterisi ve strep bakterisi yer alabilir. Bu tür bakteriler idrar kültüründe ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü pozitif çıkarsa ne olur?</strong></h3> <p>Kişiden alınan idrar örneği sonucunda yapılan idrar kültüründe pozitif sonuç çıkması genellikle idrar yolu enfeksiyonunun işaretidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürleri yanlış sonuç verir mi?</strong></h3> <p>İdrar kültürünün sonucu laboratuvara göre değişkenlik gösterebilir. İdrar örneğinin kirlenmesi veya sonuç sistemlerinin hatalı olması gibi durumlarda idrar kültürlerinde yanlış sonuca neden olabilir. Örneğin pozitif çıkan sonuçlarda aslında kişide idrar yolu enfeksiyonu olmadığı ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü testinin sonuçları ne zaman çıkar?</strong></h3> <p>İdrardaki kültürlerin büyümesi 24 ila 48 saat sürebilir. Buna bağlı olarak da idrar kültürü sonuçlarının birkaç gün içinde çıkması beklenir. Yine belirtmek gerekirse sonuçların çıkması testin yapıldığı laboratuvara göre değişebilir.</p> <h3><strong>Hamilelikte idrar kültürü testi yapılır mı?</strong></h3> <p>İdrar yolu enfeksiyonları aynı zamanda hamile bireylerde de yaygın olarak görülebilir. Enfeksiyonların görülmesi anne adayına olduğu kadar tedavi edilmediği müddetçe bebeğe de zarar verebilir. Bu yüzden enfeksiyonun belirlenmesi için idrar kültürü testi yapılabilir ve çıkan sonuç değerlendirilir.</p> <h3><strong>Bebeklerde idrar kültürü testi ne kadar önemlidir?</strong></h3> <p>Bebeklerin idrarında da zamanla enfeksiyon ortaya çıkabilir. Bu enfeksiyonun varlığı ise idrar kültürü ile belirlenebilir. Özellikle enfeksiyonun ilerlememesi adına idrar kültürü yapılması önemlidir. Bebeklere yapılan idrar kültüründe çıkan negatif sonuç idrarda bir enfeksiyon üremesi olmadığı ortaya koyarken pozitif sonuçlar ise enfeksiyon belirtisidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürünün pozitif çıkması durumunda nasıl bir tedavi uygulanır?</strong></h3> <p>Yapılan idrar kültürünün pozitif çıkması idrar yolu enfeksiyonu anlamına gelir. İdrar yolu enfeksiyonu da bakteri veya mayanın türüne bağlı olarak genellikle antibiyotik tedavisi ile iyileştirilir. Antibiyotiğin dozu ve kullanım süresi enfeksiyonun şiddetine bağlıdır.</p>
ANA Testi
<p>ANA testi, vücuttaki antinükleer antikorların varlığını belirlemeye yarayan bir kan parametresidir. ANA testi aynı zamanda FANA (floresan antinükleer antikor) testi olarak da ifade edilebilir. ANA testi genel olarak lupus gibi vücuttaki otoimmün hastalıkların belirlenmesi konusunda tercih edilen bir test türüdür. ANA testinin pozitif çıkması otoimmün bir hastalığın göstergesi sayılabilir ancak her pozitif sonuç da hastalık demek değildir.</p> <h2><strong>ANA Testi Nedir?</strong></h2> <p>ANA testi, vücudun kendi bağışıklık hücrelerine saldıran bir otoantikor olan antinükleer antikorların kandaki varlığı tespit eden bir kan testidir. ANA testi ile birlikte otoimmün hastalıkların teşhisi konabilir.</p> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antikor-nedir">Antikorlar</a>, bağışıklık sisteminin bakterilere, virüslere ve diğer mikroplara karşı mücadele etmek için ürettiği proteinler olarak bilinir. Ancak bazı durumlarda bağışıklık sistemi vücudun bazı kısımlarını yabancı istilacılarla ve antijenlerle karıştırabilir ve bunun akabinde hücrelere ve dokulara saldıran "otoantikorlar" adı verilen özel antikorlar salgılar. Otoantikorlar eklemlere, cilde, kaslara ve vücudun diğer kısımlarına zarar verebilir. Antinükleer antikorlar da otoantikorlar sınıfına girer.</p> <p>ANA testi ile birlikte ise kandaki antinükleer antikorların varlığına bakılır. Bunun tespiti aynı zamanda <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/otoimmun-hastaliklar-nelerdir">otoimmün hastalıkların</a> tanısı konusunda da fikir verir. Öncelikli tanı lupus hastalığı içindir ancak romatizmal eklem iltihabı, skleroderma ve sjögren sendromu da ANA testi ile belirlenebilir.</p> <h2><strong>ANA Testi Neden Yapılır?</strong></h2> <p>ANA testi, kandaki antinükleer antikorların varlığını tespit etmek ve otoimmün hastalıkların tanısını koymak için yapılır. ANA testi ile birlikte genellikle sistemik lupus hastalığının teşhisi koyulur ancak farklı otoimmün hastalıkların tanısı için de ANA testi yapılabilir. Ancak her ANA testi hastalıkla ilgili kesin sonuç vermez.</p> <p>ANA testi genellikle şu hastalıkların teşhisinde kullanılır:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kelebek-hastaligi-lupus-nedir-belirtileri-nelerdir">Sistemik lupus hastalığı</a></li> <li>Skleroderma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sjogren-sendromu-nedir-belirtileri-nelerdir">Sjögren sendromu</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/polimiyozit" target="_blank">Polimiyozit</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/dermatomiyozit">Dermatomiyozit</a></li> <li>Karma bağ dokusu hastalığı</li> </ul> <h3><strong>Sistemik lupus hastalığı </strong></h3> <p>Sistemik lupus hastalığı vücutta iltihaba neden olan bir hastalıktır ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/eklem-agrisi-neden-olur">eklem ağrısı</a>, ateş, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">halsizlik</a>, yorgunluk, cilt döküntüleri ve organ hasarına neden olabilir. ANA testi ile birlikte sistemik lupus hastalığının tanısı konabilir.</p> <h3><strong>Skleroderma</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/skleroderma-nedir">Skleroderma</a> genellikle çocukların cildinin ve dokularının anormal şekilde kalınlaşmasına ve sertleşmesine neden olan nadir bir cilt rahatsızlığıdır ve ANA testi ile birlikte teşhis koyulabilir.</p> <h3><strong>Sjögren sendromu </strong></h3> <p>Sjögren sendromu, bağışıklık sisteminin tükürük ve gözyaşı gibi vücutta sıvı üreten bezlere saldırdığı otoimmün bir hastalık olarak tanımlanır. Otoimmün bir hastalık olması sebebiyle hastalığın teşhisi ANA testi aracılığıyla koyulabilir.</p> <h2><strong>ANA Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>ANA testi rutin bir kan testidir ve bu testte de rutin kan testinin prosedürleri gerçekleştirilir. Öncelikle kolun güçlü damarından kan alınır. Alınan kan örneği daha sonra bir tüpe aktarılır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda incelenen kan örneğinin sonucu ise yoğunluğa bağlı olarak değişebilir.</p> <h2><strong>ANA Testinin Önemi </strong></h2> <p>ANA testinin vücut sağlığı açısından önemi temelde otoimmün hastalıkların erken teşhis ve yönetiminde yatar. Örneğin birçok romatizmal hastalık, eklem ağrısı, yorgunluk ve ateş gibi benzer belirtilerle ortaya çıkar. ANA testi ise hastalıklarla ilgili spesifik bir tanı koymasa da bazı hastalıkların belirlenmesine ve buna göre hareket edilmesine yardımcı olabilir.</p> <p>Özellikle pozitif sonuç veren bir ANA testi, kanda antinükleer antikorların varlığını doğrular ve bağışıklık sisteminin kendi dokularına karşı bir saldırı başlattığını gösterir. Ancak bazı sağlıklı bireylerde de ANA testinde pozitif sonuçlar görülebilir. Bu nedenle, test sonuçları her zaman klinik bulgular ve diğer laboratuvar testleriyle birlikte değerlendirilmelidir.</p> <p>ANA testinin sonuçları da otoimmün hastalıkların tanısında ve seyrinin izlenmesinde önemli bir bulgudur. Pozitif bir ANA testi, vücutta otoimmün bir hastalığa veya reaksiyona işaret olabilir. Ancak bu durun tek başına bir hastalık tanısı koymak için yeterli değildir. Örneğin sistemik lupus hastalarının yaklaşık %95’inde ANA testi pozitiftir sonuç verir ancak pozitif ANA testi olan herkes sistemik lupus hastalığına yakalanmaz. Bu nedenle, doktorlar ANA testini diğer klinik değerlendirmeler ve testlerle birlikte kullanarak kesin ve doğru bir tanı koymaya çalışmalıdır.</p> <h2><strong>ANA Testi Negatif </strong></h2> <p>ANA testinin negatif çıkması kanda antinükleer antikorun bulunmadığı anlamına gelir. Sağlıklı bireylerde antinükleer antikor kanda bulunmaz. Buna bağlı olarak da ANA testi negatif sonuç verir.</p> <h2><strong>ANA Testi Pozitif </strong></h2> <p>ANA testinin pozitif sonuç vermesi kanda antinükleer antikorların bulunduğu anlamına gelir. ANA testinde çıkan pozitif sonuç otoimmün hastalıkların göstergesidir. Özellikle sistemik lupus hastalığında ANA testi pozitif sonuç verebilir. Ancak her pozitif sonuç bir hastalık kesinliği taşımaz. Bazı durumlarda ekstra testlere de ihtiyaç duyulabilir.</p> <p>ANA testinin pozitif sonuç vermesine neden olabilecek hastalıklar şöyledir:</p> <ul> <li>Sistemik lupus hastalığı</li> <li>Sjögren sendromu</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">Romatoid artrit</a></li> <li>Polimiyozit</li> <li>Dermatomiyozit</li> <li>Karma bağ dokusu hastalığı</li> <li>Juvenil kronik artrit (çocukları etkiler)</li> </ul> <p>Yukarıda yer alan hastalıkların dışında şu durumlarda da ANA testi pozitif çıkabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/raynaud-sendromu-nedir">Raynaud sendromu</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/tiroid-nedir">Tiroid hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karaciger-hastaligi-belirtileri">Karaciğer hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/inflamatuar-bagirsak-hastaligi-nedir">İnflamatuar bağırsak hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/gogus-hastaliklari">Akciğer hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/viral-enfeksiyon-nedir">Viral enfeksiyonlar</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">Kanser</a></li> </ul> <p>Otoimmün hastalığa sahip kişilerin dışında sağlıklı insanların yaklaşık %20'sinde de otoimmün bir hastalık olmasa bile antinükleer antikor testi pozitif sonuç verebilir. Bu sebeple ANA testi pozitif çıkan her kişinin bir hastalığa sahip olduğu düşünülmez. ANA testinin pozitif çıkması, hastalığın teşhisi yönünde fikir verir. Daha detaylı incelemelerin gerektiği vakalarda ekstra testlere başvurulabilir.</p> <h2><strong>ANA Testi Hangi Belirtiler Sonrasında Yapılır?</strong></h2> <p>ANA testi, bir otoimmün hastalık şüphesinde başvurulan bir test türüdür. Otoimmün hastalıkların meydana getirdiği belirtiler hastalıkla ilgili harekete geçilmesine yarar. Bu belirtiler şöyledir:</p> <ul> <li>Ateş</li> <li>Ciltte kırmızı renkte döküntüler</li> <li>Yorgunluk ve bitkinlik</li> <li>Eklem sertliği</li> <li>Kas ağrısı</li> </ul> <h2><strong>ANA Testinin Riskleri Var mı?</strong></h2> <p>Her kan testinde olduğu gibi ANA testinde de ortaya çıkabilecek ancak çok endişe verici olmayan bazı riskler söz konusu olabilir. Bunların başında kan alınan yerde ağrı, kızarıklık, hassasiyet ve şişlik gelir.</p> <h2><strong>ANA Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>ANA testi ne işe yarar?</strong></h3> <p>ANA testi genel olarak kandaki antinükleer antikor varlığını tespit etmekle birlikte otoimmün hastalıkların tanısı konusunda da yardımcı bir test türüdür.</p> <h3><strong>ANA testi pozitif, kanser midir?</strong></h3> <p>ANA testinin pozitif çıkması doğrudan kanser anlamına gelmez. ANA testi genel olarak otoimmün hastalıklarla ilişki kurulan bir test yöntemidir ve kanserle doğrudan bir bağlantısı yoktur. Nadir durumlarda lenfoma veya lösemi gibi bazı kanser türleri bağışıklık sisteminde değişimlere yol açarak ANA testini pozitif çıkarabilir ancak bu da ANA testinin pozitif çıkmasının öncelikli nedenleri arasında yer almaz.</p>
İnsülin Direnci Testi (HOMA-IR)
<p>Homeostatic Model Assessment of Insulin Resistance ifadelerinin kısaltması olan HOMA-IR, vücut içerisinde insülin direncinin ölçülmesi için kullanılan testtir. Bu test sayesinde pankreasın insülin salgılama kapasitesi ile vücudun glikozu kullanma değeri ölçülmüş olur. HOMA-IR sayesinde de insülin direnci belirlenerek buna yönelik olarak tedavi süreci yürütülür. Genellikle HOMA-IR testi, diyabet, obezite veya metabolik sendrom riski taşıyan bireylere uygulanır. İnsülin direnci, vücudun insüline yeterince yanıt verememesi durumudur ve HOMA-IR yüksekliği bu durumun bir göstergesi olarak bilinir. HOMA-IR yüksekliği, kilo alımı, enerji düşüklüğü ve kronik hastalıklar gibi problemlere neden olabilir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Nedir?</strong></h2> <p>İnsülin Direncinin Homeostatik Model Değerlendirmesi olan HOMA-IR, sistemik insülin direncini ve beta hücre fonksiyonunu tahmin etmek için yapılan bir testtir. mg/dL cinsinden 8-10 saatlik açlık sonrası alınan kan şekeri ve mU/L cinsinden açlık insülinin çarpılıp, 405'e bölünmesi ile elde edilir. </p> <p>HOMA-IR, vücudun glikoz ve insülin dengesini incelenmesini sağlayarak pankreasın ürettiği insülin değerini ortaya çıkarır. Hesaplama yapılırken genellikle açlık kan şekeri ve açlık insülin seviyeleri kullanılır. Bunların yanında HOMA-IR, diyabet, metabolik sendrom, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/obezite-nedir-belirtileri-nelerdir">obezite</a> veya insülin direncine bağlı diğer hastalıkların teşhisinde yararlanılır. Böylelikle bu test sayesinde insülin duyarlılığı ve oluşan yüksek değerler değerlendirilmiş olur. Hastalıkların erken teşhis edilmesi sayesinde yaşam tarzı değişiklikleri ve tedavi ile kontrol altına alınabilir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Neden Yapılır?</strong></h2> <p>HOMA-IR testi, kişilerin diyabet veya metabolik sendrom riski altında olup olmadıklarını ve insülin direncini tespit etmek için yapılır. Özellikle diyabet öncesi dönemde <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/insulin-direnci-nedir-insulin-direnci-nasil-hesaplanir">insülin direnci</a> sessizce ilerleyebilir ve belirti göstermez. Erken teşhisi sağlanmasında etkili olan HOMA-IR testi, hastalık risklerini azaltmaya yönelik önlemler alınmasına zemin hazırlar. Obezite, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/polikistik-over-sendromu-nedir-tedavi-yontemleri-nelerdir">polikistik over sendromu (PKOS)</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yuksek-tansiyon-hipertansiyon-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">hipertansiyon</a> gibi rahatsızlıkları olan kişilerde insülin direncini varlığını anlamak için bu testten yararlanılır. Aile geçmişinde insülin duyarlılığı varsa bu testin yapılması önerilir. Böylelikle insülin duyarlılığına karşı tedavi yöntemi ve diyet planı oluşturulur.</p> <h2><strong>HOMA-IR Hesaplama Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>HOMA-IR hesaplaması yapılırken açlık kan şekeri ve açlık insülin değerlerinden yararlanılarak hesaplanır. Formülü ise şu şekildedir:</p> <p>HOMA-IR = (açlık kan şekeri (mg/dL) x açlık insülin (µU/mL)) / 405</p> <p>Örnek olarak hesaplamak gerekirse, açlık kan şekeri 80 mg/dL ve açlık insülin seviyesi 10 µU/mL olan bir kişinin HOMA-IR değeri: (80 x 10) / 405 = 1,9 olur.</p> <p>HOMA-IR hesaplamasında ortaya çıkan sonuç genellikle yaş, kilo ve diğer sağlık koşulları da göz önüne alınarak değerlendirilir. Hesaplama sonrasında ortaya çıkan sonuç, doktor tarafından değerlendirilir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Normal Değeri Nedir?</strong></h2> <p>HOMA-IR’nin normal değeri, 2,5 ve altı olarak kabul edilir. Bu değerler, kişinin yaşına, cinsiyetine ve genel sağlık durumuna göre farklılık gösterebilir. Gençlerde bu değer bazı durumlarda daha düşük görülürken, yaşlılarda daha yüksektir. 2,5’in üzerindeki HOMA-IR değeri insülin direncine işaret eder. 1’in altındaki değerler ise genellikle düşük insülin seviyelerini gösteren bir durumdur. Bu testin sonuçları mutlaka doktor tarafından değerlendirilerek tedavi sürecine başlatılması gerekir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Yüksekliği Nedir?</strong></h2> <p>HOMA-IR yüksekliği, insülin direncini işaret eden bir değerdir. Yüksek HOMA-IR değeri, vücudun insüline yeterince yanıt veremediği anlamını taşır. Bu nedenle kan şekeri hücrelere taşınmasını zorlaştırır. Pankreas daha fazla insülin salgılanmasına neden olarak pankreasın yorulmasına ve tip 2 diyabete yol açar. 2,5’in üzerinde olan HOMA-IR değerleri yüksek olarak bilinir ve kabul edilir. Obezite, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve metabolik sendrom nedeniyle kişide yüksek HOMA-IR değeri görülebilir. Bu değerlerin görüldüğü durumda erken teşhis önemlidir ve bu risklerin azaltılması için önlemler alınması gerekir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Neden Yükselir?</strong></h2> <p>HOMA-IR değerinin yükselmesinin nedeni vücudun insüline karşı duyarlılığının azalmasından kaynaklanır. Genellikle kişinin kötü beslenme alışkanlıklarının olması, sağlıklı bir yaşam tarzının olmaması, yüksek karbonhidrat ve şeker tüketmesine bağlı olarak bu durumlar gerçekleşebilir. Obezite, hormonal dengesizlikler, stres ve benimsenen yaşam tarzı da HOMA-IR yüksekliği yaşanmasına zemin hazırlar. Polikistik over sendromu (PCOS), hipertansiyon ve bazı ilaçların yan etkileri de insülin direncini artırmasına neden olarak insülin direnci testi olan HOMA-IR’da değer artışına sebebiyet verir. İnsülin direnci tedavi edilmediği durumda ise zaman içerisinde metabolik sorunlar yaratabilir.</p> <h3><strong>HOMA-IR yüksekliği belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>HOMA-IR yüksekliği, çoğu zaman sessiz bir şekilde ilerlediği düşünülse de bazı belirtilere neden olabilir. HOMA-IR yüksekliği durumunda kişide şu belirtiler görülebilir:</p> <ul> <li>Açlık hissinin oluşması ve sürekli olarak devam etmesi</li> <li>Tatlı krizleri</li> <li>Hızlıca kilo alma</li> <li>Bel çevresinde görülen yağlanma</li> <li>Kan şekeri seviyelerinde dengesizlikler</li> <li>Cilt lekelerinin oluşması</li> <li>Cildin kalınlaşması</li> <li>Konsantrasyon bozukluğu</li> <li>Hafıza problemleri</li> </ul> <p>HOMA-IR yüksekliğinin bu belirtileri kişide oluşan sağlık sorunlarının habercisi de olabilir. Bu sebeple belirtiler görüldüğü durumda doktordan görüş almak önemlidir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Nasıl Düşürülür?</strong></h2> <p>HOMA-IR yüksekliğini düşürmek için kişinin sağlık koşulları, yaşı ve cinsiyeti de göz önünde bulundurularak yaşam tarzında değişiklik yapılması istenebilir. Bu değerin düşürülmesi için uygulanabilecek yöntemler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Şeker ve rafine karbonhidratlardan uzak durun</li> <li>Lif ve protein açısından zengin bir beslenme biçimi benimseyin</li> <li>Haftada en az 150 dakika egzersiz yapın</li> <li>Kilo alımına dikkat edin</li> <li>Yeterli uyku alarak insülin seviyesini dengelemeye destek olun</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/meditasyon-nedir-meditasyon-nasil-yapilir">Meditasyon</a> ve yoga gibi aktivitelerle stresi yönetin</li> </ul> <h2><strong>HOMA-IR Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>HOMA-IR testi ne zaman yapılmalıdır?</strong></h3> <p>HOMA-IR testi, açlık kan şekeri ya da insülin değerlerinde anormallik görüldüğü durumda, kişinin kilo problemi ya da diyabet riski varsa yapılabilir.</p> <h3><strong>HOMA-IR testi aç karnına mı yapılır?</strong></h3> <p>HOMA-IR testinde açlık kan şekeri ve insülin seviyesini ölçüldüğü için 8-10 saatlik açlık sonrasında yapılması istenir.</p> <h3><strong>Diyetle HOMA-IR düşürülebilir mi?</strong></h3> <p>Düşük karbonhidrat ve şeker içeren bir beslenme biçimi ve diyet yapmak insülin duyarlılığının artmasına yardımcı olarak HOMA-IR seviyesini düşürebilir.</p> <h3><strong>HOMA-IR çocuklarda ölçülebilir mi?</strong></h3> <p>Çocuklarda obezite veya insülin direnci şüphesi olduğu durumda insülin direnci testi olan HOMA-IR uygulanabilir.</p>
Tedavi Yöntemleri
Geniz Eti Ameliyatı
<p>Geniz eti ameliyatı veya adenoidektomi, burnun arkasında bulunan küçük doku topakları olan geniz etinin cerrahi işlemle alınmasını içeren bir ameliyattır. Genellikle çocuk yaşta yapılan geniz eti ameliyatı, geniz etlerinin enfeksiyon kapması, alerji nedeniyle şişmesi veya büyümesi sonucunda gerçekleşir. Geniz etinde meydana gelen bu sorunlar çocuklarda nefes darlığı, kulak veya sinüs enfeksiyonları ve alerji semptomları ortaya çıkarabilir. İlaç veya farklı tedavi yöntemlerinin işe yaramadığı durumlarda da kesin tedavi olan geniz eti ameliyatına başvurulur.</p> <h2><strong>Geniz Eti Nedir?</strong></h2> <p>Geniz eti (adenoid), özellikle çocukluk döneminde bağışıklık sisteminin etkin çalışmasını sağlayan, çocukları mikroplardan ve virüslerden korumakla görevli olan, burnun arkasında yer alan küçük doku topaklarıdır.</p> <p>Adenoid olarak da ifade edilen <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/geniz-eti-nedir">geniz eti</a>, çocuklarda bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır. Geniz etinin en önemli görevleri arasında virüsler ve bakteriler gibi solunan mikroplarla savaşmaları yer alır. </p> <p>Adenoidler genellikle ergenlik dönemine gelindiğinde küçülür ve tamamen kaybolur. Ancak bu küçülme yaşanana kadar geniz etlerinde iltihaplanma veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/enfeksiyon-nedir">enfeksiyon</a> ortaya çıkabilir. Bu da geniz etlerinin şişmesine ve büyümesine yol açabilir. Bu şişlik (iltihaplanma) enfeksiyonlardan, alerjilerden veya diğer birtakım nedenlerden kaynaklanabilir. Diğer yandan bazı çocuklar anormal derecede büyük geniz etleriyle de dünyaya gelebilir.</p> <p>Burada önemli olan nokta, geniz eti şişmesi eğer çocukların hava yolunu kısmen tıkıyorsa ve buna bağlı olarak <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">nefes darlığı</a> gibi semptomlar meydana getiriyorsa cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir. Buna da geniz eti ameliyatı adı verilir.</p> <h2><strong>Geniz Eti Neden Büyür?</strong></h2> <p>Geniz eti büyümesi, virüs, bakteri, yabancı maddeler ve mikroorganizmalara karşı geniz etlerinin büyümesiyle sonuçlanır. Geniz etlerinde meydana gelen bu büyüme iltihaplanma ve enfeksiyon devam ettiği sürece yaşanır. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumda geniz etlerinin alınması işlemi olan geniz eti ameliyatı yapılır.</p> <h2><strong>Geniz Eti Büyümesinin Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Geniz eti büyümesinin tedavisi, geniz etinin şişliği veya büyüklüğüne bağlı olarak başlangıçta ilaç tedavisiyle iyileştirilmeye çalışılır. Ancak öncelikle geniz eti büyümesini önlemek için çocukları enfeksiyonlardan ve hastalıklardan korumak gerekir.</p> <p>Çocukları hastalıklardan korumak için hastalıkların yayıldığı toplu ortam olan kreşlerden veya okullardan bir süre uzak tutmak gerekir. Bu süre çocuğun hasta olduğu dönem veya okulda bir salgın söz konusu olduğundadır.</p> <p>Önlemlere rağmen şişlik ve büyüme meydana gelen geniz eti için öncelikle kortizon içeren burun spreyleri veya ilaçlar kullanılabilir. Kortizonlu spreylerin kesinliği tam olarak kanıtlanamasa da geniz eti büyümesi için faydalı olduğu konusunda çalışmalar mevcuttur.</p> <p>Ancak geniz eti büyümesinin kesin tedavisi geniz eti ameliyatıdır. Tıbbi karşılığı adenoidektomi olan geniz eti ameliyatı <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/anestezi-nedir">genel anestezi</a> altında yapılır ve büyüyen geniz eti çıkarılır.</p> <h2><strong>Geniz Eti Ameliyatı Nedir?</strong></h2> <p>Geniz eti ameliyatı (adenoidektomi), çocuklarda geniz eti bezlerini çıkarmayı amaçlayan cerrahi bir işlemdir. Tıbbi adı adenoidektomi olan geniz eti ameliyatı, şişmiş veya büyümüş geniz etinde kesin sonuç veren bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.</p> <p>Genellikle solunum yolunda meydana gelen sorunlarla açığa çıkan geniz eti büyümesinde ağzı açık uyuma veya horlama sorunu olan çocuklara yapılan muayene sonucu, geniz eti büyüklüğü saptanırsa, ilaçla tedavinin yetersiz geldiği noktada çocuklara genel anestezi altında ameliyat önerilir.</p> <h2><strong>Geniz Eti Ameliyatı Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Geniz eti ameliyatı (adenoidektomi), genel anestezi altında yapılır ve genellikle kısa süren bir işlemdir. Genel anestezi verilerek yapıldığı için kişi ameliyat sırasında herhangi bir acı hissetmez. Geniz eti ameliyatı sırasında ağız içerisinden özel küretler yardımıyla adenoid doku kürete edilir. Bu işlemle birlikte geniz eti kulak burun boğaz bölümünde uzmanlaşmış bir cerrah tarafından çıkarılır.</p> <p>Geniz eti genellikle birkaç dakika içinde dikkatli bir şekilde çıkarılır. Daha sonrasında ise cerrah endoskop ile geniz boşluğunu kontrol eder ve geniz etinde kalıntı kalıp kalmadığı konusunda emin olur. Bunun ardından geniz eti ameliyatı bitirilir. Başlangıç ve bitiş ile birlikte geniz eti ameliyatı yaklaşık 30-45 dakika kadar sürer.</p> <p>Geniz eti ameliyatının (adenoidektomi) yapılış süreci şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>Geniz eti ameliyatı olacak çocuk ameliyat için hazırlanır.</li> <li>Hazırlığın ardından çocuğa genel anestezi yapılır. Daha sonrası işleme geçilir.</li> <li>İşlem sırasında cerrah ağız içerisinden özel küretler yardımıyla adenoid dokunun kürete edilmesini sağlar.</li> <li>Genellikle birkaç dakikalık işlemle birlikte geniz eti cerrah tarafından çıkarılır.</li> <li>Çıkarma işleminden sonra geniz boşluğu endoskop yardımıyla kontrol edilir ve kalıntı kalıp kalmadığı incelenir.</li> <li>Tüm bu işlemler yaklaşık yarım saat veya 45 dakika sürer. Taburcu işlemi aynı gün içinde yapılabilir.</li> </ul> <p>Ayrıca bademciklerde de bir şişme söz konusuysa ve kişide zorlayıcı semptomlara yol acırsa geniz eti ameliyatı sırasında bademcikler de alınabilir. (Tonsillektomi) Bunun kararı cerrah tarafından verilir.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı kimlere yapılır?</strong></h3> <p>Geniz eti ameliyatı (adenoidektomi) çoğunlukla 1 ila 7 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Bu yaş grubundaki çocukların geniz etleri enfeksiyonlara bağlı olarak şişip büyüyebilir.</p> <p>Zamanla çocukların geniz etleri doğal olarak 7 yaş civarında küçülmeye başlar ve ergenlik döneminde neredeyse tamamen yok olur. Bu yaşa kadar büyüme olmayan geniz etleri için bir operasyona gerek olmaz.</p> <h2><strong>Geniz Eti Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı sırasında neler olur?</strong></h3> <p>Geniz etinin cerrahi olarak çıkarılması işlemi olan geniz eti ameliyatında cerrah tarafından kişiye genel anestezi verilir ve geniz eti kısa süren bir işlemle çıkarılır.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı hangi sorunları tedavi eder?</strong></h3> <p>Adenoidektomi veya geniz eti ameliyatı, hava yolunu kısmen tıkayarak solunum sorunlarına yol açabilen genişlemiş ve şişmiş geniz etlerini tedavi etmeyi amaçlar. Özellikle daralmış hava yolları, tedavi gerektiren bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Geniz eti ameliyatı, ortaya çıkabilecek bu sorunlara çözüm üretir:</p> <ul> <li>Nefes darlığı</li> <li>Uyku problemleri</li> <li>Kulak enfeksiyonları</li> <li>Sinüs enfeksiyonları</li> </ul> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı için kriter nedir?</strong></h3> <p>Ağzı açık uyuma horlama uykuda apnesi olan çocuklarda yapılan fiberoptik muayenede yani burun içi yapılar, geniz veya yemek borusunun içini görüntüleyebilen bir muayene ile ya da çekilen grafide geniz eti büyüklüğü saptanırsa geniz eti ameliyatı yapılır. </p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Geniz eti ameliyatı hızlı bir işlemdir ve yaklaşık 30 dakika içinde gerçekleşir.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı sonrası geniz eti tekrar büyür mü? </strong></h3> <p>Geniz eti lenfoid üzüm salkımına benzer doku olduğundan tamamını almak mümkün olmamaktadır. Küret yardımıyla geniz bölgesi olabildiğince açılmaya çalışılmaktadır. Nadir olarak kalan adenoid yani geniz eti dokusu tekrar büyüyebilmektedir.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı riskli midir? </strong></h3> <p>Her ameliyatta olduğu gibi geniz eti ameliyatında da risk bulunmaktadır. Ancak bu risk diğer ameliyatlara göre daha düşük olmaktadır. Nadiren de olsa geniz eti ameliyatı sonrasında kanama olabilmektedir. Ameliyat sonrası geniz etinde kanama olduğu durumlarda uzman doktorunuza başvurmanız önemlidir. Böylelikle tedavi başlanarak cerrahi operasyon sonrası düzelme için tedbir alınacaktır.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı sonrası iyileşme süresi nedir? </strong></h3> <p>Hasta geniz eti ameliyatından çıktıktan sonra, iyileşme süresi yaklaşık 1 ya da 2 gündür. Çocuklarda bademcik ameliyatlarının iyileşme süresi ortalama 3- 5 gün, yetişkinlerde ise bu süre 10 güne kadar çıkabilmektedir. Geniz eti ameliyatı kolay ve kısa sürede iyileşme sağlanabilen bir ameliyat olmaktadır.</p>
EKT (Elektroşok Tedavisi)
<p>Elektrokonvülsif tedavisi (EKT), özellikle ağır depresyon, manik ataklar ve şizofreninin bazı türlerinde kullanılan bir yöntemdir. Depresyonda diğer tedavilere göre hızlı sonuç alındığı için tercih edilirken katatonik şizofreni vakalarında da hastanın durumunun hızla iyileşmesini sağlayabilir. Elektroşok tedavisi sırasında beynin nöronal yapısındaki değişimlerden faydalanarak duygusal ve bilişsel işlevlerde olumlu gelişmeler görülmesinde etkili olur. Bu süreç doğru uygulandığında güvenli ve etkili bir yol sunar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Nedir?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif terapi ya da elektroşok tedavisi, psikiyatrik bozuklukların tedavisinde uzun yıllardır kullanılan bir yöntemdir. Tedavi şekli ilaç ve psikoterapi ile sonuç alınamayan veya acil müdahale gerektiren durumlarda tercih edilir. EKT, hastanın beynine kontrollü bir şekilde düşük doz elektrik akımı uygulanarak kısa süreli nöbet oluşturmayı sağlar. Bu nöbetler sayesinde beyin kimyasında olumlu değişiklikler meydana gelir. Bu da semptomların hafiflemesine veya ortadan kalkmasına yardımcı olur. EKT tedavisinin uygulanması sırasında hasta genel anestezi altına alınır ve işlem psikiyatri ile anestezi uzmanları tarafından denetlenir. Bu şekilde hastanın konforu ve güvenliği sağlanır. Tedavi, duygudurum bozukluğu yaşayan kişilerde semptomları kontrol altına alarak yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlar. </p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif tedavi, akıl sağlığı sorunlarının şiddetli semptomlarında hızlı bir iyileşme sağlayarak birçok kişinin yaşam kalitesini artırır. Bu yöntem özellikle şiddetli depresyon vakalarında, diğer tedavilerle başarı sağlanamayan durumlarda devreye girer. Psikoz belirtileri, intihara meyil gibi risk taşıyan durumlarda da etkin bir müdahale seçeneğidir. </p> <ul> <li>EKT tedavisi, depresyonun yanı sıra bipolar bozukluk, şizofreni ve şizoaffektif bozukluk gibi diğer ciddi rahatsızlıklarda da kullanılır. Örneğin, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bipolar-nedir-bipolar-bozukluk-belirtileri-nelerdir" target="_self">bipolar bozukluk</a> yaşayan kişilerde manik ataklar ve duygudurum geçişlerinin kontrol altına alınmasına destek olur.</li> <li>Ayrıca dürtüsel davranışlar ve psikoz belirtilerinin azaltılmasında önemli bir rol oynar. Katatoni, ani hareket değişiklikleri ve konuşma bozukluğu gibi belirtilerle kendini gösteren, ciddi bir durumdur. Bu rahatsızlık şizofreni veya başka psikiyatrik hastalıklarla ilişkili olabilir. Bu noktada EKT tedavisi hızlı bir iyileşme sağlayabilir.</li> <li>Nöroleptik malign sendromu gibi nadir ama ciddi sağlık durumlarında da kullanımı mevcuttur. Demans hastalarında görülen saldırganlık ve derin depresyon gibi zorlayıcı semptomların azaltılmasında elektroşok tedavisi bir seçenek sunabilir.</li> </ul> <p>EKT tedavisi ile bu tür zorlu belirtiler üzerinde etkili sonuçlar alınabilir. Böylece hastaların günlük yaşamında daha fazla işlevsellik kazanması sağlanır. EKT tedavisi yöntemi, hızlı etki süresi ve güçlü sonuçları nedeniyle birçok kişi için umut verici bir çözüm sunar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Elektro konvülsif tedavi, uzman bir <a href="https://www.memorial.com.tr/doktorlar/memorial-psikiyatri-doktorlari" target="_self">psikiyatrist</a> ve anestezi ekibi tarafından özel donanımlı bir tedavi odasında gerçekleştirilir. İşlem öncesinde hastaya genel anestezi verilir ve vücudun istemsiz kasılmalarını sınırlamak amacıyla kas gevşetici ilaç uygulanır. Bu sayede hasta tamamen bilinçsiz hale gelir ve rahat bir süreç geçirmesi sağlanır.</p> <ul> <li>Anestezi etkili hale geldikten sonra kafanın ön bölgesine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyne elektrik vermek suretiyle kısa ve kontrollü bir elektrik akımı gönderilir.</li> <li>Bu akım beyin içinde kontrollü bir nöbeti tetikleyerek terapötik etki sağlar. </li> <li>Elektrik tedavisi sırasında oluşan nöbetler genellikle 60 saniyeden kısa sürer.</li> <li>Bu süreçte beynin elektriksel aktiviteleri elektroensefalografi (EEG) cihazı ile izlenir ve kaydedilir.</li> <li>EEG’deki ani aktivite artışı nöbetin başladığını, dengelenme ise sona erdiğini gösterir. </li> <li>İşlem sırasında kan basıncı, kalp hızı ve oksijen seviyesi gibi hayati göstergeler devamlı takip edilir.</li> <li>Bu nedenle tedavi kalp-damar veya sinir sistemi hastalıkları olan kişilerde dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.</li> <li>EKT tedavisi, haftada iki kez ve birkaç hafta süren bir program halinde uygulanır. EKT tedavisi sırasında modern cihazlar ve izleme sistemleri kullanılarak hasta güvenliği sağlanır. </li> <li>Beyine şok tedavisi ya da EKT tedavisi olarak da bilinen yöntem, sıkı protokollerle uygulandığında etkili ve güvenli bir sonuç sunar.</li> </ul> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Yan Etkileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif terapi oldukça etkili bir yöntem olmasına rağmen bazı yan etkilerle karşılaşılabilir. Genellikle geçici nitelikte olan bu etkiler arasında bilinç bulanıklığı ilk sırada gelir. Tedaviden hemen sonra birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişen bir süre boyunca hastalar, nerede olduğunu ve ne yaptığını anlamakta zorlanabilir. Özellikle ileri yaştaki kişilerde bu durum nadiren birkaç güne kadar uzayabilir. Bir diğer önemli etki ise hafıza kaybıdır. Bazı hastalar EKT tedavisi süreci öncesine ait hafta, ay ya da nadiren yıllar öncesini hatırlamakta güçlük çekebilir. Bu durum genellikle tedavi sonrasında zamanla düzelir ve retrograd amnezi olarak adlandırılır. Bu hafıza kaybı, kişinin yaşadığı deneyimlere ve uygulamanın sıklığına bağlı olarak değişebilir.</p> <ul> <li>Fiziksel etkiler arasında baş ağrısı, mide bulantısı ve kas ağrıları yer alır.</li> <li>EKT tedavisi sonrası çene veya kaslarda geçici bir rahatsızlık hissedilebilir. Bu semptomların kontrol altına alınmasında ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir.</li> <li>Ayrıca anestezi kullanımı gerektiren şok tedavisi sırasında nadir de olsa kan basıncı ve kalp hızındaki artışlar, kardiyovasküler komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle hastalar işlem sırasında devamlı olarak izlenir ve riskler minimuma indirilmeye edilmeye çalışılır. </li> </ul> <p>Elektroşok tedavisinin zararları, tıbbi bir ekip tarafından dikkatle takip edildiğinde genellikle düşük risk taşır. Ancak elektro şok tedavisi gerektiren durumlar söz konusu olduğunda, fayda-risk dengesi her zaman detaylı bir şekilde değerlendirilir. Bu aşamada EKT tedavisinin sağlayacağı yararlar genellikle olası yan etkilerden daha ağır basar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>EKT kaç seansta etki eder?</strong></h3> <p>EKT tedavisinin etkileri genellikle üçüncü veya dördüncü seans itibarıyla belirginleşmeye başlar. Ancak bu süre kişinin sağlık durumuna ve tedavi edilen ruhsal bozukluğun türüne göre farklılık gösterebilir. Bazı hastalarda EKT tedavisine daha erken bir yanıt alınabilirken bazılarında daha fazla seans gerekebilir.</p> <h3><strong>EKT zekayı etkiler mi?</strong></h3> <p>EKT tedavisi sonrası ortaya çıkan hafıza sorunu genel olarak geçici olup çoğu zaman birkaç ay içinde kaybolur. Tedavi işlemi öğrenme gücünü düşürmez. Aksine depresyon belirtilerinin hafiflemesiyle bilişsel işlevlerde iyileşme görülebilir. Zeka üzerinde ise kalıcı bir olumsuz etkisi bulunmaz.</p> <h3><strong>TMS ve EKT farkları nelerdir?</strong></h3> <p>EKT tedavisi anestezi altında uygulanır ve beyin elektrik akımı ile uyarılarak nöbet oluştururken TMS manyetik alan kullanarak beyni uyarır ve hastanın bilinci açık kalır. TMS'de genellikle hafıza veya dikkatle ilgili sorunlar yaşanmaz. Bunun aksine zihinsel netlik artışı gözlenebilir. Son yıllarda TMS daha hafif yan etkileri nedeniyle EKT tedavisine alternatif bir seçenek olarak yaygın bir şekilde tercih edilir.</p>
Orşiektomi
<p>Orşiektomi, kanser tedavisine yönelik uygulanan bir ya da her iki testisinin çıkarılmasını içeren cerrahi bir müdahaledir. Bu işlem genellikle testis kanserinin tedavi edilmesini ve önlenmesi amacıyla yapılabilir. Erkeklerde meme kanserini ve prostat kanserini tedavi etmek için de orşiektomiden yararlanılır. Cerrahi müdahale lokal anestezi uygulanarak kişiye yapılabilir. Orşiektomi çeşidi ise çıkarılan testis sayısına göre farklılık gösterebilir. Bu süreçte hormonların azalmasına bağlı olarak fiziksel ve psikolojik değişiklikler gözlemlenebilir.</p> <h2><strong>Orşiektomi Nedir?</strong></h2> <p>Orşiektomi, bir ya da iki testisin hastalık nedeniyle cerrahi olarak çıkarılmasını ifade eden cerrahi müdahaledir. Cerrahi kastrasyon olarak da bilinen bu işlem testis kanseri, prostat kanseri, travma ya da enfeksiyon nedeniyle yapılabilir. Testislerin alınmasıyla beraber kişinin doğrudan hormon üretimi etkileneceğinden vücutta önemli farklılıklara sebebiyet verebilir. İki testisin alınmasını içeren bilateral orşiektomi durumunda, erkekte testosteron seviyesi düşerek cinsel kayba ve kas kütlesine azalmalar neden olabilir. Bunun yanında kemik yoğunluğunda da bir düşüş gözlemlenir. Hormonal dengesinin sağlanması için orşiektomi ameliyatı sonrasında kişiye ek hormon desteği yapılabilir.</p> <p>Orşiektomi, cerrahi müdahale gerektiren kanserin yayılmasını önlemek amacıyla planlanarak veya vücutta hormon kaynaklı gelişmeleri kontrol altına almak amacıyla yapılır. Kişiye özel olarak planlana orşiektomi, doktorun tanı ve teşhisinden sonra detaylı değerlendirmenin ardından planlanır.</p> <h2><strong>Orşiektomi Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Orşiektomi çeşitleri, işlemin amacına ve kapsamına göre farklılık gösterebilir. Orşiektomi çeşitleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Radikal orşiektomi</strong></h3> <p>Testis kanseri durumunda uygulanan, kanserin önlenmesi için de planlanan geniş bir çıkarma işlemidir. epididim, spermatic kordun bir kısmı ve çevresindeki dokular alınır.</p> <h3><strong>Basit orşiektomi</strong></h3> <p>Basit orşiektomide ise sadece testis ve ve epididimin çıkarılması sağlanır. Bu işlem skrotum üzerinden yapılabilir.</p> <h3><strong>Subkapsüler orşiektomi</strong></h3> <p>Testisin iç dokularının çıkarılması, ancak dış kapsülünün ve epididimin yerinde bırakılmasıyla yapılan işlemdir. Prostat kanseri tedavisinde hormon düzeylerini düşürmek için kullanılır.</p> <h3><strong>Bilateral orşiektomi</strong></h3> <p>Bilateral orşiektomi, her iki testisinde alınması işlemidir. Metastatik prostat kanseri gibi hormon duyarlı kanserlerin tedavisinde ya da bazı genetik hastalıkların önlenmesi için planlanır.</p> <h2><strong>Orşiektomi Ameliyatı Neden Yapılır? </strong></h2> <p>Orşiektomi ameliyatı, tanı ve teşhisin ardından tıbbi durumların tedavisine yönelik planlanıp uygulanır. Ameliyatın temel amacı, testislerin işlevlerini bitirerek, orada yer alan kötü huylu dokuların çıkarılmasıdır. Orşiektomi ameliyatı nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Testis kanseri</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/testis-kanseri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Testis kanseri</a> durumunda testislerde gelişen kötü huylu tümörlerin tedavisinde orşiektomiden yararlanılır. Bu işlem sayesinde kanserli doku alınarak diğer organlara yayılmasını önlemek istenir. Böylelikle hayati açıdan önemli bir role sahiptir.</p> <h3><strong>Prostat kanseri</strong></h3> <p>Prostat kanseri tedavisi durumunda testislerden üretilen testosteron seviyelerini düşürmek için kişiye bilateral orşiektomi yani iki testisin çıkarılması işlemi uygulanabilir. Testosteron hormonu vücutta, prostat kanseri hücrelerinin büyümesini teşvik eden bir hormon türüdür.</p> <h3><strong>Kronik enfeksiyonlar ya da ağrılar</strong></h3> <p>Testislerde gelişen kronik enfeksiyonlar ya da travma sonucu meydana gelen ağrılar tedavi edilemez hale gelebilir. Bu nedenle tanı doğrultusunda kişiye orşiektomi uygulanabilir.</p> <h3><strong>Travma veya yaralanma</strong></h3> <p>Testislere zarar veren travmalar sonucunda hasar veya ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Özellikle gelişen enfeksiyon ve komplikasyonlara bağlı gelişen hastalıklara yönelik orşiektomi uygulanabilir. Bu durum doktorun belirlediği planlama doğrultusunda uygulanır.</p> <h3><strong>İntraktestiküler lezyonlar</strong></h3> <p>Testislerde görülen iyi huylu veya kötü huylu <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/tumor-nedir">tümörlerin</a> varlığı durumunda kitlenin tamamen alınması için cerrahi müdahale gerekebilir. Buna bağlı olarak kişiye orşiektomi uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>Orşiektomi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Orşiektomi, testislerin bir veya her ikisinin cerrahi olarak çıkarılması işlemi içerdiğinden ameliyatın belirlenmesi, uygulanışı, kişinin sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. Orşiektomi uygulanırken geçilen aşamalar şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ameliyat öncesinde hastanın genel sağlık durumu kontrol edilir</li> <li>Basit orşiektomi uygulanacaksa genellikle testis kanseri için yapılacağından testis ve sperm kanalı alınır</li> <li>Radikal inguinal orşiektomi durumunda ise testis, sperm kanalı ve çevresindeki dokuların yanında kanserin yayılmasını önlemek için lenf düğümleri de alınabilir</li> <li>Kişinin isteğine bağlı olarak, ameliyat esnasında testis protezi yerleştirilebilir.</li> <li>Hasta genellikle ertesi gün taburcu edilir</li> <li>Ameliyat bölgesinde ağrı, hafif şişlik ve morarma görülebilir; bunlar normaldir ve ağrı kesicilerle kontrol altına alınır</li> <li>İyileşme sürecinde kişinin ağır fiziksel aktivitelerden kaçınması gerekir.</li> <li>Her iki testisin alındığı durumda, testosteron üretimi durabilir ve bu durumda kas kaybı yaşanabilir. Cinsel istekte azalma ve kemik erimesi gibi sonuçlar da görülür.</li> </ul> <h2><strong>Orşiektomi Riskleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Orşiektomi, her ameliyatta olduğu gibi riskler taşısa da genel olarak güvenli bir müdahaledir. Bu riskler ameliyatın yapılma nedenine, türüne ve kişinin sağlık durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Orşiektomide gelişebilecek olası riskler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ameliyat sırasında veya sonrasında kanama oluşabilir. Bu nadir görülen bir durumdur.</li> <li>Ameliyatın yapıldığı bölgede enfeksiyon gelişme riski bulunur.</li> <li>Cerrahi müdahale esnasında testis torbasında ya da kesinin olduğu bölgede <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hematom-nedir-nasil-tedavi-edilir">hematom</a> yani kan birikmesi görülebilir.</li> <li>Geçici olarak şişlik veya renk değişiklikleri görülebilir.</li> <li>Her iki testisin alındığı durumda testosteron üretimi tamamen duracağından cinsel istekte azalma, kas kaybı, kemik erimesi ve enerji düşüklüğü oluşur.</li> <li>Ruh hali değişiklikleri veya depresyon da orşiektomi sonrasında ortaya çıkan durumlardandır.</li> </ul> <h2><strong>Orşiektomi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Orşiektomi sonrası normal aktivitelerime ne zaman dönebilirim?</strong></h3> <p>Orşiektomi sonrasında kişinin günlük aktivitelerine ve yaşamına dönmesi birkaç günü bulabilir. Özellikle bu süreçte ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak önemlidir. Ameliyat sonrasındaki bu süre kişiden kişiye farklılık gösterebilir.</p> <h3><strong>Orşiektomi ne kadar ağrılıdır?</strong></h3> <p>Orşiektomi her ameliyatta olduğu gibi ağrılı olabilir. İlk günler kişide hafif ağrı, rahatsızlık ve şişlik gelişebilir. Bu durum ağrı kesicilerle kontrol altına alınır.</p> <h3><strong>Orşiektomi ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Orşiektomi işlemi ortalama olarak yarım saat ve 1 saat aralığında sürebilir. Ameliyatın süresi kişiye yapılacak müdahalenin türüne göre farklılaşır.</p>
Vitrektomi
<p>Vitrektomi, göz içerisinde yer alan vitreus sıvısının çıkarılmasını içeren göz ameliyatıdır. Gözün ortasından bulunan vitreus, gözün şeklini korumakla görevli şeffaf bir yapıdır. Bulanıklaşan bu sıvının çıkarılması ve retinada onarım yapılması için kişiye vitrektomi uygulaması yapılabilir. Mikro cerrahi operasyon olarak uygulanan vitrektomi ameliyatından lokal anestezi kullanılır. Vücut tekrardan vitreus üretinceye kadar vitreus sıvısı, berrak sıvı ile değiştirilir. Vitrektomi ameliyatı, kişinin durumuna bağlı olarak bir ya da birkaç saat arasında sürebilir.</p> <h2><strong>Vitrektomi Nedir?</strong></h2> <p>Vitrektomi, gözün retinası ve vitreusdaki sorunları tedavi etmek için göz içerisinde yer alan vitreus adlı jel benzeri maddenin ameliyatla alındığı bir cerrahi prosedürdür. Göz küresinin merkezini dolduran jel benzeri madde vitreus olarak bilinir. Vitreusun bulanıklaşması, retinanın zarar görmesi ve ilaçlara bağlı olarak vitreusun bozulması sonucunda bu ameliyattan yararlanılır. Vitrektomi ameliyatı esnasından vitreusun tamamen çıkarılması sağlanır. Retinada onarımlar da bu ameliyat içerisinde yapılabilir. Gözden çıkarılan vitreus yerine cerrah, steril tuzlu su, silikon yağı ya da göz kabarcığı yerleştirir. Böylelikle göz şeklinin korunması sağlanır.</p> <h2><strong>Vitrektomi Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Gözün hastalık bulunduğu kısma bağlı olarak vitrektomi çeşidi de farklılık gösterebilir. Pars plana vitrektomi, anterior vitrektomi, minimal invaziv vitrektomi, total vitrektomi ve parsiyel vitrektomi olarak beş çeşitte incelenebilir.</p> <p>Vitrektomi çeşitleri şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Pars Plana Vitrektomi (PPV)</strong></h3> <p>Pars plana vitrektomi, en yaygın kullanılan vitrektomi türleri arasındadır. Bu teknikte uygulanırken gözde bulunan ve pars plana adı verilen bölgeden çok küçük kesilerle vitreusa ulaşılır. Ulaşılan bu alandan vitreus çıkarılır. Retina dekolmanı, makula deliği, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/retinopati-nedir">diyabetik retinopati</a> ve vitreus kanaması gibi birçok retina hastalığında bu ameliyat çeşidinden yararlanılır.</p> <h3><strong>Anterior vitrektomi</strong></h3> <p>Anterior vitrektomi, uygulanırken gözün ön kısmında yer alan vitreus jelinin çıkarılması sağlanır. Özellikle katarakt ameliyatları sırasında ya da sonrasında, vitreusun ön kısmında kanama veya hasar oluştuğunda bu ameliyat türünden yararlanılır. Gözün ön kısmında bulunan komplikasyonları tedavi ederek ve görüş kalitesinin artmasını sağlar.</p> <h3><strong>Minimal invaziv vitrektomi (MIVS)</strong></h3> <p>Minimal invaziv vitrektomi, standart olan pars plana vitrektomiye göre daha küçük kesilerle yapılan bir işlem olarak bilinir. Bu yöntem içerisinde daha küçük aletler kullanılarak gözde minimum hasarla tedavi planlanır. İyileşme süresi daha kısa olarak bilinir. Bu vitrektomi türünde retinayla ilgili daha hafif sorunlar veya hassas müdahaleler tercih edilebilir.</p> <h3><strong>Total vitrektomi</strong></h3> <p>Total vitrektomi ise gözdeki vitreusun tamamen çıkarılmasını içerir. Özellikle göz içerisindeki enfeksiyon gibi durumlarda tüm vitreus dokusunun alınması gerekebilir.</p> <h3><strong>Parsiyel vitrektomi</strong></h3> <p>Parsiyel vitrektomi işleminde ise vitreusun yalnızca belirli bir kısmının çıkarılır. Sınırlı bölgelerde yapılan küçük müdahalelerde veya vitreusun yalnızca sorunlu olan bölümü alınır.</p> <h2><strong>Vitrektomi Ameliyatı Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Vitrektomi ameliyatı, retinanın zarar görmesi, makula deliğinden meydana gelen yırtılması, diyabetik retinopati ve vitreus kanaması gibi durumlarda yapılabilir. Bunların yanında birçok farklı göz rahatsızlığının tedavisinde de vitrektomiden yararlanılır.</p> <p>Vitrektomi ameliyatının yapılma nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Retina dekolmanı</strong></h3> <p>Gözün arka bölümünde bulunan ve kişinin görme işlevinde önemli bir role sahip olan doku, retina olarak bilinir. Dekolman ise retinanın göz duvarından ayrılmasıyla görülen bir durumdur. Bu durum yaşandığından vitrektomi ameliyatı ile vitreus çıkarılır ve retina yerine sabitlenebilir.</p> <h3><strong>Diyabetik retinopati</strong></h3> <p>Diyabetik retinopati, özellikle diyabet hastalarının gözlerinde küçük kan damarlarının zarar görmesiyle meydana gelir. Retina üzerinde kanamalar, görme kaybı ve sıvı birikimi gibi belirtilerle kendini gösterir. Vitrektomi, bu kanamaların temizlenmesi ve retinanın tedavi edilmesi için yapılabilir.</p> <h3><strong>Makula deliği</strong></h3> <p>Merkezi görme alanını etkileyen makula, retinanın bir bölgesidir. Makul deliği ise bu alanda bir yırtılma ya da boşluk görülmesi durumudur. Vitrektomi ameliyatı ile makul deliği onarılır ve görme kaybı önlenebilir.</p> <h3><strong>Vitreus kanaması</strong></h3> <p>Gözde bulunan vitreusun içerisinde kanama oluştuğu durumda görme kalitesi düşerek ve görme kaybı yaşanabilir. Vitrektomi ameliyatı ile bu kanama temizlenir ve gözün arka kısmında bulunan yapılar net bir şekilde görmeye görmek için iyileştirilir.</p> <h3><strong>Göz travmaları</strong></h3> <p>Göz yaralanmaları ve travmaları sonucundan vitreus dokusunun içinde yabancı cisimler veya hasar gören bölgeler oluşabilir. Bu durumda, vitrektomi ameliyatı yapılarak gözdeki yabancı maddeler çıkarılır ve göz sağlığının korunması amaçlanır.</p> <h3><strong>Epiretinal membran</strong></h3> <p>Epiretinal membran, ince doku tabakası olarak retina yüzeyinde bulunur. Bu membran, retinada buruşmalar şeklinden kendini gösterebilir ve zaman içerisinde görme kaybına neden olabilir. Vitrektomi ameliyatı ile epiretinal membranı kaldırılarak görme sağlığının iyileştirilmesi sağlanır.</p> <h2><strong>Vitrektomi Ameliyatı Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?</strong></h2> <p>Vitrektomi ameliyatında gözün içindeki vitreus dikkatli şekilde göze zarar vermeyecek şekilde alınır. İşlem esnasında özel mikrocerrahi aletlerden yararlanılır. Vitreus yerine tuzlu su veya gaz ile doldurulur. Bu sayede göz içindeki basınç korunarak tedavi edilir. Vitrektomi sonrasında gözde hafif bir ağrı, kızarıklık veya bulanık görme gibi belirtiler oluşabilir.</p> <p>Vitrektomi sonrası dikkat edilmesi gerekenler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Doktorun önerisiyle göz damlaları kullanılabilir</li> <li>Gözde oluşabilecek enfeksiyon riskine karşı hijyen kuralları önemlidir</li> <li>Ağır bir eşya kaldırmaktan ve baş aşağı doğru eğilmekten kaçınılması gerekir</li> <li>Şiddetli ağrı, bulanık görme veya ani görme kaybı gibi belirtiler durumunda derhal doktora başvurulmalı önerilir</li> </ul> <h2><strong>Vitrektomi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Vitrektomi ameliyatı riskli mi?</strong></h3> <p>Vitrektomi ameliyatı, her cerrahi müdahalede olduğu gibi bazı riskler taşıyabilir. Kanama, enfeksiyon, katarakt oluşumunun yanında göz içindeki basınçta değişiklikler ve komplikasyonlar oluşabilir. Alanında uzman doktorlar tarafından yapıldığı durumda bu risk azalmaktadır.</p> <h3><strong>Vitrektomi ameliyatı sonrası görme ne zaman olur?</strong></h3> <p>Vitrektomi ameliyatı sonrasında görme, ameliyatın türüne ve gözün durumuna göre değişiklik gösterebilir. Çoğu kişide görme, ilk birkaç hafta içinde iyileşmeye başlayarak açılır. Tam iyileşme süresi ise ortalama 3 ila 6 ay sürebilir.</p> <h3><strong>Vitrektomi tekrar yapılır mı?</strong></h3> <p>Vitrektomi ameliyatı bazı durumlarda tekrar yapılabilen bir ameliyat türüdür. Özellikle retina dekolmanı veya diyabetik retinopati gibi tekrarlayan göz hastalıklarında vitrektomi yapılabilir.</p>