Sağlık Kütüphanesi
Sağlığınızla ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarını ve sağlıklı bir yaşam için atılması gereken adımları kütüphanemizde bulabilirsiniz.
Hastalıklar
Listeria Hastalığı
<p>Listeria enfeksiyonu, bağışıklık sistemi zayıf olanları, hamileleri ve 65 yaş üstü kişileri etkileyen ciddi sağlık problemlerine neden olan gıda kaynaklı bir hastalık türüdür. Bakteriyel bir hastalık olan listeria, uygunsuz ve sağlıksız bir ortamda işlenen şarküteri etleri ve pastörize edilmemiş süt ürünlerinin tüketilmesinden kaynaklandığı bilinir. Listeria hastalığı, mide bulantısı, ateş, ishal gibi belirtilerle kendini gösterir. Enfeksiyon riski yüksek olan kişilerin listeria bakterisi içerme olasılığı bulunan yiyecek türlerini yemekten kaçınması gerekir.</p> <h2><strong>Listeria Nedir?</strong></h2> <p>Listeria, çoğunlukla kirli besinler yoluyla bulaşan, bağışıklık sistemi düşük olanları etkileyen bir bakteri türüdür. Bu bakteri vücuda gıda yoluyla alındığında enfeksiyona dönüşerek çeşitli belirtilerle listeria hastalığına neden olabilir. Vücudun ilk enfekte olduğu ve belirtileri gösterdiği zaman genellikle bir ila iki hafta aralığında sürebilir.</p> <p>Listeria, özellikle doğada, toprakta, yeraltı suyunda, çürüyen bitki örtüsünde ve hayvan dışkısında yaygın olarak görülür. Bu nedenle çoğu kişi listeria bakterisinin bulaştığı besinleri tükettiği durumda hastalığa yakalanabilir. Listeria bakterisinin diğer isimleri arasında L. monocytogenes ve Listeriozis bulunur.</p> <h2><strong>Listeria Hangi Besinlerde Bulunur?</strong></h2> <p>Listeria, işlenmiş etlerde ve paketleme öncesinde şarküteri ortamından görülebilir. Bu ortamda istenmeyen zararlı mikroorganizmalar gelişerek kontaminasyon oluşturur ve bakterilerin çoğalmasına neden olabilir. Bu nedenle kirlenmiş gıdalar, listeria enfeksiyonlarının en yaygın nedeni olarak görülür. Listerianın görülebileceği besinler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Taze sebze ve meyvelerde</li> <li>Şarküteri ürünlerinde</li> <li>Az pişmiş ya da çiğ etlerde</li> <li>Pastörize edilmemiş süt ürünlerinde</li> <li>Çiğ ya da az pişmiş balık ve deniz ürünleri</li> <li>Önceden hazırlanan ve soğuk servis edilen besinler</li> <li>Dondurulmuş gıdalar</li> </ul> <p>Bu gıdalar listerianın yaşaması ve gelişmesi açısından en yüksek riske sahiptir. Fakat listeriosis genellikle uygunsuz şekilde işlenen veya hazırlanan her gıdada görülebilir. Listeria bakterisinin gıda kaynaklı hastalıklardan bir farkı da buzdolapları ya da dondurucularda hayatta kalma potansiyelinin olmasıdır. Bu nedenle bakteri depolama esnasında tehlikeli seviyelere kadar çoğalma gösterebilir. Gıdaların iyi pişirilmesi, doğru saklanması ve hijyen kurallarına uyulması, Listeria riskini azaltılması için önemli ve gereklidir.</p> <h2><strong>Listeria Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Listeria hastalığı belirtileri kişide genellikle ateş ve kas ağrıları şeklinde ortaya çıkar. Bunun yanında <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a> veya gastrointestinal semptomlar da görülebilir. Listeria bakteri vücuda alındığında sindirim sistemi kanalına yayılabilir. İlerlediğinde de belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterir.</p> <p>Listeria belirtileri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ateş</li> <li>Üşüme ve ürperti</li> <li>Baş ağrısı</li> <li>İshal ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a></li> <li>Kas ağrıları</li> <li>Bilinç bulanıklığı</li> <li>Denge kaybı</li> </ul> <h3><strong>Hamilelerde listeria hastalığı belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>Hamilelerde listeria hastalığının en sık görülen belirtileri, ateş ve özellikle yorgunluk ve kas ağrıları gibi grip benzeri belirtilerdir. Zamanında müdahale edilmediği durumda yenidoğan bebeklerde düşük, ölü doğum, erken doğum ve ölüme yol açabilir. Midede ağrı ve bebeğin normalden daha fazla hareket etmesi de hamilelerde listeria belirtileri arasındadır.</p> <h3><strong>Yenidoğan bebeklerde listeria hastalığı belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>Yenidoğan bebeklerde listeria belirtileri, ateş yükselmesi, ensede sertlik ve kafa karışıklığı şeklinde görülebilir. Yenidoğan bebeklerde listeria belirtileri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Yüksek ateş</li> <li>Kusma</li> <li>Sürekli ağlama</li> <li>Hızlı nefes alma, hırıltılı nefes</li> <li>İştah olmaması</li> </ul> <p>Listeria enfeksiyonu ilerlediği durumda ise oluşan enfeksiyon kan dolaşımına ve beyne yayılabilir. Bu da kişide <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sepsis-nedir">sepsis</a>, menenjit veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/beyin-iltihabi-ensefalit-nedir">beyin iltihabı (ensefalite)</a> gibi durumlara neden olur. </p> <h2><strong>Listeria Nasıl Bulaşır?</strong></h2> <p>Listeria bakterisi, toprakta ve suda yer alan bir tür olarak bilinir. Hayvanlar aracılığıyla hastalanmamış olsalar bile bakteriler taşınabilir fakat enfekte oldukları için bu hayvanlarda elde edilen et ve süt ürünleri gibi gıdalar tehlikeli olabilmektedir. Enfeksiyonun gelişmesi için insanların kontamine olmuş gıdaların tüketmesi gerekir. Çoğu kişi, listeria hastalığına kirli gıdalar yüzünden yakalanır.</p> <p>Bunun yanında hamile kişiler L. monocytogenes bakterisini plasenta yoluyla fetüse geçirebilme potansiyeline sahiptir. Ayrıca doğum kanalından da bakteriyi bebeklere geçirebilirler. Listeria enfeksiyonuna karşı korunmak için gıdaların doğru ve temiz şekilde hazırlanması, yıkanması ve pişirilmesi önemlidir. Bunun yanında dondurulmuş gıdalar için son kullanma tarihine dikkat etmek gerekir.</p> <h2><strong>Listeria Hastalığı Tedavisi Nasıl Olur?</strong></h2> <p>Listeria hastalığının tedavisi durumunda kişinin yaşına, cinsiyetine, genel sağlık durumuna ve enfeksiyonun şiddetine göre farklılık gösterir. Bu noktada bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu hastalığın ilerlemesi durumunda ciddi sağlık sorunları oluşabileceğinden erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır. Listeria tedavisinde kullanılabilecek yöntemler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Antibiyotik tedavisi</li> <li>Sıvı tedavisi</li> <li>Ateş kontrolü,</li> <li>Solunum desteği</li> </ul> <p>Yenidoğanlarda yoğun bakım şartlarında damar yoluyla antibiyotik tedavisi uygulanabilir. Hastalığın hafif seyirli olduğu durumda ise genellikle spesifik bir tedaviye gerek yoktur. Semptomlar kendiliğinden geçebilir.</p> <h2><strong>Listeria Enfeksiyonundan Korunmanın Yolları Nelerdir?</strong></h2> <p>Bağışıklık sistemi zayıf kişilerin ya da hamilelerin, tükettiği besinlere, içtiklerine dikkat etmelerinin yanında saklama ve hazırlama şekli de önemlidir. Listeria enfeksiyonuna karşı korunmanın yolları şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Pastörize edilmemiş süt ürünleri ve meyve sularından kaçının</li> <li>Çiğ meyve ve sebzeleri bol suyla yıkayın</li> <li>Deniz ürünleri ve şarküteri etlerini iyi bir sıcaklıkta pişirmeye özen gösterin</li> <li>Dondurulmuş ürünleri açtıktan sonra buzdolabında muhafaza edin</li> <li>Mutfak gereçlerini sabun ve sıcak su ile yıkayın</li> <li>Özellikle et ve tavuk gibi gıdaları güvenli bir şekilde pişirin.</li> <li>Pişmiş ve çiğ gıdaları ayrı saklayın</li> <li>Son kullanma tarihi geçmiş gıdaları tüketmekten kaçının</li> <li>Açılmış ambalajlı ürünleri belirtilen süre içinde tüketin</li> <li>Yemek hazırlamadan önce ve sonra ellerinizi sabunla yıkamayı unutmayın</li> <li>Çapraz bulaşmayı önlemek için çiğ ve pişmiş gıdalar için ayrı mutfak gereçleri kullanın</li> <li>Özellikle hamilelik döneminde riskli gıdalardan uzak durun</li> <li>Dışarıdan hazır yemek alırken hijyenik koşullarda hazırlandığından emin olun</li> </ul> <h2><strong>Listeria Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Listeria bebeğe zarar verir mi?</strong></h3> <p>Listeria enfeksiyonu hamilelik esnasında oluştuğunda bebekte ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Enfeksiyon, düşük, erken doğum veya ölü doğum gibi risklere yol açarak anne adayının sağlığını da etkiler. Ayrıca, enfekte bebekte ciddi sağlık sorunları, menenjit veya kan dolaşımı enfeksiyonu gibi durumların da görülmesine neden olur.</p> <h3><strong>Listeria kaç derecede ürer?</strong></h3> <p>Listeria bakterisi 4°C ile 37°C arasındaki sıcaklıklarda üreyen bir yapıdadır. Bu nedenle buzdolabı sıcaklığında bile çoğalabilir. Ancak, 70°C ve üzerindeki sıcaklıklarda pişirme ile etkisiz hale geldiği görülür. Bakteri dondurulma koşullarında ölmez fakat üremesi durdurulabilir.</p>
Bronşiolit
<p>Bronşiolit, özellikle soğuk havalarda görülen çocuklarda akciğerlerin küçük hava yollarını hedef alan viral bir enfeksiyon türüdür. Öksürük, hafif ateş ve hırıltı gibi belirtilerle ortaya çıkan bronşiolit, nefes almasa zorluk yaşanmasına neden olur. Bebekleri de etkileyen bir hastalık olan bronşiolit, genellikle hafif bir şekilde seyreden fakat ilerlediği durumda ciddi hastalıklara sebebiyet veren hastalık türüdür. Bronşiolit tedavisi semptomların hafifletilmesine odaklanır. Bu nedenle semptomların belirlenmesinin ardından tedavi sürecin başlanır.</p> <h2><strong>Bronşiolit Nedir</strong><strong>?</strong></h2> <p>Bronşiolit, 2 yaş altındaki bebeklerde ve çocuklarda yaygın olarak görülen akciğer enfeksiyonu olarak gelişen bir enfeksiyondur. Akciğerlerdeki hava yollarının yani bronşiollerin daralmasına neden olarak nefes almanın zorlaşmasına neden olan bir durumdur. Çocuklarda bu enfeksiyon görüldüğü durumda solunum hırıltılı bir şekilde meydana gelir. Bunun yanında soğuk algınlığına benzer belirtilerle kendini gösterir. Bronşiolit enfeksiyonu mevsimsel olarak özellikle kış ve bahar aylarından görülme olasılığı yüksektir. Bronşiolit semptomları ortaya çıkmasından itibaren 1 ila 2 hafta sürebilir ancak bazı durumlarda daha uzun sürebilir.</p> <h2><strong>Bronşiolit Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Bronşiolit enfeksiyonu soğuk algınlığına benzer olan burun akıntısı, öksürük, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle kendini gösterir. Kişide ateş olması enfeksiyonun bronşiolitin en belirgin belirtisidir. Birkaç gün içerisinde de öksürük şiddetlenerek hırıltılı bir solunuma dönüşebilir.</p> <p>Bronşiolitin erken belirtileri ve semptomları şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/burun-akintisi-nasil-gecer">Burun akıntısı</a> ve tıkanıklığı</li> <li>Hafif ateş</li> <li>Öksürük</li> <li>Tükenmişlik</li> <li>Huzursuzluk veya sinirlilik hali</li> </ul> <p>Bronşiolit enfeksiyonu çocuklarda hava yollarını hedef alarak ve nefes almasını etkileyen belirtilerle görülebilir:</p> <ul> <li>Hızlı ya da yetersiz solunum</li> <li>Hırıltı</li> <li>Nefes alıp verirken homurtu sesleri</li> <li>Burun deliklerinde genişleme</li> </ul> <p>Çocuk nefes almada zorluk çekiyorsa veya şiddetli bronşiolit aşağıdaki belirtilerin fark edildiği durumda doktora başvurmak önemlidir:</p> <ul> <li>Beslenirken zorlanma ve yutma güçlüğü</li> <li>Nefes alırken burun deliklerinde genişleme</li> <li>Nefes alma sırasında göğüs kafesi içeri doğru çekilmesi</li> <li>Dudaklarında, parmaklarında veya ayak parmaklarında mavi, gri veya soluk cilt tonu</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/agiz-kurulugu-nedir-neden-olur">Ağızda kuruluk</a>, idrar yapamama</li> <li>Gözyaşı üretmeden ağlama</li> </ul> <h3><strong>Bebeklerde bronşiolit belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>Bebeklerde bronşiolit belirtileri, burunda akıntı, tıkanıklık ve hafif bir öksürük şeklinde görülebilir. Bu belirtilerin yanında hafif ateş de ortaya çıkar. İlerlediği durumda ise öksürük şiddetli şekilde kendini gösterir.</p> <p>Bebeklerde bronşiolit belirtileri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Hafif öksürük</li> <li>Ateş</li> <li>Burunda tıkanıklık ve akıntı</li> <li>Hırıltılı solunum</li> <li>İştahın kesilmesi</li> <li>Solunumda hırıltı</li> <li>Karın ağrısı</li> <li>Olağan dışı uyku hali</li> </ul> <h2><strong>Bronşiolit Neden Olur?</strong></h2> <p>Bronşiolit, genellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda ortaya çıkarak hava yollarının iltihaplanmasına sonucunda görülen bir durumdur. <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/viral-enfeksiyon-nedir">Viral enfeksiyonlar</a> nedeniyle gelişen bu durum çeşitli faktörlere bağlı olarak görülebilir.</p> <p>Bronşiolitin başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir.</p> <h3><strong>RSV (Respiratuar Sinsityal Virus)</strong></h3> <p>Bronşiolitin en yaygın nedeni olarak bilinen <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rsv-repiratuar-sinsityal-virus-nedir">RSV (Respiratuar Sinsityal Virüs)</a>, özellikle bebeklerde ciddi solunum yolları enfeksiyonlarına neden olur.</p> <h3><strong>Adenovirüs, parainfluenza, metapnömovirüs gibi diğer virüsler</strong></h3> <p>RSV dışında, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/parainfluenza-virusu">parainfluenza</a>, influenza virüsleri, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/adenovirus-enfeksiyonu-nedir">adenovirüsler</a> ve koronavirüsler de bronşiolite yol açabilen virüsler arasında yer alır. Bu da enfeksiyonla beraber görülen belirtilere sebebiyet verir.</p> <h3><strong>Bakteriyel enfeksiyonlar</strong></h3> <p>Vücutta meydana gelen bakteriyel enfeksiyonlar da bronşiolitin nedenleri arasında yer alır. Nadir olarak görülen bir durum olsa da viral enfeksiyon sonucunda meydana gelebilir.</p> <h3><strong>Bağışıklık sisteminin zayıf olması ve kronik hastalıklar</strong></h3> <p>Prematüre doğum, bağışıklık sistemi zayıflayan çocuklarda, kronik kalp veya akciğer hastalıkları gibi durumlar bronşiolit riskini artırabilir.</p> <h3><strong>Sigara dumanına bağlı kalma ve hava kirliliği</strong></h3> <p>Sigara dumanına maruz kalma ve hava kirliliği, çocukların akciğerlerinin gelişimini olumsuz etkileyebilen durumlar arasında yer alır. Bu da bronşiolit enfeksiyonunun gelişimine zemin hazırlar.</p> <h3><strong>Genetik yatkınlık</strong></h3> <p>Ailenin hastalık geçmişinde astım veya alerjik hastalık öyküsü varsa o ailenin çocuklarında, bronşiolit gelişme riski bulunur.</p> <h3><strong>Bronşiolit risk faktörleri nelerdir?</strong></h3> <p>Bronşiolit genellikle 2 yaşından altındaki çocukları etkileyen bir enfeksiyon türüdür. Yetişkinler de nadir de olsa bronşiyolit geçirebilir. Şiddetli bronşiyolit geliştirme riski çocuklarda şu durumda gerçekleşebilir:</p> <ul> <li>37. gebelik haftasından önce doğmuş olan prematüre bebekler</li> <li>Doğuştan akciğer veya kalp rahatsızlığı olanlar</li> <li>Bağışıklık sistemi zayıf olan çocuklar</li> <li>Kreş gibi ortamlarda bulunan bebek ve çocuklar</li> </ul> <h2><strong>Bronşiolit Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Çocuk doktoru, fiziksel muayene ve testlerin ardından bronşiolit teşhisi koyabilir. Muayene esnasında doktor, çocuğun belirtileri ve vücut sıcaklığını ölçer. Bunun yanında çocuğun kandaki oksijen miktarını belirler. Bunların yanında burun içinden virüsleri tespit etmek için burun sıvısı kültürü örneği alabilir. Çocukta şiddetli semptomlar varsa, göğüs röntgeni istenebilir.</p> <h2><strong>Bronşiolit Tedavisi Nasıl Olur?</strong></h2> <p>Bronşiolit tedavisi kişinin semptomlarının hafifletilmesine ve bu semptomların iyileştirilmesine odaklanır. Bu nedenle bronşiolit tedavisinde şu yöntemlerden yararlanılabilir:</p> <ul> <li>Ateş düşürücü ilaçlar</li> <li>Antiviral ilaçlar</li> </ul> <p>Bazı durumlarda bronşiolit tedaviye ihtiyaç duymayabilir, bu nedenle belirtiler varsa doktora danışmak gerekir.</p> <h3><strong>Evde bronşiolit tedavisi nasıl olur?</strong></h3> <p>Çocuklarda bronşiolit görülmesinin ardından solunumu gün içerisinde takip edilmelidir. Çocuğun evde kendini daha rahat hissetmesi için şu yöntemlerden yararlanılabilir:</p> <ul> <li>Çocuk bol bol dinlendirilmeye teşvik edilir</li> <li>Çocuk tam bir öğün yemesi için iştahı yoksa gün içerisinde küçük öğünler verilebilir</li> <li>Çocuğun susuzluğunu önlemek için bol sıvı takviyesi yapılmalıdır.</li> <li>Çocuğunuzun yanına bir nemlendirici bulundurarak, nemli, ıslak hava mukusun gevşemesine yardımcı olmak gerekebilir</li> <li>Burun tıkanıklığını gidermek için tuzlu burun damlaları ve burun aspiratöründen yararlanılabilir</li> </ul> <h2><strong>Bronşiolitten Korunmanın Yolları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>Grip hastası aile büyüklerinin, bebeklerden ve çocuklardan mümkün olduğunca uzak durması bronşiolite karşı koruyucudur. Bu gibi durumlarda, hasta kişiler ev içerisinde koruyucu maske kullanmalıdır.</li> <li>Ev ortamının sık sık havalandırılması, çocukların soluduğu havanın temizlenmesi çok önemlidir.</li> <li>Genel hijyen kurallarına uyulmalı ve ev düzenli olarak temizlenmelidir.</li> <li>Üst solunum yolu enfeksiyonu olan kişilerden uzak durmak için, özellikle çocukların kapalı mekanlarda uzun süre kalması engellenmelidir.</li> <li>Çocuğun sigara dumanına maruziyetine kesinlikle izin verilmemelidir.</li> <li>Anne sütü ile beslenme desteklenmelidir. Bebeklerin özellikle ilk 6 ay anne sütü almalarına dikkat edilmelidir.</li> <li>Çocukların bol sıvı alması, günlük taze sebze ve meyve tüketmeleri sağlanmalıdır. Çocukluk çağından itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına yardım edilmelidir.</li> <li>Çocukların yanında parfüm ve deodorant gibi kimyasal maddelerin kullanımı minimum düzeye indirilmelidir.</li> <li>Hastalığın salgın yaptığı dönemlerde, çocukları kreş gibi ortamlardan uzak tutmalıdır.</li> <li>Aile bireylerinin, bronşiolite ve bulaş yollarına karşı bilinçlendirilmesi, gerekli önlemleri almaları sağlanmalıdır.</li> </ul> <h2><strong>Bronşiolit Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Bronşiolit ve bronşit aynı mı?</strong></h3> <p>Bronşiolit ve bronşit farklı enfeksiyon çeşitleri olarak görülür. Bronşiolit, küçük çocuklarda ve bebeklerde görülen, küçük hava yolları olan bronşiyollerin iltihaplanmasıdır. <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bronsit-nedir">Bronşit</a> ise daha büyük hava yolları olan bronşların iltihaplanmasıyla ortaya çıkar ve genellikle yetişkinlerde görülür.</p> <h3><strong>Bronşiolit birden fazla kez geçirilebilir mi?</strong></h3> <p>Bronşiolit birden fazla kez geçirilebilen bir enfeksiyondur. Her enfeksiyon, vücutta farklı virüsler tarafından tetiklenebilir. Bu nedenle bağışıklık sistemi her defasında farklı bir virüse karşı koruma geliştirdiğinden tekrar enfekte olma durumu mümkündür.</p> <h3><strong>Bebeklerde bronşiolit ne iyi gelir?</strong></h3> <p>Bebeklerde bronşiolit, doktorun önerdiği tedavilerle birlikte bol sıvı alımı, nemli hava ve rahatlatıcı yöntemlerle tedavi edilebilir. Bunun yanında ebeveynlerin çocuklarını sigara dumanından uzak tutmaları ve hijyen kurallarına uymaları önemlidir.</p> <h3><strong>Bronşiolit ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Bronşiolit genellikle 1-2 hafta süren bir enfeksiyon türüdür ve iyileşme süresi kişiden kişiye değişebilir. Semptomlar birkaç gün içinde kötüleşebilir ve sonrasında yavaşça iyileşmeye başlar. Bu süre genellikle enfeksiyonun şiddetine ve çocuğun sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir.</p>
Leptospiroz
<p>Leptospiroz, leptospira bakterisinin neden olduğu ve enfekte hayvanların idrarı yoluyla yayılan bakteriyel ve zoonotik kaynaklı bir hastalıktır. Leptospiroz hastalığı enfekte hayvanların idrarıyla doğrudan temas yoluyla veya idrarlarıyla kirlenmiş su, toprak veya yiyecek yoluyla insanlara bulaşabilir. Genellikle sıcak iklimlerde ortaya çıkabilen leptospiroz hastalığı yüksek ateş, baş ağrısı, kanama, kas ağrısı, titreme, göz kızarıklığı ve kusma gibi bazı belirtiler gösterir. Tedavi edilmediği takdirde leptospiroz böbrek ve karaciğer hasarına yol açabilir. Bu sebeple leptospirozun takibi ve tedavisi önemlidir. Bu doğrultuda antibiyotik tedavisi enfeksiyonu temizlemeye yardım eder</p> <h2><strong>Leptospiroz Nedir?</strong></h2> <p>Leptospiroz, hayvanlardan insanlara leptospira bakterisinin bulaşmasıyla geçen nadir bir bakteriyel hastalıktır.</p> <p>Leptospiroz hastalığı genellikle hayvan idrarı ile kirlenen su veya toprağın burna, ağza, gözlere veya cilde temas etmesiyle bulaşır. Bu bulaşma durumu kirlenmiş su, toprak veya besinler yoluyla olabilir.</p> <p>Leptospiroz, az sayıda insanda yaşamı tehdit eden bir hastalık olarak bilinen weil sendromuna dönüşebilen grip benzeri semptomlara neden olabilir. Bu semptomlar arasında yüksek ateş, baş ağrısı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kas-agrisina-ne-iyi-gelir">kas ağrısı</a> ve titreme yer alır.</p> <p>Zoonotik bir hastalık olarak da ifade edilebilen leptospiroz hastalığı sıcak iklimlerde daha çok görülebilir ve iki farklı türde görülme eğilimine sahiptir. Bunlar akut ve bağışıklık fazı şeklindedir.</p> <p>Nadir bir hastalık olmasının yanında görüldüğü takdirde ve tedavi edilmediğinde hem böbrek hem de karaciğer hasarına yol açabilme riski bulunan leptospiroz hastalığının teşhis ve tedavisi önemlidir.</p> <h2><strong>Leptospiroz Evreleri </strong></h2> <p>Leptospiroz hastalığının iki evresi söz konusudur. Bunlar leptospiremik evre ve bağışıklık fazıdır. Bu iki evre ise şu şekilde açıklanabilir:</p> <h3><strong>Leptospiremik evre</strong></h3> <p>Leptospiremik evresinde kişi ani bir şekilde grip benzeri semptomlar yaşayabilir. Leptospira bakterisine ilk kez maruz kalınmasının ardından geçen birkaç gün ila birkaç hafta sonra bu belirtiler görülmeye başlanır. Semptomlar ise 10 güne kadar sürebilir.</p> <h3><strong>Bağışıklık fazı </strong></h3> <p>Bağışıklık fazına geçen hastalık vakalarında leptospira bakterisi artık organlara ve özellikle de böbreklere geçmiş olabilir. Bu bakteriler idrar testlerinde ortaya çıkar ve vücut bakteriye karşı koruma (antikorlar) oluşturur. Bağışıklık fazında weil sendromu adı verilen ve iç kanamaya, böbrek hasarına ve sarılığa (cilt ve gözlerin sararması) neden olan başka bir hastalığa yakalanma riski de söz konusu olabilir. Bu sebeple hastalığın erken teşhisi kritik önem taşır.</p> <h2><strong>Leptospiroz Neden Olur?</strong></h2> <p>Leptospiroz hastalığı, leptospira bakterisinin hayvanlardan insanlara bulaşması sonucunda meydana gelir. Bu hastalık enfekte hayvanların idrarının kirli sular, toprak veya besinler yoluyla insanlara ulaşması sonucu ortaya çıkar ve insanları bu şekilde etkiler.</p> <p>Leptospiroz hastalığının riski genellikle bir deprem, kasırga veya sel gibi doğal afetlerden sonra insanlar kirli su veya toprakla temas ettiğinde artar. Bu zamanlarda insanların temiz ve güvenli suya ulaşımı daha zor olduğu için sularla temas mecburi hale gelir. Bu da hastalıkların görülme riskini artırabilir.</p> <h2><strong>Leptospiroz Belirtileri </strong></h2> <p>Leptospiroz hastalığı çeşitli semptomlara yol açabilir ancak yaygın görülen belirtiler arasında yüksek ateş, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a>, kas ağrıları, titreme, mide bulantısı, kusma, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sarilik-belirtileri-nedir">sarılık</a>, göz kızarıklığı, karın ağrısı ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a> yer alır. Bunların şiddeti hastalığın seyrine göre değişebilir.</p> <p>Leptospiroz hastalığının belirtileri genel olarak şunları içerir:</p> <ul> <li>Yüksek ateş</li> <li>Baş ağrısı</li> <li>Kas ağrıları</li> <li>Titreme</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">Mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a></li> <li>Sarılık</li> <li>Göz kızarıklığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">Karın ağrısı</a></li> <li>İshal</li> </ul> <p>Şiddetli leptospirozis (weil sendromu) belirtileri ise üç ila 10 gün sonra başlayabilir ve bu belirtileri şu şekilde olabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kanli-balgam-hemoptizi-nedir">Kanlı öksürük</a> (hemoptizi)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">Göğüs ağrısı</a></li> <li>Nefes almada zorluk</li> <li>Cildinizde veya gözlerinizde şiddetli sararma</li> <li>Siyah, katran kıvamında dışkı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrardan-kan-neden-gelir-nasil-tedavi-edilir">İdrarda kan</a> (hematüri)</li> <li>İdrar miktarında azalma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/petesi-nedir">Peteşi</a> adı verilen ciltte döküntüye benzeyen düz, kırmızı lekeler</li> </ul> <h2><strong>Leptospiroz Hastalığı Nasıl Bulaşır?</strong></h2> <p>Leptospiroz hastalığı genellikle leptospira bakterisini taşıyan hayvanların idrarından insanlara yayılır. Neredeyse tüm memeli hayvanlar leptospiroz hastalığına yakalanabilir.</p> <p>Leptospiroz hastalığı ile enfekte olan hayvanlar suyu veya toprağı kirletebilir ve bu da bakteriyi diğer hayvanlara veya insanlara yayma özelliği taşır. Leptospiroz hastalığının bulaşma kaynakları şu şekildedir:</p> <ul> <li>Leptospirozisli bir hayvanın idrarına veya diğer vücut sıvılarına doğrudan temas etmek</li> <li>Kirli suyun veya toprağın göze, burna, ağza veya ciltteki bir yarayla temas etmesi</li> </ul> <h2><strong>Leptostiroz Teşhisi </strong></h2> <p>Leptospiroz için öncelikle doktor tarafından fiziksel muayene yapılır ve kişinin yaşadığı belirtiler dikkate alınır. Akabinde gerekirse tahlil veya görüntüleme testlerine başvurulabilir. Bunlar ise <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-kan-sayimi-testi-nedir">kan tahlili</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-idrar-tahlili">idrar testi</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/akciger-grafisi-nedir">göğüs röntgeni</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">BT taraması</a> olabilir.</p> <h2><strong>Leptospiroz Tedavisi </strong></h2> <p>Leptospiroz hastalığı genellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> yoluyla tedavi edilir. Uzman doktor tarafından, kişinin yaşadığı belirtiler doğrultusunda çeşitli yollarla teşhis konduysa antibiyotikler mümkün olan en kısa sürede kişiye verilmeli ve kullanılmaya başlanmalıdır.</p> <p>Leptospiroz semptomları daha şiddetli olan kişilerde ise intravenöz antibiyotiklere ihtiyaç duyulabilir. Antibiyotikler sayesinde uygulanan erken tedavi, hastalığın ciddi şekilde ilerlemesini önlemeye ve hastalık süresini kısaltmaya yardımcı olabilir.</p> <p>Bu bilgiler dışında hastalık eğer farklı organları da etkilemişse kişinin hastanede tedavisi gerekebilir. Daha şiddetli vakalar için hastalığın takibi ve tedavisi önemlidir.</p> <h2><strong>Leptospiroz Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Leptospiroz hastalığı ne demek?</strong></h3> <p>Leptospiroz, insanlardaki şiddetli hali weil hastalığı olarak da bilinen, leptospira cinsindeki spiral şekilli birkaç bakteri türünün neden olduğu zoonotik bir hastalıktır.</p> <h3><strong>Weil hastalığı nedir?</strong></h3> <p>Weil hastalığı, hayvanlardan insanlara bulaşan leptospiroz hastalığın farklı organlara yayılarak daha şiddetli seyreden versiyonudur. Weil hastalığında karaciğer ve böbrekler olumsuz etkilenebilir. En yaygın bulgu ise sarılıktır.</p> <h3><strong>Leptospiroz tehlikeli bir hastalık mı?</strong></h3> <p>Leptospiroz hastalığı vakalarının birçoğu hafif geçirilir ve tedaviye ihtiyaç duymaz. Özellikle belirtilerin takibi önemlidir. Ancak semptomların kötüleştiği veya yeni semptomların ortaya çıktığı durumlarda doktora başvurmak gerekir. Weil sendromunun herhangi bir semptomunun yaşandığı durumlarda ise kişi kontrol altına alınmalıdır.</p> <h3><strong>Leptospiroz hastalığı ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Leptospiroz hastalığının belirtileri genellikle birkaç günden birkaç haftaya kadar değişkenlik gösterir. Eğer şiddetli bir vaka söz konusuysa bu süre uzayabilir ve kişi hastanede tedaviye ihtiyaç duyabilir.</p> <h3><strong>Leptospiroz hastalığın diğer isimleri nelerdir?</strong></h3> <p>Leptospirpz hastalığı aynı zamanda domuz çobanı hastalığı, pirinç tarlası hastalığı, bataklık ateşi ve weil hastalığı isimleriyle de anılır. Özellikle weil hastalığı, leptospirozun ağır formunu ifade eder.</p>
Polikistik Böbrek Hastalığı
<p>Polikistik böbrek hastalığı, böbrekte kist oluşturan ve organın çalışma fonksiyonunu bozan bir hastalıktır. Aynı zamanda sinsi bir hastalık olarak ilerleyen bu durum, otozomal dominant geçişli kalıtsal bir durumdur. Bu doğrultuda hastalığın sessizce ilerlemesi, polikistik belirtilerinin fark edilmemesine neden olur. Hastalığın tanısı koyulduktan sonra ise kesin bir tedavisi mevcut değildir. Hastalığın belirtilerini azaltmak adına yaşam tarzında değişiklikler doktor tarafından tavsiye edilebilir. Bunun yanında hastalık ciddileşirse ilaç tedavisi ya da cerrahi operasyona gereksinim duyulabilir. </p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığı Nedir? </strong></h2> <p>Polikistik böbrek hastalığı, organın iç dokusunda gelişen kistler ve bu kistlerin büyümesi ile sonuçlanan bir hastalıktır. Organın dokusunda oluşan kistik yapılar, sıvı dolu keseciklerden oluşur ve zamanla tüm vücudu etkileyecek sağlık problemlerine davetiye çıkarabilir. PHB olarak bilinen bu hastalık, çocukluk dönemde ortaya çıkabileceği gibi sessizce yıllarca ilerleyebilir. Bu süreçte polikistik böbrek hastalığı, organın işlevlerini de etkileyerek temel fonksiyonlarını bozabilir. İdrarı üreten ve toksin maddeleri süzen organın bu işlevleri yapamaması, ciddi sağlık problemlerini oluşturabilir.</p> <h3><strong>Bebeklerde polikistik böbrek hastalığı </strong></h3> <p>Otozomal resesif geçişli polikistik böbrek hastalığı, bebeklerde görülebilir ve nadir olarak ortaya çıkan bir durumdur. Bu rahatsızlığın bebekte görülmesinin sebebi, anne ve babadan mutasyonlu genin aktarılmasıdır. Bunun yanında bebeğin doğumundan sonra ilk 6 ayda belirtileri görülmeye başlar. Yapılan muayeneler sonucunda organın dokusunun anormal gelişimi ve kistlerin varlığı ile teşhis konulabilir.</p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>Polikistik böbrek hastalığının nedeni tam olarak bilinmezken genetik kaynaklı olduğu ifade edilir. Genel olarak polikistik böbrek hastalığının nedenleri aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <h3><strong>Otozomal dominant geçişli türevi</strong></h3> <p>Hastalığın bu türü daha yaygındır. Bu türünde sinsi böbrek hastalığı belirtileri genellikle yetişkinlik döneminde ortaya çıkmaya başlar. Hastalığın oluşmasında anne ya da babadan gelen gen mutasyonu etkilidir.</p> <h3><strong>Otozomal resesif geçişli türevi</strong></h3> <p>Hastalığın belirtileri bu türünde daha şiddetli olurken çocukluk çağında sağlık problemleri ciddileşebilir. Hem anne hem de babadan gelen gen mutasyonuna bağlı gelişebilir.</p> <p>Bu hastalığın oluşma nedeni PKD1 ve PKD2 genlerinde mutasyona bağlıdır. Bu genlerde mutasyonu olan ebeveynlerin çocuklarında hastalık riskinin en az %50 arttığı görülür.</p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Polikistik böbrek hastalığı belirtileri çoğunlukla rahatsızlığın ilerlemesi ile görülmeye başlar. Bunun yanında bazı kişilerde hastalık hiç bulgu vermeden ömür boyu devam edebilir. İleri yaşlarda başka sağlık problemlerini de tetiklemesiyle idrar yolu rahatsızlıklarının sıklıkla yaşanmasıyla dikkat çekebilir. Genel olarak PHB rahatsızlığın yani sinsi böbrek hastalığı belirtileri aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <h3><strong>Köpüklü ve kanlı idrara çıkma</strong></h3> <p>Tuvalet sırasında idrarının kanlı olduğunu fark eden kişi dönem dönem ağrı da hissedebilir. Bu kanamanın nedenleri arasında kistin duvarının parçalanması olabilir. Diğer bir yandan bölgede taş ya da enfeksiyona bağlı kanama riski oluşabilir.</p> <h3><strong>Böbrek taşı görülmesi</strong></h3> <p>Polikistik böbrek hastalığında tipik bulgular arasında idrar yollarında taş oluşma durumu vardır. Genel anlamda büyüklüğüne ve yerleştiği yere bağlı herhangi bir ağrı vermeyebilir. Ancak bazı vakalarda idrar yolunda enfeksiyon ve kanamaya sebebiyet verebilir. Doğrudan idrar akışını engelleyecek bir yere yerleşmişse ameliyatla alınması gerekebilir.</p> <h3><strong>Ağrı duyulması</strong></h3> <p>Böbrekte kist sayısı arttıkça ve boyutları büyüdükçe ağrı şiddeti artabilir. Bu bağlamda çevre dokulara artan baskı, enfeksiyonun oluşmasına da neden olabilir.</p> <h3><strong>İdrar yolu enfeksiyonun görülmesi</strong></h3> <p>Enfeksiyonun sıklıkla görüldüğü kısım mesanenin iltihaplanmasıdır. Aynı zamanda kistlerin çevresi iltihaplanabilir ve piyelonefritle olarak bilinen organ dokusu enfekte olabilir.</p> <h3><strong>Yüksek tansiyon çıkması</strong></h3> <p>Hipertansiyon olarak da bilinen bu durum, polikistik böbrek hastalığı belirtilerinde yaygındır. Organ fonksiyonlarının bozulduğu süreçlerde tansiyonun yükselme riski artabilir.</p> <p>Tüm bu semptomlarla birlikte hastada yorgunluk, halsizlik, karında şişkinlik ve dolgunluk hali, sırt ağrısı, yan bölgelerde ağrılar, sık idrara çıkma ve organda yetmezlik görülebilir.</p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığında Tanı Nasıl Konur?</strong></h2> <p>Polikistik böbrek hastalığı tanısı koyulabilmesi için öncelikle doktor kontrolünde fiziki muayeneden geçilmesi önemlidir. Devamında görüntüleme teknikleri ile kesin teşhis koyulabilir ve bu yöntemler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <h3><strong>Genetik testler</strong></h3> <p>Eğer ebeveynlerde hastalık yoksa genetik bir yatkınlık olup olmadığına dair uygulanabilir.</p> <h3><strong>Ultrasonografi</strong></h3> <p>Organın iç yapısını tanımlamak için sıklıkla uygulanan bir tekniktir.</p> <p>Kan ve idrar tahlilleri: Organın çalışma şeklini test etmek amacıyla gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>MRI ya da bilgisayarlı tomografi</strong></h3> <p>Kistlerin sayılarını ve büyüklüklerini tam anlamıyla tespit etmek için kullanılabilir.</p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?</strong></h2> <p>Polikistik böbrek hastalığının tedavi prosedürleri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bu doğrultuda genel tedavi yöntemleri aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <h3><strong>Tıbbi tedavi yöntemleri</strong></h3> <p>Hastalığa bağlı oluşan problemlere yönelik bir tedavi takvimi çıkarılabilir. Bu anlamda yüksek tansiyon, ağrı ve idrar yolu enfeksiyonun giderilmesi için çeşitli ilaçlar önerilebilir. Bunun yanında büyüyen kistler için yavaşlatıcı bazı akıllı ilaç grupları hastaya verilebilir.</p> <h3><strong>Cerrahi operasyonlar</strong></h3> <p>Ağrıyı hafifleten kist drenaj yöntemi, organda yetmezlik varsa nakil, organ çalışmıyorsa diyaliz yöntemi hastaya uygulanabilir.</p> <p>Bu yöntemlerle birlikte düzenli beslenme ya da egzersiz yapma gibi bazı yaşam tarzı değişikliği ile hayat kalitesi yükseltilebilir.</p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığında Beslenme Nasıl Olmalıdır?</strong></h2> <p>Polikistik böbrek hastalığında beslenme düzeninde bazı yiyeceklerin çıkarılması tavsiye edilir. Bunun yanında menüye eklenecek içecekler ve gıdalar da oldukça önemlidir. Bu doğrultuda aşağıda belirtilen beslenme önerilerine dikkat edilebilir:</p> <h3><strong>Düşük yağlı, proteinli ve tuzlu diyet</strong></h3> <p>Protein vücutta azot düzeyini artırdığı için organın performansını zorlayabilir. Bununla birlikte tuzlu gıdalar, tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Ek olarak trans ve doymuş yağlardan uzak kalınması sağlık profilini destekler.</p> <h3><strong>Potasyum ve fosfor minerallerinin dengesi</strong></h3> <p>Bu iki mineralin mümkün olduğunca az tüketilmesi tavsiye edilir. Ayrıca sıvı alımının günlük alım düzeylerinin altında kalmaması önemlidir.</p> <p>Tüm bunlarla birlikte hastalar, düzenli doktor kontrolünden geçerek beslenme içerikleri hakkında diyetisyenden fikir alabilir.</p> <h2><strong>Polikistik Böbrek Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Polikistik böbrek hastalığı genetik midir?</strong></h3> <p>Bu rahatsızlığın gen mutasyonu sonucunda oluşması sebebiyle kalıtsal bir yönü vardır. Bunun yanında ebeveynlerde gen taraması yapıldığında herhangi bir bulgu da bulunmayabilir. Ayrıca dış faktörlere bağlı gen mutasyonunun oluştuğuna dair bazı veriler de ifade edilir.</p> <h3><strong>Polikistik böbrek hastalığı olan kişiler hangi aktivitelerden kaçınmalıdır?</strong></h3> <p>Doğrudan organ performansını etkileyen rahatsızlıkta su kaybının yüksek olduğu sporlardan kaçınılması tavsiye edilir. Bunun yanında stres yönetimi ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/meditasyon-nedir-meditasyon-nasil-yapilir">meditasyon</a>, hastanın hayat kalitesini artırmasında olumlu etki yapabilir. Ayrıca vücut kan basıncını değiştirebilen hava sporları ve dalış faaliyetlerinden uzak kalınması kritiktir.</p> <h3><strong>Polikistik böbrek hastalığı olan kişilerde böbrek yetmezliği riski nedir?</strong></h3> <p>Eğer hastalık ilerler ve kistlerin boyutları büyürse organın fonksiyonu bozulabilir. Organın işlevlerini yerine getiremediği durumlarda böbrek yetmezliği belirtileri söz konusu olabilir. Bu anlamda fonksiyonlarının iyileştirilememesi organın yetmezliğini kronik hale gelebilir.</p> <h3><strong>Polikistik böbrek hastalığına sahip olmak gebelik için risk oluşturur mu?</strong></h3> <p>Hamilelik sırasında bazı hormon değerlerinin yükselmesi, biyokimyasal değişiklikleri gündeme getirir. Özellikle kan basıncının yükselmesi, kişilerde süzme işlevini negatif etkileyebilir. Bu rahatsızlığı olan kişilerde hamilelikte hipertansiyon riski oldukça fazladır.</p> <h3><strong>Polikistik böbrek hastalığı ilerlerse ne gibi komplikasyonlar görülebilir?</strong></h3> <p>Organ yetmezliği ve buna bağlı nakil durumları en ciddi komplikasyondur. Bunun yanında idrar yollarında yaşanılan sorunlar ve ağrı semptomları, kişinin günlük aktivitelerini engelleyebilir. Damar içi basıncının yükselmesi ise beyin ve kalp fonksiyonlarının bozulmasına da neden olabilir.</p> <h3><strong>Polikistik böbrek hastalığına karşı alınabilecek önlemler nelerdir? </strong></h3> <p>Beslenme ve yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler, kişinin belirtileri hafif atlatmasını sağlayabilir. Bu anlamda ağır sporlardan kaçınılması ve bol su tüketimi oldukça önemlidir. Beslenme programında ise protein ve yağ ağırlıklı gıda tüketimi yerine Akdeniz usulü beslenmek oldukça avantaj sağlayabilir.</p>
Teknolojiler
MonaLisa Touch Lazer (Lazerle Genital Estetik)
<p>Bir ışık teknolojisi olan lazer, tıbbın birçok alanında olduğu gibi jinekoloji alanında da sadece kozmetik amaçlı değil hem tedavi amaçlı hem de fonksiyonel olarak kullanılıyor. Vajinal sağlığın korunması, bakımı ve yenilenmesi için özel olarak geliştirilen lazer teknolojileri, doğum sonrası veya menopoz dönemindeki kadınlara öneriliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Emine Barın, genital lazer uygulamalarından biri olan Monalisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) ile ilgili bilgi verdi.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Nedir? </strong></h2> <p>Kadınlarda yaş arttıkça vajina dokusunda hücresel değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişikliklerin hızını azaltmak ve şikayetleri gidermek amacıyla Lazer Vajinal Rejüvenasyon (rejuvanation) yani lazerle yapılan vajinanın gençleştirme işlemi uygulanmaktadır. Bu işlemin estetikten çok fonkisyonel kazanımları vardır.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Neleri Tedavi Eder? </strong></h2> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden ortalama 3 hafta sonra hissedilir bir şekilde vajinal sıkılaşma meydana geldiği ifade edilmektedir. Karın içi basıncı artışı gibi (öksürük, ağır yük kaldırma) durumlarında görülen idrar kaçırma sorunları da vajinal lazer ile tedavi olmaktadır.</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vajinal-kuruluk-nedir">Vajinal kuruluk</a> tedavisi</li> <li>Vajinanın sıkılaştırılması ve gençleştirilmesi(vajinal rejüvenasyon)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrar-kacirma-nedir">İdrar kaçırma</a> tedavisinde (stress inkontinans)</li> <li>Cinsel ilişkide hazzın artırılması amacıyla</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/menopozu-isaret-eden-15-belirti">Menopoza</a> bağlı şikayetlerin giderilmesi</li> <li>Tekrarlayan vajinal enfeksiyonların ve tekrarlayan mantar tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/genital-sigil-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Genital siğil</a> tedavisi</li> <li>Rahim ağzı yaralarının tedavisi</li> <li>Genital bölge renk açma tedavisi(genital beyazlatma)</li> </ul> <p>Lazerle vajinal daraltma yapılan hastaya aynı seansta vajinal beyazlatma işlemi de yapılabilmektedir. MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işlemleri kombine edilebilmektedir. Tek bir seansta birden fazla genital estetik işlemi yapılabilmektedir. Ayrı başlıklarla kişiye özel çözüm üretiliyor.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Nasıl Yapılır? </strong></h2> <p>Lazer işleminden önce hastanın kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. İşlem kolay, ağrısız ve anestezi gerektirmeden 15-20 dakika süren bir işlemdir. Hastaya göre gerekirse ve daha iyi sonuç almak için 4 haftalık aralıklarla 3 defa işlem tekrarlanmaktadır. İşlem sonrası hasta normal rutin hayatına devam edebilmektedir.</p> <p>Genital lazer ile vajina içine yerleştirilen ultrason probuna benzer bir prob ile işlem uygulanmaktadır. Genital beyazlatma ve siğil için ayrı lazer başlıkları kullanılmaktadır. Genital lazer işlemi sırasında doku içine giren yüksek enerjili lazer ışığı, dokuda küçük çaplı bir hasar oluşturmaktadır. Bunun sonucunda dokuda bir enflamasyon ve sonrasında bir tamir ve yenilenme süreci başlamaktadı. Kollajen sentezi artar, kan dolaşımı artar, elastik lif yapımı artar ve duyarlılık artışı olur.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer kimlere uygulanabilir? </strong></h3> <p>Vajinal uygulamaları 18 yaş altı hastalar için uygun değildir. Ancak üst yaş sınırı bulunmamaktadır. Lazer tedavisine aşırı hassas olanlarda dikkatli uygulanması gerekmektedir. Alerjik reaksiyonlar oluşabilir. Çok yoğun enfeksiyon varsa önce enfeksiyon tedavi edilip sonra lazer uygulaması yapılabilmektedir. Bu durumlar dışında uygun olan kişilere lazer uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İşlem sonrası cinsel ilişki yasağı var mı? </strong></h3> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden 7 gün sonra cinsel ilişki serbest olmaktadır. İlk 7 gün cinsel ilişki önerilmemektedir.</p> <h3><strong>Uygulama öncesi nelere dikkat etmek gerekir? </strong></h3> <p>Uygulama öncesi 1 yıl içinde <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/smear-testi-nedir-smear-testi-neden-yapilir">PAP smear testinin</a> yapılmış olması ve negatif sonuç alınmış olması gerekmektedir. Lazer işleminin deneyimli bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/kadin-hastaliklari-ve-dogum-jinekoloji">kadın hastalıkları ve doğum</a> doktoru tarafından yapılması gerekmektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer’in avantajları nelerdir? </strong></h3> <p>Lazer işlemi anestezi ve ameliyat gerektirmeden uygulanmaktadır. Ağrısız ve acısız bir yöntemdir. Etkili ve hızlıdır. 20 dakikada işlem tamamlanmaktadır. Bu nedenle günlük yaşantı etkilenmemektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer uygulamasının riski var mıdır? </strong></h3> <p>Lazer uygulamasının rahim ve yumurtalıklarda bir riski bulunmamaktadır. FDA onaylı bir uygulamadır. <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">Kısırlığa</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rahim-kanseri-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">rahim</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yumurtalik-kanseri">yumurtalık</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/cilt-deri-kanseri-belirtileri-tedavisi-ve-korunma-yontemleri">cilt kanserine</a> neden olmamaktadır.</p>
Cilt Analizinde Yeni Bir Teknoloji: Observ 320 Cilt Analizi
<p>Cildimiz; yaşın ilerlemesi, cilt bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, güneş ışınlarına maruziyet ve bazen de genetik sebeplerle sağlıklı ve genç görünümü kaybedebiliyor. Ciltte lekelenme, açık gözenekler, kızarıklık, matlaşma ve elastikiyet kaybı gibi estetik açıdan rahatsız edici sonuçlar görülebiliyor. Cilt tipinizin uzmanlar tarafından analiz edilmesi, ciltteki sorunların objektif olarak saptanabilmesi cilt analiz cihazları öne çıkıyor ve ileri teknolojilerle cildin doğru değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Asude Kara Polat, Uzm. Dr. Didem Kazan ve Uzm. Dr. Selma Salman, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi hakkında bilgiler verdi.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Nedir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi Dermatoloji bölümünde kullanılan bir cilt tanıma teknolojisidir. Cildin ihtiyaçlarını kolay ve anlaşılabilir haliyle gösterebilen bu analiz ile cilt yüzeyinin daha derin katmanlarının dahi incelenmesi fırsatı sunulmaktadır. Yüzün cihaza konumlandırılmasının ardından cilt yüzeyine patenti LED ışık ve filtrelerle aydınlatma sağlayarak cildin en dıştan içe doğru en net şekilde değerlendirme imkanı sağlamaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Kullanım Alanları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi; cilt tipine uygun bakım rutini oluşturmadan önce cilt tipini belirlemede, rozasea, akne, melasma gibi dermatolojik hastalıkların hem medikal hem de kozmetik tedavileri öncesi ve izleminde tedavini yanıtını değerlendirmede ve botoks, mezoterapi, dolgu uygulamaları gibi kozmetik işlemlerin başarısını değerlendirmede kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi teknolojisi, cilt yüzeyine aydınlatma sağlayarak cildin en derin katmanlarını dahi derinlemesine görme imkanı sunmaktadır. Avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir;</p> <ul> <li><strong>Cilt tipinin değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Cilt tipi kuru-karma-yağlı olarak 3’e ayrılır. Cilt tipinin belirlenmesi ile hastalara günlük cilt bakımı rutini oluşturmaları için yardımcı olacak ürünler önerilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt kalitesi ve yüzey düzensizliklerinin değerlendirilmesi </strong></li> </ul> <p>Açık gözenekler, ton eşitsizliği, ince ve derin çizgilerin tespiti ile hastalara önerilecek kozmetik ürün ya da kozmetik işlemlere karar verilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt lekelerinin tedavisi</strong></li> </ul> <p>Ciltteki çil, güneş lekesi gibi gözle görünen veya derinin alt tabakalarına uzanan gözle görülmeyen hormonal lekeler (melasma) cilt analiz cihazıyla tespit edilebilmektedir. Tespit sonrasında hastaya uygun medikal ya da kozmetik tedaviler önerilebilmektedir. Bu tedavilerin başarısı, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi ile takip edilebilmekte ve gerekli durumlarda ek tedaviler uygulanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cildin damar ağ yapısı değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Kuperoz ya da rosacea adı verilen cilt hastalıkları toplumda sık görülebilmektedir. Bu hastalarda cilt altı kılcal damarlarda normalin üstünde genişleme olabilmekte ve bu durum yüzde kızarık bir görüntüye sebebiyet verebilmektedir. Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile deri altı damar ağı yapısının adeta fotoğrafını çekilmektedir. Bu sayede başlangıç aşamasında saptanan bu hastalıkları önlemeye yönelik önerilerde bulunulabilmekte veya ilerlemiş hastalık durumunda ise tedaviye yön verilebilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cil sıkılığı: (gözaltı torbaları, gülme çizgileri)</strong></li> </ul> <p>Cildin gerekli ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile gelişebilecek cilt sorunlarının tespiti kolaylıkla sağlanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilde uygulanan uzun dönemli tedavilerde cildin gelişimi değerlendirilebilmektedir.</strong></li> </ul> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilir mi?</strong></h3> <p>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilmez, oldukça konforlu bir uygulamadır. Kişi cihazın ışık almayan siyah kutu şeklinde başlık kısmına başını yerleştirir, bilgisayarlı fotoğraf sistemimiz cildin fotoğraflarını çeker. Böylece konforlu bir uygulama gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>Cilt hastalıklarının takibinde kullanılması ne gibi avantajlar sağlar?</strong></h3> <p>Cilt analiz cihazı sayesinde verilen medikal tedavinin ya da estetik uygulamanın hastanın bir önceki gelişine göre ciltte ne gibi faydalar sağladığı, ne derece başarılı olduğu objektif olarak görülebilir. Gerekirse mevcut tedavi değiştirilebilir ya da tedaviye eklemeler yapılabilir.</p> <h3><strong>Cilt analizi hastaya ne gibi imkanlar sunar?</strong></h3> <p>Hasta, cildindeki fark ettiği sorunların yanında çıplak gözle görülmeyen sorunları da görmüş olur. Doktoruyla birlikte cilt tipine uygun bir cilt bakımı rutini geliştirebilir. Ayrıca ciltteki sorunların tedavisi için yine doktoruyla birlikte bir tedavi planı oluşturabilir.</p>
Rezum (İyi Huylu Prostat Büyümesi İçin Su Buharı Tedavisi)
<p>Rezum, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde prostatın büyüyen kısmını küçültmek için su buharı enerjisinin kullanıldığı bir yöntemdir. Rezum tedavi yöntemi ile üretra-dış idrar yolundan girilerek (endoskopik yaklaşım) prostat gözlenir. Radyofrekans jeneratörü yoluyla oluşan enerji, vücut dışında suyu ısıtmak ve buhara dönüştürmek için kullanılır. Vücut dışında oluşturulan su buharı, prostat büyümesine neden olan prostat dokusunu küçültmek için bir iğne aracılığıyla prostat dokusuna iletilir. İşlem yaklaşık 10 ila 30 dakika arasında sürer ve günübirlik olarak gerçekleştirilebilir. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Yanaral, iyi huylu prostat büyümesinde kullanılan su buharı tedavi yöntemi Rezum hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İyi Huylu Prostat Büyümesi ve Rezum Nedir?</strong></h2> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/iyi-huylu-prostat-buyumesine-dikkat">İyi huylu prostat büyümesi</a>, prostat bezinin boyutunun büyümesiyle erkeklerde yaygın olarak görülen ürolojik bir hastalıktır. Erkeklerde ileri yaşlarda yaygın olarak görülen iyi huylu prostat büyümesi 50'li yaşlardaki erkeklerin %40'ını, 90 yaş ve üzerindeki erkeklerin ise %90'ını etkilemektedir. Hastalarının büyük bir kısmında prostat büyümesi mesane çıkış tıkanıklığına neden olarak idrar yolu şikayetlerine yol açmaktadır. İdrar şikayetleri arttıkça hastanın yaşam kaliteleri de düşer. Prostat büyümesi tedavisinde hayat tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve ameliyat tedavileri vardır. İlk basamak tedavi olan ilaç tedavileri zamanla etkisini kaybedebilir veya hasta devamlı ilaç kullanmak istemeyebilir. Bu durumdaki hastaların iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde ameliyat seçenekleri gündeme gelir. İyi huylu prostat büyümeleri tedavisinde günümüzde transüretral rezeksiyon (TURP), lazer ameliyatları (Thulep, Holep) ve Rezum tercih edilmektedir. Klasik yöntem olan TURP'nin kendine has yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkiler arasında retrograd ejakülasyon (meninin geri kaçması), transfüzyon gerektiren kanama sayılabilir. Ayrıca, genel veya spinal anestezi kullanımını gerektirir ve hastanın ortalama 2 gün hastanede kalış süresi vardır. Bu durumu iyileştirmek için TURP'ye alternatif cerrahi stratejiler sağlamak amacıyla çeşitli minimal invaziv prosedürler geliştirilmiştir. Bunlar arasında, 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (US FDA) onayı aldıktan sonra artan bir ilgi gören yeni bir ablatif prosedür olan Rezum sistemi bulunmaktadır.</p> <h2><strong>Rezum Tedavi Yönteminin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>Rezum, lokal anestezi altında uygulanabilir (Anestezi riski yüksek hastalara uygulanabilir)</li> <li>Rezum, hastanın kan sulandırıcı ilaçları kesilmeden uygulanabilir (Kalp hastalığı olanlarda güvenlidir)</li> <li>Rezum, hastanın hızlı ve etkili bir tedavi almasını sağlar</li> <li>Rezum ile genişlemiş merkezi bölgeler ve/veya orta loblar tedavi edilebilmektedir</li> <li>Rezum, iyi huylu prostat büyümeleri için klinik olarak kanıtlanmış, güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir</li> <li>Rezum ile tedavi edilen hastada cinsel işlev kaybı ve idrar fonksiyon kaybı minimum düzeyde olur</li> <li>Rezum tedavisi gören hasta normal aktivitelere hızlı dönüş yaparak aynı gün hastaneden taburcu olabilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisini Kimler Seçebilir?</strong></h2> <ul> <li>Prostat ilaçlarını bırakmayı veya almamayı tercih eden iyi huylu prostat büyümesi olan hastalar</li> <li>Diğer minimal invaziv (kapalı yöntemler) veya cerrahi prostat prosedürlerini istemeyen hastalar</li> <li>Şikayetlerinden ameliyatı seçecek kadar rahatsız olmadıklarını belirten hastalar</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hangi Hastalara Uygulanabilir?</strong></h2> <ul> <li>İyi huylu prostat büyüklüğü ≥30 cm3 ve ≤80 cm3 olan hastalara Rezum tedavi yöntemi uygulanabilir.</li> <li>Santral bölge ve/veya orta lob hiperplazisi olan prostatın tedavisinde uygulanabilir</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Rezum tedavisi yöntemi için kimler iyi bir aday değildir?</strong></h3> <p>Rezum tedavisi, üriner implantı olan veya penil protezi olan hastalarda ve iyi huylu prostat büyüklüğü 80 gram üstünde olan hastalara uygulanmamalıdır.</p> <h3><strong>Rezum tedavisi ile klasik TURP ve prostat lazer ameliyatları arasındaki fark nedir?</strong></h3> <p>TURP ve lazer ameliyatlarında, prostatın bir kısmını çıkarmak için elektrik akımı veya lazer enerjisi kullanılmaktadır. İyileşmeler genellikle Rezum tedavisi gibi ofis tabanlı bir tedaviden daha iyidir. Ancak ameliyatların genellikle daha fazla riski vardır. Bu işlemler ameliyathanede genel veya spinal anestezi altında uygulanmaktadır. Rezum tedavisi ise lokal anestezi altında, kan sulandırıcı ilaçlar kesilmeden de uygulanabilir.</p>
İntraoperatif Mr
<p>Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi alanın da en ileri teknolojilerden olan İntraoperatif MR, beyin, omurilik, hipofiz tümörleri, glial tümörler ve derin yerleşimli tüm beyin dokularının değerlendirilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Hastanın ameliyatı sırasında detaylı MR görüntüsü alma şansı tanıyan bu yöntem; hekime tümörün temizlenmesi sürecinde çok etkili bir yol gösterici olup tümör kalıntısını önlemekte, genellikle ikinci bir ameliyata gerek duyulmamasını sağlamaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Orkun Toktaş, beyin ve omurilik ameliyatlarında İntraoperatif MR’ın avantajları hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nedir?</strong></h2> <p>Dünyada sayılı merkezde bulunan ve “Ameliyathane MR’ı” olarak da bilinen İntraoperatif MR(IOMR), beyin ve omurilik tümör ameliyatlarında büyük fark yaratan bir görüntüleme yöntemidir. IOMR, hastanın yaşam beklentisini / konforunu büyük oranda iyileştirmenin yanı sıra, beyin cerrahlarının işlerini de oldukça kolaylaştırmaktadır. IOMR sayesinde ameliyat sırasındaki gidişatı değerlendirilir, kritik dokular korunur ve tümör kalıntıları görüntülenebilir. Tümör tedavisinde yaşam süresini belirgin düzeyde olumlu etkiler ve büyük fark yaratır.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Hastanın tanısının konulması ve cerrahi sonrası takip süreçlerinde klasik MR görüntülemesi mutlak başvurulan bir yöntemdir. Günümüzde ise ameliyat sırasında ihtiyaca göre MR görüntüleme yapılabiliyor olması; ameliyat sonrasındaki bir aksaklığın önüne geçebilmekte, cerrahi sırasında yol gösterici olması kolaylık sağlamaktadır. Ameliyat anında hasta MR cihazına alınarak cerrahi sahada her türlü bilgiye ulaşılır. MR hazırlığı sırasında cerrahi yapılan alana steril özel örtü yerleştirilmekte ve alan geçici dikiş ile kapatılmaktadır Tüm ekipmanların MR uyumlu olması en büyük kriterdir. Anestezi altında ve tam monitorize olarak çekilen MR yaklaşık 30 dakika sürmektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR’ın Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Beyin ameliyatlarında tümörün yerini milimetrik olarak tespit etmek oldukça hassas bir çalışma gerektirmektedir. İntraoperatif MR sayesinde tümörün çevre dokularla ilişkisi net olarak tespiti sağlanabilmekte, gözden kaçabilecek tümör kalıntısı, sinir ağları görülmekte ve böylelikle yanılma payı ortadan kalkmaktadır. Geçmişte cerrahi anında görüntü alınamaması nedeniyle hastalarda kalıntı tümörler görülebilirdi ve ikinci bir cerrahi gerekliliği ortaya çıkabilmekteydi. Bu durum yaşam süresini olumsuz etkilemekteydi. Günümüzde ise IOMR teknolojisi sayesinde ikinci bir ameliyat gerekliliği ortadan kaldırılmış oldu. Omurga veya beyin ameliyatında gerekli durumlarda görüntü alma imkânı hekim açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hastalar için de kalıntı tümör ya da ikinci bir ameliyat gereği ortadan kalkmaktadır. İntraoperatif MR’ın bir diğer avantajı da; parlak sinyal veren şüpheli bölgelerin tümör içerip içermediğini MR Spektroskopi yaparak ayırt etme ayrıcalığı sunmasıdır. Bu durumda gereksiz bir alanın cerrahi ile çıkarılmasını önlemektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Beyin ve sinir cerrahisinde IOMR sıklıkla kullanıldığı tümörler nelerdir?</strong></h3> <p>İntraoperatif MR<strong>, h</strong>emen hemen tüm vakalarda katkı sağlayabilmekle birlikte, özellikle; beyin tümörleri, hipofiz adenomu, omurilik tümörleri ve beyin damar ameliyatları için büyük katkı sağlar.</p> <h3><strong>IOMR hastaya sağladığı kazançlar nelerdir?</strong></h3> <p>Cerrahi sonrası tümör kalıntısı bulunmaması ve damar ameliyatlarında sağlıklı damarların cerrahi bitmeden kontrolü, IOMR'ın hastaya sağladığı kazançlar arasındadır.</p> <h3><strong>Neden Beyin ve Sinir Cerrahisinde en ileri teknolojiler arasında yer alıyor?</strong></h3> <p>IOMR teknolojisi önemli altyapı hazırlığı ve yatırım gerektirmektedir. Bu nedenle sadece gelişmiş ve ileri donanıma sahip beyin cerrahisi kliniklerinde bulunmaktadır.</p> <h3><strong>Cerrah hasta arasında IOMR yeri neresidir?</strong></h3> <p>Bu teknolojinin varlığı, hasta açısından tercih sebebidir. Özellikle tümör olgularında hem hastanın hem de doktorun hedefi tek cerrahide tam tümör temizliğidir. IOMR bunu sağlamaktadır.</p> <h3><strong>IOMR ile ameliyatlar daha kolay mı?</strong></h3> <p>Beyin -omurilik ameliyatlarında cerrahın anatomi ve mikrocerrahi bilgisi ne kadar yetkin olsa da, bazen doku içinde sınırları tespit etmek veya derin hassas yapıları tespit etmek zorlaşır. Bu aşamada IOMR devreye girerek tümör çıkarımı ile doku koruma arasındaki hassas dengeyi mükemmel hale getirir.</p>
Tanı ve Testler
Röntgen
<p>Röntgen, teşhis amacıyla vücudun kemiklerini, organlarını ve iç yapısını X ışınları sayesinde gösteren bir görüntüleme aracıdır. X ışınları aynı zamanda elektromanyetik adı verilen dalgalardır. Bu dalgalar vücudun iç kısmını görselleştirerek özellikle teşhis konusunda oldukça faydalı sonuçlar verir. Röntgenin temel yapısı oluşturan X ışınlarının en yaygın kullanımı kemiklerdeki kırıkları kontrol etmesidir. Ancak x-ışınları farklı teşhisler için de kullanılır. Örneğin, göğüs röntgenleri zatürre ve astım gibi hastalıkları tespit edebilirken, mamogramlar meme kanseri tanısı için x-ışınlarını kullanır.</p> <h2><strong>Röntgen Nedir?</strong></h2> <p>Röntgen, vücudun iç kısmının görüntülerini üretmek için X ışını veya gama ışınları gibi elektromanyetik dalgalar adı verilen radyasyon türlerinin kullanıldığı bir görüntüleme tekniğidir. Röntgen ile vücudun iç yapısı görselleştirilir. Ortaya çıkan bu görüntüler vücudun bölümlerini siyah ve beyazın farklı tonlarında gösterir. Bunun nedeni farklı dokuların farklı miktarlarda radyasyon emmesidir.</p> <p>X ışınlarını en fazla emen yapı kemiklerdeki kalsiyumdur. Bu nedenle kemikler röntgen sonuçlarında beyaz renkte görünür. Yağ ve diğer yumuşak dokular daha az radyasyon emer ve gri renkte ortaya çıkar. Hava ise en az radyasyon emdiği için akciğerlerin röntgende siyah görünür.</p> <h2><strong>Neden Röntgen Çekilir?</strong></h2> <p>Röntgenin başlıca çekilme amacı kemik kırıklarının kesin tanısını koymaktır. Bununla birlikte zatürre, astım ve akciğer enfeksiyonu gibi akciğer hastalıklarının yanında vücutta meydana gelen yaralanmaların tespiti ve son durumu için de röntgen işleminden yararlanılır. Röntgen, tüm bu hastalıkların tanı sürecinde hızlı ve faydalı sonuçlar verdiği için yaygın olarak tercih edilir.</p> <p>Röntgen çekilmesine gerek duyulan durumlar şu şekildedir:</p> <ul> <li>Kemik kırıkları şüphesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/zaturrepnomoni-nedir-zaturre-teshis-ve-tedavisi-nasil-yapilir">Zatürre</a> belirtileri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/astim">Astım</a> başlangıcı veya tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/akciger-enfeksiyonu">Akciğer enfeksiyonları</a> belirtileri</li> <li>Vücutta meydana gelen yaralanmalar</li> <li>Diş yapısının kontrolü</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/tumor-nedir">Tümör</a> belirteci olabilecek durumlar</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Röntgen türleri arasında göğüs röntgeni, karın röntgeni, kemik röntgeni, diş röntgeni, baş röntgeni ve omurga röntgeni gibi türler yer alır. Bu röntgen türleri ilgili bölgeleri detaylı olarak inceler ve hem organ hem de dokuların detaylı fotoğrafını çeker.</p> <p>Röntgen türleri şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Karın röntgeni </strong></h3> <p>Sindirim sistemi ile ilgili ortaya çıkan belirtiler, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-tasi-nedir-belirtileri-nelerdir-tedavisi-nasil-yapilir">böbrek taşı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mesane-tasi-belirtileri">mesane taşı</a> gibi sorunların tanısında karın röntgeninden faydalanılabilir. Karın röntgeni sayesinde karın bölgesi ve sindirim sistemiyle ilgili detaylı bilgi sahibi olunabilir.</p> <h3><strong>Kemik röntgeni </strong></h3> <p>Öncelikli olarak kemik kırıkları şüphesi için kemik röntgeni çekilir. Bununla birlikte <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">artrit</a> şüphesi durumlarında da kemik röntgeni çekilebilir. Kemik röntgeninde ayrıca <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kemik-kanseri-tumoru">kemik kanseri</a> veya enfeksiyonla da karşılaşılabilir.</p> <h3><strong>Göğüs röntgeni</strong></h3> <p>Göğüs röntgeni genel olarak zatürre, astım ve akciğer enfeksiyonu gibi akciğer hastalıklarının kesin tanısını koymak amacıyla çekilir. Ayrıca <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">nefes darlığı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/oksuruge-ne-iyi-gelir">öksürük</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">göğüs ağrısı</a> gibi şikayetler ortaya çıktığında da göğüs röntgeni çekilebilir.</p> <h3><strong>Diş röntgeni </strong></h3> <p>Diş ve diş etleri sorunlarının tespiti için diş hekimi tarafından detaylı ağız röntgeni istenebilir. Bu sayede diş hastalıkları ve diş eti sorunlarının tespiti yapılabilir. Diş hastalıklarınızın olup olmadığını öğrenmek için <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/agiz-ve-dis-hastaliklari">Ağız ve Diş Sağlığı</a> bölümlerinden randevu alıp diş röntgeni çektirebilirsiniz.</p> <h3><strong>Baş röntgeni </strong></h3> <p>Baş yaralanmalarından kaynaklanan kafatası kırıkları ve diğer hasarlar söz konusu olduğunda tanı ve süreçle ilgili detaylı bilgi için baş röntgeni çekilebilir.</p> <h3><strong>Omurga röntgeni </strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bel-fitigi-nedir-nasil-anlasilir-bel-fitigina-ne-iyi-gelir">Bel fıtığı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/boyun-fitigi-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nedir">boyun fıtığı</a> ve omurga eğrilikleri gibi durumların belirtileri yaşandığından hastalıkların kesin tanısı için omurga röntgenine başvurulabilir. Omurga röntgeniyle birlikte omurganın yapısı detaylı olarak incelenir.</p> <p>Bu röntgen türlerinin dışında daha ayrıntılı görüntüler oluşturmak için bilgisayar yardımıyla bir dizi X ışınları da kullanılır. Bu yöntemler ise şöyledir:</p> <ul> <li>Kemik yoğunluğu (DXA) taraması</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">Bilgisayarlı tomografi (BT) taraması</a></li> <li>Floroskopi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/mamografi-nedir-ve-nasil-cekilir">Mamografi</a></li> </ul> <h2><strong>Röntgen İşleminin Çalışma Yapısı </strong></h2> <p>Röntgen işleminin temelini oluşturan X-ışınları, vücuttan radyasyon ışınları göndererek yakındaki bir X-ışını dedektöründe görüntü oluşturarak çalışır.</p> <p>Radyasyon ışınları vücutta görünmez bir yapıdadır ve fiziksel olarak hissedilemez. Işınlar vücuttan geçerken geçerken kemikler, yumuşak dokular ve diğer yapılar radyasyonu farklı şekillerde emer.</p> <p>Katı veya yoğun nesneler (kemikler gibi) radyasyonu kolayca emer ve bu nedenle görüntüde parlak beyaz bir renkte görünürler. Yumuşak dokular (organlar gibi) ise radyasyonu kolayca ememez ve bu nedenle X-ışınında gri ve koyu renk tonlarında görünürler.</p> <p>Uzman radyolog ise röntgen görüntüsünü yorumlar ve röntgeni isteyen hekime, görüntüde anormal veya endişe verici bir şey olup olmadığını belirten bir rapor yazarak iletir. Röntgen sonucu ise uzman doktor tarafından değerlendirilir.</p> <h2><strong>Röntgen Çekimine Nasıl Hazırlanılır?</strong></h2> <p>Röntgen çekimi öncesinde kişinin mevcut sağlık durumuyla ilgili tüm bilgileri doktoruyla paylaşması gerekir. Özellikle hamilelik döneminde röntgen çektirilmesi gerekiyorsa süreç kontrollü bir şekilde ilerlemelidir.</p> <p>Röntgen çekimi öncesinde dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:</p> <ul> <li>Röntgen öncesi krem, losyon veya parfüm kullanılmamalıdır.</li> <li>Vücuttaki tüm metal nesneler çıkarılmalıdır. (Küpe, toka, kolye, işitme cihazı vs)</li> <li>Röntgenden birkaç saat önce yeme-içme bırakılmalıdır</li> <li>Röntgen çekiminden önce rahat kıyafetler tercih edilmelidir</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Nasıl Çekilir?</strong></h2> <p>Röntgen çekimleri ayakta veya yatarak yapılabilir. Örneğin göğüs röntgeninde kişi ayaktadır ve röntgen cihazına göğsünü yaslar. Kemik kırıkları ve baş yaralanmalarına bağlı çekilen röntgenlerde ise kişi yatar pozisyonda olur.</p> <p>Röntgen çekilecek kuruluşa göre süreçte değişkenlik olabilir ancak rutin röntgen çekim aşamaları aşağıdaki gibidir:</p> <ul> <li>Başlangıçta hastadan, incelenecek vücut bölgesinin açığa çıkmasını engelleyebilecek ve röntgen sonucuna etki edebilecek herhangi bir giysi veya takıyı çıkarması istenir. Giysilerin çıkarılması gerekiyorsa hastaya giyebileceği özel bir önlük verilir.</li> <li>Yatarak çekilecek röntgenlerde hasta, röntgen çekilecek vücut kısmını dikkatlice konumlandıran bir röntgen masasına yerleştirilir. Ancak bazı röntgen işlemleri hasta otururken veya ayaktayken de yapılabilir.</li> <li>Görüntü alınmayacak vücut kısımları, X-ışınlarına maruz kalmayı önlemek amacıyla kurşun bir önlük (kalkan) ile örtülebilir.</li> <li>Görüntü alınacak bölgeye X-ışını demeti yöneltilir.</li> <li>Röntgen sırasında hastanın tamamen hareketsiz olması gerekir. Bunun amacı görüntü bulanıklaşmasını önlemektir.</li> <li>Bu esnada uzman radyolog koruyucu bir pencerenin arkasına geçer ve görüntü alınır.</li> <li>Bunlarla birlikte röntgenin çekileceği vücut bölgesine bağlı olarak göğüs röntgeninde ön ve yan görünüm gibi farklı açılardan çeşitli röntgenler çekilebilir.</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Çekiminin Yan Etkileri Var mı?</strong></h2> <p>Röntgen çekimindeki X ışınları genellikle güvenli kabul edilir. Ancak bazı kişilerde röntgendeki kontrast boyalı maddeden dolayı birtakım yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunlar <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a>, mide krampları, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a> olabilir.</p> <h2><strong>Röntgen Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>Röntgen işlemi neyi amaçlar?</strong></h3> <p>Röntgen, özellikle vücudun bir parçasının, X ışınlarının içinden geçirilmesi ve farklı malzemeler tarafından farklı derecelerde emilmesiyle elde edilen vücudun iç yapısının fotoğrafik veya dijital görüntüsüdür. Röntgen işlemiyle kemik kırıkları ve çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>Röntgende radyasyon tehlikesi var mı?</strong></h3> <p>Röntgendeki X-ışınları radyasyon içerse de düz bir radyografi işlemi sırasında çok az miktarda radyasyona maruz kalınır. Bu maruziyet genellikle günlük hayatta maruz kalınan doğal radyasyondan çok daha fazlası değildir.</p> <h3><strong>Röntgen sonuçları ne kadar sürede çıkar?</strong></h3> <p>Röntgen sonuçları çekilir çekilmez bilgisayar ortamında dijital olarak kaydedilir ve dakikalar içinde ekranda görüntülenebilir. Röntgen sonuçları ise doktor tarafından incelenir ve bir değerlendirme yapılır.</p> <h3><strong>Hamilelikte röntgen çektirilir mi?</strong></h3> <p>Bir yetişkinin röntgenden maruz kalacağı radyasyon oranı zararlı seviyede değildir ancak hamilelik sırasında çektirilen röntgen fetüse zarar verebilir. Eğer <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">hamilelik</a> sürecinde röntgen çekilmesi gerekiyorsa doktor onayı önemlidir.</p> <h3><strong>Kontrastlı röntgen ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Bazı gerekli durumlarda, röntgen çekilmeden önce kişiye kontrast madde adı verilen bir madde verilebilir. Bu madde, yumuşak dokuların X-ışınında daha net görünmesine yardımcı olabilir.</p> <h3><strong>Röntgen kim tarafından çekilir?</strong></h3> <p>Röntgen, uzman radyoloji teknisyeni tarafından çekilir.</p>
İdrar Kültürü
<p>İdrar kültürü, alınan idrar örneğinde bakteri veya diğer mikropların varlığını ve türünü belirlemek için uygulanan laboratuvar testidir. İdrar kültürü testinde bakteri gibi mikroorganizmaların üreyip üremeyeceği kontrol edilir, sonuç pozitif ise idrar yolu enfeksiyonu bulunduğu anlamına gelir. Enfeksiyona neden olan bu bakteriler genellikle E. coli, Klebsiella, Citrobacter türleri ve P. mirabilistir. Ayrıca Candida türleri gibi mantar organizmaları da enfeksiyona neden olmaktadır. İdrar kültürleri rutin idrar tahlili testlerinin bir parçası değildir. Eğer idrar tahlili sonucunda idrar yolu enfeksiyonu tespit edilirse uzman doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. Burada amaç hem tanıyı kesinleştirmek hem de bakterinin türünü belirlemektir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Nedir?</strong></h2> <p>İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonunun tanısını sağlayan ve idrar yolu enfeksiyonuna neden olan bakteri ve mayanın türünü belirlemek için uygulanan bir test yöntemidir. İdrar tahlilinden farklı olarak idrar kültüründe önemli olan bakterinin türünün belirlenmesidir. Bu sonuca göre uygun tedavi yöntemi şekillenir.</p> <p>İdrar kültürü testinden önce kişiye idrar tahlili yapılabilir. Eğer idrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu işaretleri söz konusuysa belirtiler de göz önüne alınarak doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. İdrar kültüründe enfeksiyon teşhisi kesinleşmekle birlikte enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın tipi de belirlenebilir. Bu durum yalnızca idrar kültürünün pozitif sonuç verdiği durumlar için geçerlidir. Eğer test sonucu negatifse herhangi bir idrar yolu enfeksiyonu söz konusu değildir.</p> <p>Bakterinin ve mayanın türü idrar yolu enfeksiyonunun tedavisini şekillendirir. Eğer bakteriyel bir durum söz konusuysa antibiyotik tedavisine başvurulabilir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü ile Neye Bakılır?</strong></h2> <p>İdrar kültürü testinin amacı <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/idrar-yolu-enfeksiyonu-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">idrar yolu enfeksiyonunun</a> teşhisinin yanında enfeksiyona neden olan bakteri ve mayanın da tespitinin yapılmasıdır.</p> <p>İdrar kültürü testi için öncelikle kişinin idrar yolu enfeksiyonuna bağlı belirtileri yaşıyor olması gerekir. Yaygın belirtiler arasında idrar sırasında ağrı, yanma, sık ve ani idrara çıkma yer alır. Bu belirtileri yaşayan kişiler için öncelikle rutin bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-idrar-tahlili">idrar tahlili</a> istenir.</p> <p>İdrar tahlilinde enfeksiyon sonucu çıkabilir ancak doktor ek olarak idrar kültürü testi de isteyebilir. İdrar kültürü testi ile birlikte enfeksiyon tanısı ve özellikle enfeksiyona neden olan bakterinin türü belirlenir.</p> <p>Bu bağlamda enfeksiyonun doğru teşhisi, tedavi sürecinin planlanması açısından oldukça önemlidir. Doğru teşhis ile birlikte enfeksiyon tedavisi için antibiyotik kullanımına başlanabilir.</p> <p>Bunların dışında ayrıca antibiyotik tedavisinden sonra da kontrol amaçlı bir idrar kültürü testi yapılabilir. Bunun amacı tedavinin işe yarayıp yaramadığını görmektir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>İdrar kültürü testi için öncelikle kişiye temiz ve steril bir kap verilir. Kişiden bu kaba idrarını yapması istenir. Kişi özel kaba idrarını yaptıktan sonra idrarlı kap uzman personele teslim edilir. Daha sonrası bu kap laboratuvarda uygun besiyerine eklenir ve mikroorganizmaların üremesi için bekletilir. Buradan sonraki süreç sonuçların çıkması için beklemektir. Testin yapıldığı laboratuvara göre değişkenlik gösterse de sonuçlar genellikle birkaç gün içinde çıkar.</p> <p>İdrar kültürünün negatif çıkması sağlıklı bir durumdur ancak pozitif sonuç veren idrar kültürü testi için doktor kontrolünde uygun tedavi belirlenir.</p> <h2><strong>İdrar Kültüründe Negatif Sonuç</strong></h2> <p>İdrar kültürü sonucunun negatif çıkması kişinin idrarında enfeksiyon bulunmadığı anlamına gelir. Enfeksiyon bulunmadığı gibi idrarda herhangi bir bakteri veya maya da yoktur.</p> <p>Test negatif çıksa bile idrar yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler devam ediyorsa bunun altında farklı nedenler yatıyor olabilir. Bunlara örnek olarak da <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-tasi-nedir-belirtileri-nelerdir-tedavisi-nasil-yapilir">böbrek taş</a>ı, mesanede kitle veya farklı bir üreme yolları hastalığı verilebilir. Tam tanı için kültür veya idrar tahlili dışında farklı testler de istenebilir.</p> <h2><strong>İdrar Kültüründe Pozitif Sonuç </strong></h2> <p>İdrar kültüründe pozitif sonuç çıkması idrar yolu enfeksiyonunun göstergesidir. İdrar kültürüyle birlikte hem idrar yolu enfeksiyonu belirlenir hem de enfeksiyona yol açan bakteri veya mayanın tespiti yapılır. Test sonuçları laboratuvara göre farklılık gösterse de genellikle pozitif sonuç veren idrar kültürü testinin kaynağı idrar yolu enfeksiyonudur.</p> <p>İdrar yolu enfeksiyonu genellikle birtakım belirtilerle ortaya çıkar ancak bazı vakalarda asemptomatik de olabilir. Bu gibi durumlar tedaviye ihtiyaç duymayabilir ancak belirtilerin yaşandığı pozitif vakalarda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> tedavisi öncelikli bir tedavi yöntemidir. Antibiyotik tedavisi, idrardaki enfeksiyonun hızlı bir şekilde temizlenmesini ve semptomları azaltarak kişinin sağlığına kavuşmasını sağlar.</p> <p>İdrar kültürü sonucunun pozitif çıkmasına neden olabilecek başlıca faktörler şunlardır:</p> <h3><strong>İdrar yolu enfeksiyonları</strong></h3> <p>İdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarında bakterilerin çoğalması sonucunde meydana gelir. İdrar yolu enfeksiyonunda bilinen en yaygın faktör bağırsakta bulunan <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/escherichia-coli">escherichia coli</a> bakterisidir. Bu bakteriler, üretradan mesaneye ve bazen böbreklere kadar ilerleyerek idrarda enfeksiyona yol açabilir. İdrar yolu enfeksiyonları genelde <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sik-idrara-cikma-neden-olur">sık idrara çıkma</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dizuri-nedir">idrar yaparken yanma</a> hissi, bulanık veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrarda-koku-neden-olur">kötü kokulu idrar</a> ve alt karın ağrısı gibi etkilerle kendini gösterir. Buna bağlı olarak yapılan idrar kültüründe de pozitif sonuç çıkması normaldir.</p> <h3><strong>Kontaminasyon (Bulaşma)</strong></h3> <p>İdrar kültürü için idrar örneğinin alınması sırasında uygun hijyen kurallarına uyulmaması, dış genital bölgedeki bakterilerin idrar örneğine karışmasına yol açabilir. Bu durum da idrar kültüründe yanlış pozitiflik ortaya çıkmasına neden olabilir. Özellikle kadınlarda idrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmesi önemlidir. İdrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmemesi veya orta akım idrarı yerine başlangıç idrarının toplanması kontaminasyon riskini artırabilir.</p> <h3><strong>Yetersiz hijyen ve temizlik alışkanlıkları</strong></h3> <p>Özellikle tuvalet temizliğinde hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, bakterilerin üretradan mesaneye geçmesine neden olabilir. Kadınlarda üretranın kısa olması nedeniyle bu risk daha yüksek olarak kabul edilir. Bu bilgiler ışığında yanlış temizlik alışkanlıkları da enfeksiyon riskini artıran faktörlerden biridir.</p> <h3><strong>Cinsel aktivite</strong></h3> <p>Cinsel ilişki sırasında bakterilerin üretraya taşınması söz konusu olabilir. Bu durum, özellikle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu riskini artırabilecek bir faktördür. Cinsel ilişki sonrası idrara çıkmak, bakterilerin idrar yolundan atılmasına yardımcı olabilecek adımlardan biridir.</p> <h3><strong>İdrar tutma alışkanlığı</strong></h3> <p>Uzun süre idrar tutmanın olumsuz etkileri arasında mesanede bakterilerin çoğalması için uygun bir ortam oluşturmasıdır. Bu durum dada yine idrar yolu enfeksiyonunu artıran risk faktörleri arasındadır. Düzenli olarak idrara çıkmak her zaman en sağlıklısıdır.</p> <h3><strong>Kişideki anatomik ve yapısal sorunlar</strong></h3> <p>Böbrek taşı, idrar yollarında daralma veya tıkanıklık gibi yapısal sorunlar, idrar akışını engelleyerek bakterilerin üremesi için uygun bir ortam yaratır. Bu tür anatomik problemler, idrar yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlar. İdrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlaması da idrar kültüründe pozitif sonuca davetiye çıkarır.</p> <h3><strong>Bağışıklık sisteminin zayıf olması</strong></h3> <p>Bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, enfeksiyonlara karşı daha savunmasız ve güçsüzdür. Bağışıklık sisteminin zayıf olması vücudun bakterilere karşı savunma direncini azaltır. Bakteri kaynaklı enfeksiyonlardan biri de idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonunun belirlenme yollarından biri de idrar kültürü testidir. İdrar kültürü testinin pozitif çıkması enfeksiyonun doğrulanmasıdır.</p> <p>Özetle idrar kültüründe pozitif sonuç alınmasının nedenleri arasında vücuttaki aktif enfeksiyonlar, kontaminasyon (bulaşma) ve yukarıda belirtilen risk faktörleri yer alır. Doğru tanı ve tedavi için idrar örneğinin uygun ve düzgün bir şekilde alınması, hijyen kurallarına dikkat edilmesi ve risk faktörlerinin olabildiğince azaltılması büyük önem taşır. Ayrıca, idrar kültürü sonuçlarının doğru yorumlanması ve bulaşma ile gerçek enfeksiyonun ayırt edilmesi, gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek ve doğru tedaviyi sağlamak açısından önem arz eder.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü ile İdrar Tahlili Arasındaki Fark</strong></h2> <p>İdrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu belirlenebilir ancak idrar yolu enfeksiyonunun doğru tedavisi için enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın türünün de belirlenmesi önemlidir. İşte idrardaki enfeksiyonun kaynağı da idrar kültürü testi ile tespit edilir. İdrar kültürü ile idrar tahlili arasındaki fark enfeksiyonun kaynağının tespiti ile bağlantılıdır.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İdrar kültürü testi ne demek?</strong></h3> <p>İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonu ve enfeksiyona neden olan mikroorganizmalarının tespitinin yapıldığı bir idrar testidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü testinde hangi hastalıklar belirlenir?</strong></h3> <p>İdrar kültüründe başlıca belirlenen hastalık idrar yolu enfeksiyonudur. Bununla birlikte ek testlere de gerek duyulmakla birlikte idrar kültüründe cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar veya safra kanalı hasarları da belirlenebilir.</p> <h3><strong>İdrar kültüründe böbrek enfeksiyonu çıkar mı?</strong></h3> <p>Normal şartlarda bakteriler sağlıklı insanların da idrarında bulunabilir. Bu nedenle böbrek enfeksiyonu hem semptomlara hem de bir laboratuvar testine dayanarak teşhis edilir. Bu laboratuvar testlerinden biri de idrar kültürüdür. Uzman bir doktor, enfeksiyona hangi bakteri türünün neden olduğunu bulmak için idrarı kültürleyebilir.</p> <h3><strong>Pozitif idrar kültürü testinin belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>İdrar kültürünün pozitif çıkması idrarda enfeksiyon göstergesidir. Bunun tanımı da idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonu da idrarda yanma, idrar sırasında ağrı, idrar renginde bulanıklık gibi semptomlara yol açabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültüründe hangi bakteriler bulunur?</strong></h3> <p>İdrar kültüründe tespit edilebilecek bakteriler idrar yolu enfeksiyonuna neden olan yaygın bakterilerdir. Bunların arasında escherichia coli bakterisi, staphylococcus saprophyticus bakterisi ve strep bakterisi yer alabilir. Bu tür bakteriler idrar kültüründe ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü pozitif çıkarsa ne olur?</strong></h3> <p>Kişiden alınan idrar örneği sonucunda yapılan idrar kültüründe pozitif sonuç çıkması genellikle idrar yolu enfeksiyonunun işaretidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürleri yanlış sonuç verir mi?</strong></h3> <p>İdrar kültürünün sonucu laboratuvara göre değişkenlik gösterebilir. İdrar örneğinin kirlenmesi veya sonuç sistemlerinin hatalı olması gibi durumlarda idrar kültürlerinde yanlış sonuca neden olabilir. Örneğin pozitif çıkan sonuçlarda aslında kişide idrar yolu enfeksiyonu olmadığı ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü testinin sonuçları ne zaman çıkar?</strong></h3> <p>İdrardaki kültürlerin büyümesi 24 ila 48 saat sürebilir. Buna bağlı olarak da idrar kültürü sonuçlarının birkaç gün içinde çıkması beklenir. Yine belirtmek gerekirse sonuçların çıkması testin yapıldığı laboratuvara göre değişebilir.</p> <h3><strong>Hamilelikte idrar kültürü testi yapılır mı?</strong></h3> <p>İdrar yolu enfeksiyonları aynı zamanda hamile bireylerde de yaygın olarak görülebilir. Enfeksiyonların görülmesi anne adayına olduğu kadar tedavi edilmediği müddetçe bebeğe de zarar verebilir. Bu yüzden enfeksiyonun belirlenmesi için idrar kültürü testi yapılabilir ve çıkan sonuç değerlendirilir.</p> <h3><strong>Bebeklerde idrar kültürü testi ne kadar önemlidir?</strong></h3> <p>Bebeklerin idrarında da zamanla enfeksiyon ortaya çıkabilir. Bu enfeksiyonun varlığı ise idrar kültürü ile belirlenebilir. Özellikle enfeksiyonun ilerlememesi adına idrar kültürü yapılması önemlidir. Bebeklere yapılan idrar kültüründe çıkan negatif sonuç idrarda bir enfeksiyon üremesi olmadığı ortaya koyarken pozitif sonuçlar ise enfeksiyon belirtisidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürünün pozitif çıkması durumunda nasıl bir tedavi uygulanır?</strong></h3> <p>Yapılan idrar kültürünün pozitif çıkması idrar yolu enfeksiyonu anlamına gelir. İdrar yolu enfeksiyonu da bakteri veya mayanın türüne bağlı olarak genellikle antibiyotik tedavisi ile iyileştirilir. Antibiyotiğin dozu ve kullanım süresi enfeksiyonun şiddetine bağlıdır.</p>
ANA Testi
<p>ANA testi, vücuttaki antinükleer antikorların varlığını belirlemeye yarayan bir kan parametresidir. ANA testi aynı zamanda FANA (floresan antinükleer antikor) testi olarak da ifade edilebilir. ANA testi genel olarak lupus gibi vücuttaki otoimmün hastalıkların belirlenmesi konusunda tercih edilen bir test türüdür. ANA testinin pozitif çıkması otoimmün bir hastalığın göstergesi sayılabilir ancak her pozitif sonuç da hastalık demek değildir.</p> <h2><strong>ANA Testi Nedir?</strong></h2> <p>ANA testi, vücudun kendi bağışıklık hücrelerine saldıran bir otoantikor olan antinükleer antikorların kandaki varlığı tespit eden bir kan testidir. ANA testi ile birlikte otoimmün hastalıkların teşhisi konabilir.</p> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antikor-nedir">Antikorlar</a>, bağışıklık sisteminin bakterilere, virüslere ve diğer mikroplara karşı mücadele etmek için ürettiği proteinler olarak bilinir. Ancak bazı durumlarda bağışıklık sistemi vücudun bazı kısımlarını yabancı istilacılarla ve antijenlerle karıştırabilir ve bunun akabinde hücrelere ve dokulara saldıran "otoantikorlar" adı verilen özel antikorlar salgılar. Otoantikorlar eklemlere, cilde, kaslara ve vücudun diğer kısımlarına zarar verebilir. Antinükleer antikorlar da otoantikorlar sınıfına girer.</p> <p>ANA testi ile birlikte ise kandaki antinükleer antikorların varlığına bakılır. Bunun tespiti aynı zamanda <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/otoimmun-hastaliklar-nelerdir">otoimmün hastalıkların</a> tanısı konusunda da fikir verir. Öncelikli tanı lupus hastalığı içindir ancak romatizmal eklem iltihabı, skleroderma ve sjögren sendromu da ANA testi ile belirlenebilir.</p> <h2><strong>ANA Testi Neden Yapılır?</strong></h2> <p>ANA testi, kandaki antinükleer antikorların varlığını tespit etmek ve otoimmün hastalıkların tanısını koymak için yapılır. ANA testi ile birlikte genellikle sistemik lupus hastalığının teşhisi koyulur ancak farklı otoimmün hastalıkların tanısı için de ANA testi yapılabilir. Ancak her ANA testi hastalıkla ilgili kesin sonuç vermez.</p> <p>ANA testi genellikle şu hastalıkların teşhisinde kullanılır:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kelebek-hastaligi-lupus-nedir-belirtileri-nelerdir">Sistemik lupus hastalığı</a></li> <li>Skleroderma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sjogren-sendromu-nedir-belirtileri-nelerdir">Sjögren sendromu</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/polimiyozit" target="_blank">Polimiyozit</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/dermatomiyozit">Dermatomiyozit</a></li> <li>Karma bağ dokusu hastalığı</li> </ul> <h3><strong>Sistemik lupus hastalığı </strong></h3> <p>Sistemik lupus hastalığı vücutta iltihaba neden olan bir hastalıktır ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/eklem-agrisi-neden-olur">eklem ağrısı</a>, ateş, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">halsizlik</a>, yorgunluk, cilt döküntüleri ve organ hasarına neden olabilir. ANA testi ile birlikte sistemik lupus hastalığının tanısı konabilir.</p> <h3><strong>Skleroderma</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/skleroderma-nedir">Skleroderma</a> genellikle çocukların cildinin ve dokularının anormal şekilde kalınlaşmasına ve sertleşmesine neden olan nadir bir cilt rahatsızlığıdır ve ANA testi ile birlikte teşhis koyulabilir.</p> <h3><strong>Sjögren sendromu </strong></h3> <p>Sjögren sendromu, bağışıklık sisteminin tükürük ve gözyaşı gibi vücutta sıvı üreten bezlere saldırdığı otoimmün bir hastalık olarak tanımlanır. Otoimmün bir hastalık olması sebebiyle hastalığın teşhisi ANA testi aracılığıyla koyulabilir.</p> <h2><strong>ANA Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>ANA testi rutin bir kan testidir ve bu testte de rutin kan testinin prosedürleri gerçekleştirilir. Öncelikle kolun güçlü damarından kan alınır. Alınan kan örneği daha sonra bir tüpe aktarılır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda incelenen kan örneğinin sonucu ise yoğunluğa bağlı olarak değişebilir.</p> <h2><strong>ANA Testinin Önemi </strong></h2> <p>ANA testinin vücut sağlığı açısından önemi temelde otoimmün hastalıkların erken teşhis ve yönetiminde yatar. Örneğin birçok romatizmal hastalık, eklem ağrısı, yorgunluk ve ateş gibi benzer belirtilerle ortaya çıkar. ANA testi ise hastalıklarla ilgili spesifik bir tanı koymasa da bazı hastalıkların belirlenmesine ve buna göre hareket edilmesine yardımcı olabilir.</p> <p>Özellikle pozitif sonuç veren bir ANA testi, kanda antinükleer antikorların varlığını doğrular ve bağışıklık sisteminin kendi dokularına karşı bir saldırı başlattığını gösterir. Ancak bazı sağlıklı bireylerde de ANA testinde pozitif sonuçlar görülebilir. Bu nedenle, test sonuçları her zaman klinik bulgular ve diğer laboratuvar testleriyle birlikte değerlendirilmelidir.</p> <p>ANA testinin sonuçları da otoimmün hastalıkların tanısında ve seyrinin izlenmesinde önemli bir bulgudur. Pozitif bir ANA testi, vücutta otoimmün bir hastalığa veya reaksiyona işaret olabilir. Ancak bu durun tek başına bir hastalık tanısı koymak için yeterli değildir. Örneğin sistemik lupus hastalarının yaklaşık %95’inde ANA testi pozitiftir sonuç verir ancak pozitif ANA testi olan herkes sistemik lupus hastalığına yakalanmaz. Bu nedenle, doktorlar ANA testini diğer klinik değerlendirmeler ve testlerle birlikte kullanarak kesin ve doğru bir tanı koymaya çalışmalıdır.</p> <h2><strong>ANA Testi Negatif </strong></h2> <p>ANA testinin negatif çıkması kanda antinükleer antikorun bulunmadığı anlamına gelir. Sağlıklı bireylerde antinükleer antikor kanda bulunmaz. Buna bağlı olarak da ANA testi negatif sonuç verir.</p> <h2><strong>ANA Testi Pozitif </strong></h2> <p>ANA testinin pozitif sonuç vermesi kanda antinükleer antikorların bulunduğu anlamına gelir. ANA testinde çıkan pozitif sonuç otoimmün hastalıkların göstergesidir. Özellikle sistemik lupus hastalığında ANA testi pozitif sonuç verebilir. Ancak her pozitif sonuç bir hastalık kesinliği taşımaz. Bazı durumlarda ekstra testlere de ihtiyaç duyulabilir.</p> <p>ANA testinin pozitif sonuç vermesine neden olabilecek hastalıklar şöyledir:</p> <ul> <li>Sistemik lupus hastalığı</li> <li>Sjögren sendromu</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">Romatoid artrit</a></li> <li>Polimiyozit</li> <li>Dermatomiyozit</li> <li>Karma bağ dokusu hastalığı</li> <li>Juvenil kronik artrit (çocukları etkiler)</li> </ul> <p>Yukarıda yer alan hastalıkların dışında şu durumlarda da ANA testi pozitif çıkabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/raynaud-sendromu-nedir">Raynaud sendromu</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/tiroid-nedir">Tiroid hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karaciger-hastaligi-belirtileri">Karaciğer hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/inflamatuar-bagirsak-hastaligi-nedir">İnflamatuar bağırsak hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/gogus-hastaliklari">Akciğer hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/viral-enfeksiyon-nedir">Viral enfeksiyonlar</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">Kanser</a></li> </ul> <p>Otoimmün hastalığa sahip kişilerin dışında sağlıklı insanların yaklaşık %20'sinde de otoimmün bir hastalık olmasa bile antinükleer antikor testi pozitif sonuç verebilir. Bu sebeple ANA testi pozitif çıkan her kişinin bir hastalığa sahip olduğu düşünülmez. ANA testinin pozitif çıkması, hastalığın teşhisi yönünde fikir verir. Daha detaylı incelemelerin gerektiği vakalarda ekstra testlere başvurulabilir.</p> <h2><strong>ANA Testi Hangi Belirtiler Sonrasında Yapılır?</strong></h2> <p>ANA testi, bir otoimmün hastalık şüphesinde başvurulan bir test türüdür. Otoimmün hastalıkların meydana getirdiği belirtiler hastalıkla ilgili harekete geçilmesine yarar. Bu belirtiler şöyledir:</p> <ul> <li>Ateş</li> <li>Ciltte kırmızı renkte döküntüler</li> <li>Yorgunluk ve bitkinlik</li> <li>Eklem sertliği</li> <li>Kas ağrısı</li> </ul> <h2><strong>ANA Testinin Riskleri Var mı?</strong></h2> <p>Her kan testinde olduğu gibi ANA testinde de ortaya çıkabilecek ancak çok endişe verici olmayan bazı riskler söz konusu olabilir. Bunların başında kan alınan yerde ağrı, kızarıklık, hassasiyet ve şişlik gelir.</p> <h2><strong>ANA Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>ANA testi ne işe yarar?</strong></h3> <p>ANA testi genel olarak kandaki antinükleer antikor varlığını tespit etmekle birlikte otoimmün hastalıkların tanısı konusunda da yardımcı bir test türüdür.</p> <h3><strong>ANA testi pozitif, kanser midir?</strong></h3> <p>ANA testinin pozitif çıkması doğrudan kanser anlamına gelmez. ANA testi genel olarak otoimmün hastalıklarla ilişki kurulan bir test yöntemidir ve kanserle doğrudan bir bağlantısı yoktur. Nadir durumlarda lenfoma veya lösemi gibi bazı kanser türleri bağışıklık sisteminde değişimlere yol açarak ANA testini pozitif çıkarabilir ancak bu da ANA testinin pozitif çıkmasının öncelikli nedenleri arasında yer almaz.</p>
İnsülin Direnci Testi (HOMA-IR)
<p>Homeostatic Model Assessment of Insulin Resistance ifadelerinin kısaltması olan HOMA-IR, vücut içerisinde insülin direncinin ölçülmesi için kullanılan testtir. Bu test sayesinde pankreasın insülin salgılama kapasitesi ile vücudun glikozu kullanma değeri ölçülmüş olur. HOMA-IR sayesinde de insülin direnci belirlenerek buna yönelik olarak tedavi süreci yürütülür. Genellikle HOMA-IR testi, diyabet, obezite veya metabolik sendrom riski taşıyan bireylere uygulanır. İnsülin direnci, vücudun insüline yeterince yanıt verememesi durumudur ve HOMA-IR yüksekliği bu durumun bir göstergesi olarak bilinir. HOMA-IR yüksekliği, kilo alımı, enerji düşüklüğü ve kronik hastalıklar gibi problemlere neden olabilir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Nedir?</strong></h2> <p>İnsülin Direncinin Homeostatik Model Değerlendirmesi olan HOMA-IR, sistemik insülin direncini ve beta hücre fonksiyonunu tahmin etmek için yapılan bir testtir. mg/dL cinsinden 8-10 saatlik açlık sonrası alınan kan şekeri ve mU/L cinsinden açlık insülinin çarpılıp, 405'e bölünmesi ile elde edilir. </p> <p>HOMA-IR, vücudun glikoz ve insülin dengesini incelenmesini sağlayarak pankreasın ürettiği insülin değerini ortaya çıkarır. Hesaplama yapılırken genellikle açlık kan şekeri ve açlık insülin seviyeleri kullanılır. Bunların yanında HOMA-IR, diyabet, metabolik sendrom, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/obezite-nedir-belirtileri-nelerdir">obezite</a> veya insülin direncine bağlı diğer hastalıkların teşhisinde yararlanılır. Böylelikle bu test sayesinde insülin duyarlılığı ve oluşan yüksek değerler değerlendirilmiş olur. Hastalıkların erken teşhis edilmesi sayesinde yaşam tarzı değişiklikleri ve tedavi ile kontrol altına alınabilir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Neden Yapılır?</strong></h2> <p>HOMA-IR testi, kişilerin diyabet veya metabolik sendrom riski altında olup olmadıklarını ve insülin direncini tespit etmek için yapılır. Özellikle diyabet öncesi dönemde <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/insulin-direnci-nedir-insulin-direnci-nasil-hesaplanir">insülin direnci</a> sessizce ilerleyebilir ve belirti göstermez. Erken teşhisi sağlanmasında etkili olan HOMA-IR testi, hastalık risklerini azaltmaya yönelik önlemler alınmasına zemin hazırlar. Obezite, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/polikistik-over-sendromu-nedir-tedavi-yontemleri-nelerdir">polikistik over sendromu (PKOS)</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yuksek-tansiyon-hipertansiyon-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">hipertansiyon</a> gibi rahatsızlıkları olan kişilerde insülin direncini varlığını anlamak için bu testten yararlanılır. Aile geçmişinde insülin duyarlılığı varsa bu testin yapılması önerilir. Böylelikle insülin duyarlılığına karşı tedavi yöntemi ve diyet planı oluşturulur.</p> <h2><strong>HOMA-IR Hesaplama Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>HOMA-IR hesaplaması yapılırken açlık kan şekeri ve açlık insülin değerlerinden yararlanılarak hesaplanır. Formülü ise şu şekildedir:</p> <p>HOMA-IR = (açlık kan şekeri (mg/dL) x açlık insülin (µU/mL)) / 405</p> <p>Örnek olarak hesaplamak gerekirse, açlık kan şekeri 80 mg/dL ve açlık insülin seviyesi 10 µU/mL olan bir kişinin HOMA-IR değeri: (80 x 10) / 405 = 1,9 olur.</p> <p>HOMA-IR hesaplamasında ortaya çıkan sonuç genellikle yaş, kilo ve diğer sağlık koşulları da göz önüne alınarak değerlendirilir. Hesaplama sonrasında ortaya çıkan sonuç, doktor tarafından değerlendirilir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Normal Değeri Nedir?</strong></h2> <p>HOMA-IR’nin normal değeri, 2,5 ve altı olarak kabul edilir. Bu değerler, kişinin yaşına, cinsiyetine ve genel sağlık durumuna göre farklılık gösterebilir. Gençlerde bu değer bazı durumlarda daha düşük görülürken, yaşlılarda daha yüksektir. 2,5’in üzerindeki HOMA-IR değeri insülin direncine işaret eder. 1’in altındaki değerler ise genellikle düşük insülin seviyelerini gösteren bir durumdur. Bu testin sonuçları mutlaka doktor tarafından değerlendirilerek tedavi sürecine başlatılması gerekir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Yüksekliği Nedir?</strong></h2> <p>HOMA-IR yüksekliği, insülin direncini işaret eden bir değerdir. Yüksek HOMA-IR değeri, vücudun insüline yeterince yanıt veremediği anlamını taşır. Bu nedenle kan şekeri hücrelere taşınmasını zorlaştırır. Pankreas daha fazla insülin salgılanmasına neden olarak pankreasın yorulmasına ve tip 2 diyabete yol açar. 2,5’in üzerinde olan HOMA-IR değerleri yüksek olarak bilinir ve kabul edilir. Obezite, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve metabolik sendrom nedeniyle kişide yüksek HOMA-IR değeri görülebilir. Bu değerlerin görüldüğü durumda erken teşhis önemlidir ve bu risklerin azaltılması için önlemler alınması gerekir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Neden Yükselir?</strong></h2> <p>HOMA-IR değerinin yükselmesinin nedeni vücudun insüline karşı duyarlılığının azalmasından kaynaklanır. Genellikle kişinin kötü beslenme alışkanlıklarının olması, sağlıklı bir yaşam tarzının olmaması, yüksek karbonhidrat ve şeker tüketmesine bağlı olarak bu durumlar gerçekleşebilir. Obezite, hormonal dengesizlikler, stres ve benimsenen yaşam tarzı da HOMA-IR yüksekliği yaşanmasına zemin hazırlar. Polikistik over sendromu (PCOS), hipertansiyon ve bazı ilaçların yan etkileri de insülin direncini artırmasına neden olarak insülin direnci testi olan HOMA-IR’da değer artışına sebebiyet verir. İnsülin direnci tedavi edilmediği durumda ise zaman içerisinde metabolik sorunlar yaratabilir.</p> <h3><strong>HOMA-IR yüksekliği belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>HOMA-IR yüksekliği, çoğu zaman sessiz bir şekilde ilerlediği düşünülse de bazı belirtilere neden olabilir. HOMA-IR yüksekliği durumunda kişide şu belirtiler görülebilir:</p> <ul> <li>Açlık hissinin oluşması ve sürekli olarak devam etmesi</li> <li>Tatlı krizleri</li> <li>Hızlıca kilo alma</li> <li>Bel çevresinde görülen yağlanma</li> <li>Kan şekeri seviyelerinde dengesizlikler</li> <li>Cilt lekelerinin oluşması</li> <li>Cildin kalınlaşması</li> <li>Konsantrasyon bozukluğu</li> <li>Hafıza problemleri</li> </ul> <p>HOMA-IR yüksekliğinin bu belirtileri kişide oluşan sağlık sorunlarının habercisi de olabilir. Bu sebeple belirtiler görüldüğü durumda doktordan görüş almak önemlidir.</p> <h2><strong>HOMA-IR Nasıl Düşürülür?</strong></h2> <p>HOMA-IR yüksekliğini düşürmek için kişinin sağlık koşulları, yaşı ve cinsiyeti de göz önünde bulundurularak yaşam tarzında değişiklik yapılması istenebilir. Bu değerin düşürülmesi için uygulanabilecek yöntemler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Şeker ve rafine karbonhidratlardan uzak durun</li> <li>Lif ve protein açısından zengin bir beslenme biçimi benimseyin</li> <li>Haftada en az 150 dakika egzersiz yapın</li> <li>Kilo alımına dikkat edin</li> <li>Yeterli uyku alarak insülin seviyesini dengelemeye destek olun</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/meditasyon-nedir-meditasyon-nasil-yapilir">Meditasyon</a> ve yoga gibi aktivitelerle stresi yönetin</li> </ul> <h2><strong>HOMA-IR Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>HOMA-IR testi ne zaman yapılmalıdır?</strong></h3> <p>HOMA-IR testi, açlık kan şekeri ya da insülin değerlerinde anormallik görüldüğü durumda, kişinin kilo problemi ya da diyabet riski varsa yapılabilir.</p> <h3><strong>HOMA-IR testi aç karnına mı yapılır?</strong></h3> <p>HOMA-IR testinde açlık kan şekeri ve insülin seviyesini ölçüldüğü için 8-10 saatlik açlık sonrasında yapılması istenir.</p> <h3><strong>Diyetle HOMA-IR düşürülebilir mi?</strong></h3> <p>Düşük karbonhidrat ve şeker içeren bir beslenme biçimi ve diyet yapmak insülin duyarlılığının artmasına yardımcı olarak HOMA-IR seviyesini düşürebilir.</p> <h3><strong>HOMA-IR çocuklarda ölçülebilir mi?</strong></h3> <p>Çocuklarda obezite veya insülin direnci şüphesi olduğu durumda insülin direnci testi olan HOMA-IR uygulanabilir.</p>
Tedavi Yöntemleri
EKT (Elektroşok Tedavisi)
<p>Elektrokonvülsif tedavisi (EKT), özellikle ağır depresyon, manik ataklar ve şizofreninin bazı türlerinde kullanılan bir yöntemdir. Depresyonda diğer tedavilere göre hızlı sonuç alındığı için tercih edilirken katatonik şizofreni vakalarında da hastanın durumunun hızla iyileşmesini sağlayabilir. Elektroşok tedavisi sırasında beynin nöronal yapısındaki değişimlerden faydalanarak duygusal ve bilişsel işlevlerde olumlu gelişmeler görülmesinde etkili olur. Bu süreç doğru uygulandığında güvenli ve etkili bir yol sunar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Nedir?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif terapi ya da elektroşok tedavisi, psikiyatrik bozuklukların tedavisinde uzun yıllardır kullanılan bir yöntemdir. Tedavi şekli ilaç ve psikoterapi ile sonuç alınamayan veya acil müdahale gerektiren durumlarda tercih edilir. EKT, hastanın beynine kontrollü bir şekilde düşük doz elektrik akımı uygulanarak kısa süreli nöbet oluşturmayı sağlar. Bu nöbetler sayesinde beyin kimyasında olumlu değişiklikler meydana gelir. Bu da semptomların hafiflemesine veya ortadan kalkmasına yardımcı olur. EKT tedavisinin uygulanması sırasında hasta genel anestezi altına alınır ve işlem psikiyatri ile anestezi uzmanları tarafından denetlenir. Bu şekilde hastanın konforu ve güvenliği sağlanır. Tedavi, duygudurum bozukluğu yaşayan kişilerde semptomları kontrol altına alarak yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlar. </p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif tedavi, akıl sağlığı sorunlarının şiddetli semptomlarında hızlı bir iyileşme sağlayarak birçok kişinin yaşam kalitesini artırır. Bu yöntem özellikle şiddetli depresyon vakalarında, diğer tedavilerle başarı sağlanamayan durumlarda devreye girer. Psikoz belirtileri, intihara meyil gibi risk taşıyan durumlarda da etkin bir müdahale seçeneğidir. </p> <ul> <li>EKT tedavisi, depresyonun yanı sıra bipolar bozukluk, şizofreni ve şizoaffektif bozukluk gibi diğer ciddi rahatsızlıklarda da kullanılır. Örneğin, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bipolar-nedir-bipolar-bozukluk-belirtileri-nelerdir" target="_self">bipolar bozukluk</a> yaşayan kişilerde manik ataklar ve duygudurum geçişlerinin kontrol altına alınmasına destek olur.</li> <li>Ayrıca dürtüsel davranışlar ve psikoz belirtilerinin azaltılmasında önemli bir rol oynar. Katatoni, ani hareket değişiklikleri ve konuşma bozukluğu gibi belirtilerle kendini gösteren, ciddi bir durumdur. Bu rahatsızlık şizofreni veya başka psikiyatrik hastalıklarla ilişkili olabilir. Bu noktada EKT tedavisi hızlı bir iyileşme sağlayabilir.</li> <li>Nöroleptik malign sendromu gibi nadir ama ciddi sağlık durumlarında da kullanımı mevcuttur. Demans hastalarında görülen saldırganlık ve derin depresyon gibi zorlayıcı semptomların azaltılmasında elektroşok tedavisi bir seçenek sunabilir.</li> </ul> <p>EKT tedavisi ile bu tür zorlu belirtiler üzerinde etkili sonuçlar alınabilir. Böylece hastaların günlük yaşamında daha fazla işlevsellik kazanması sağlanır. EKT tedavisi yöntemi, hızlı etki süresi ve güçlü sonuçları nedeniyle birçok kişi için umut verici bir çözüm sunar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Elektro konvülsif tedavi, uzman bir <a href="https://www.memorial.com.tr/doktorlar/memorial-psikiyatri-doktorlari" target="_self">psikiyatrist</a> ve anestezi ekibi tarafından özel donanımlı bir tedavi odasında gerçekleştirilir. İşlem öncesinde hastaya genel anestezi verilir ve vücudun istemsiz kasılmalarını sınırlamak amacıyla kas gevşetici ilaç uygulanır. Bu sayede hasta tamamen bilinçsiz hale gelir ve rahat bir süreç geçirmesi sağlanır.</p> <ul> <li>Anestezi etkili hale geldikten sonra kafanın ön bölgesine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyne elektrik vermek suretiyle kısa ve kontrollü bir elektrik akımı gönderilir.</li> <li>Bu akım beyin içinde kontrollü bir nöbeti tetikleyerek terapötik etki sağlar. </li> <li>Elektrik tedavisi sırasında oluşan nöbetler genellikle 60 saniyeden kısa sürer.</li> <li>Bu süreçte beynin elektriksel aktiviteleri elektroensefalografi (EEG) cihazı ile izlenir ve kaydedilir.</li> <li>EEG’deki ani aktivite artışı nöbetin başladığını, dengelenme ise sona erdiğini gösterir. </li> <li>İşlem sırasında kan basıncı, kalp hızı ve oksijen seviyesi gibi hayati göstergeler devamlı takip edilir.</li> <li>Bu nedenle tedavi kalp-damar veya sinir sistemi hastalıkları olan kişilerde dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.</li> <li>EKT tedavisi, haftada iki kez ve birkaç hafta süren bir program halinde uygulanır. EKT tedavisi sırasında modern cihazlar ve izleme sistemleri kullanılarak hasta güvenliği sağlanır. </li> <li>Beyine şok tedavisi ya da EKT tedavisi olarak da bilinen yöntem, sıkı protokollerle uygulandığında etkili ve güvenli bir sonuç sunar.</li> </ul> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Yan Etkileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif terapi oldukça etkili bir yöntem olmasına rağmen bazı yan etkilerle karşılaşılabilir. Genellikle geçici nitelikte olan bu etkiler arasında bilinç bulanıklığı ilk sırada gelir. Tedaviden hemen sonra birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişen bir süre boyunca hastalar, nerede olduğunu ve ne yaptığını anlamakta zorlanabilir. Özellikle ileri yaştaki kişilerde bu durum nadiren birkaç güne kadar uzayabilir. Bir diğer önemli etki ise hafıza kaybıdır. Bazı hastalar EKT tedavisi süreci öncesine ait hafta, ay ya da nadiren yıllar öncesini hatırlamakta güçlük çekebilir. Bu durum genellikle tedavi sonrasında zamanla düzelir ve retrograd amnezi olarak adlandırılır. Bu hafıza kaybı, kişinin yaşadığı deneyimlere ve uygulamanın sıklığına bağlı olarak değişebilir.</p> <ul> <li>Fiziksel etkiler arasında baş ağrısı, mide bulantısı ve kas ağrıları yer alır.</li> <li>EKT tedavisi sonrası çene veya kaslarda geçici bir rahatsızlık hissedilebilir. Bu semptomların kontrol altına alınmasında ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir.</li> <li>Ayrıca anestezi kullanımı gerektiren şok tedavisi sırasında nadir de olsa kan basıncı ve kalp hızındaki artışlar, kardiyovasküler komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle hastalar işlem sırasında devamlı olarak izlenir ve riskler minimuma indirilmeye edilmeye çalışılır. </li> </ul> <p>Elektroşok tedavisinin zararları, tıbbi bir ekip tarafından dikkatle takip edildiğinde genellikle düşük risk taşır. Ancak elektro şok tedavisi gerektiren durumlar söz konusu olduğunda, fayda-risk dengesi her zaman detaylı bir şekilde değerlendirilir. Bu aşamada EKT tedavisinin sağlayacağı yararlar genellikle olası yan etkilerden daha ağır basar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>EKT kaç seansta etki eder?</strong></h3> <p>EKT tedavisinin etkileri genellikle üçüncü veya dördüncü seans itibarıyla belirginleşmeye başlar. Ancak bu süre kişinin sağlık durumuna ve tedavi edilen ruhsal bozukluğun türüne göre farklılık gösterebilir. Bazı hastalarda EKT tedavisine daha erken bir yanıt alınabilirken bazılarında daha fazla seans gerekebilir.</p> <h3><strong>EKT zekayı etkiler mi?</strong></h3> <p>EKT tedavisi sonrası ortaya çıkan hafıza sorunu genel olarak geçici olup çoğu zaman birkaç ay içinde kaybolur. Tedavi işlemi öğrenme gücünü düşürmez. Aksine depresyon belirtilerinin hafiflemesiyle bilişsel işlevlerde iyileşme görülebilir. Zeka üzerinde ise kalıcı bir olumsuz etkisi bulunmaz.</p> <h3><strong>TMS ve EKT farkları nelerdir?</strong></h3> <p>EKT tedavisi anestezi altında uygulanır ve beyin elektrik akımı ile uyarılarak nöbet oluştururken TMS manyetik alan kullanarak beyni uyarır ve hastanın bilinci açık kalır. TMS'de genellikle hafıza veya dikkatle ilgili sorunlar yaşanmaz. Bunun aksine zihinsel netlik artışı gözlenebilir. Son yıllarda TMS daha hafif yan etkileri nedeniyle EKT tedavisine alternatif bir seçenek olarak yaygın bir şekilde tercih edilir.</p>
Orşiektomi
<p>Orşiektomi, kanser tedavisine yönelik uygulanan bir ya da her iki testisinin çıkarılmasını içeren cerrahi bir müdahaledir. Bu işlem genellikle testis kanserinin tedavi edilmesini ve önlenmesi amacıyla yapılabilir. Erkeklerde meme kanserini ve prostat kanserini tedavi etmek için de orşiektomiden yararlanılır. Cerrahi müdahale lokal anestezi uygulanarak kişiye yapılabilir. Orşiektomi çeşidi ise çıkarılan testis sayısına göre farklılık gösterebilir. Bu süreçte hormonların azalmasına bağlı olarak fiziksel ve psikolojik değişiklikler gözlemlenebilir.</p> <h2><strong>Orşiektomi Nedir?</strong></h2> <p>Orşiektomi, bir ya da iki testisin hastalık nedeniyle cerrahi olarak çıkarılmasını ifade eden cerrahi müdahaledir. Cerrahi kastrasyon olarak da bilinen bu işlem testis kanseri, prostat kanseri, travma ya da enfeksiyon nedeniyle yapılabilir. Testislerin alınmasıyla beraber kişinin doğrudan hormon üretimi etkileneceğinden vücutta önemli farklılıklara sebebiyet verebilir. İki testisin alınmasını içeren bilateral orşiektomi durumunda, erkekte testosteron seviyesi düşerek cinsel kayba ve kas kütlesine azalmalar neden olabilir. Bunun yanında kemik yoğunluğunda da bir düşüş gözlemlenir. Hormonal dengesinin sağlanması için orşiektomi ameliyatı sonrasında kişiye ek hormon desteği yapılabilir.</p> <p>Orşiektomi, cerrahi müdahale gerektiren kanserin yayılmasını önlemek amacıyla planlanarak veya vücutta hormon kaynaklı gelişmeleri kontrol altına almak amacıyla yapılır. Kişiye özel olarak planlana orşiektomi, doktorun tanı ve teşhisinden sonra detaylı değerlendirmenin ardından planlanır.</p> <h2><strong>Orşiektomi Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Orşiektomi çeşitleri, işlemin amacına ve kapsamına göre farklılık gösterebilir. Orşiektomi çeşitleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Radikal orşiektomi</strong></h3> <p>Testis kanseri durumunda uygulanan, kanserin önlenmesi için de planlanan geniş bir çıkarma işlemidir. epididim, spermatic kordun bir kısmı ve çevresindeki dokular alınır.</p> <h3><strong>Basit orşiektomi</strong></h3> <p>Basit orşiektomide ise sadece testis ve ve epididimin çıkarılması sağlanır. Bu işlem skrotum üzerinden yapılabilir.</p> <h3><strong>Subkapsüler orşiektomi</strong></h3> <p>Testisin iç dokularının çıkarılması, ancak dış kapsülünün ve epididimin yerinde bırakılmasıyla yapılan işlemdir. Prostat kanseri tedavisinde hormon düzeylerini düşürmek için kullanılır.</p> <h3><strong>Bilateral orşiektomi</strong></h3> <p>Bilateral orşiektomi, her iki testisinde alınması işlemidir. Metastatik prostat kanseri gibi hormon duyarlı kanserlerin tedavisinde ya da bazı genetik hastalıkların önlenmesi için planlanır.</p> <h2><strong>Orşiektomi Ameliyatı Neden Yapılır? </strong></h2> <p>Orşiektomi ameliyatı, tanı ve teşhisin ardından tıbbi durumların tedavisine yönelik planlanıp uygulanır. Ameliyatın temel amacı, testislerin işlevlerini bitirerek, orada yer alan kötü huylu dokuların çıkarılmasıdır. Orşiektomi ameliyatı nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Testis kanseri</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/testis-kanseri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Testis kanseri</a> durumunda testislerde gelişen kötü huylu tümörlerin tedavisinde orşiektomiden yararlanılır. Bu işlem sayesinde kanserli doku alınarak diğer organlara yayılmasını önlemek istenir. Böylelikle hayati açıdan önemli bir role sahiptir.</p> <h3><strong>Prostat kanseri</strong></h3> <p>Prostat kanseri tedavisi durumunda testislerden üretilen testosteron seviyelerini düşürmek için kişiye bilateral orşiektomi yani iki testisin çıkarılması işlemi uygulanabilir. Testosteron hormonu vücutta, prostat kanseri hücrelerinin büyümesini teşvik eden bir hormon türüdür.</p> <h3><strong>Kronik enfeksiyonlar ya da ağrılar</strong></h3> <p>Testislerde gelişen kronik enfeksiyonlar ya da travma sonucu meydana gelen ağrılar tedavi edilemez hale gelebilir. Bu nedenle tanı doğrultusunda kişiye orşiektomi uygulanabilir.</p> <h3><strong>Travma veya yaralanma</strong></h3> <p>Testislere zarar veren travmalar sonucunda hasar veya ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Özellikle gelişen enfeksiyon ve komplikasyonlara bağlı gelişen hastalıklara yönelik orşiektomi uygulanabilir. Bu durum doktorun belirlediği planlama doğrultusunda uygulanır.</p> <h3><strong>İntraktestiküler lezyonlar</strong></h3> <p>Testislerde görülen iyi huylu veya kötü huylu <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/tumor-nedir">tümörlerin</a> varlığı durumunda kitlenin tamamen alınması için cerrahi müdahale gerekebilir. Buna bağlı olarak kişiye orşiektomi uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>Orşiektomi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Orşiektomi, testislerin bir veya her ikisinin cerrahi olarak çıkarılması işlemi içerdiğinden ameliyatın belirlenmesi, uygulanışı, kişinin sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. Orşiektomi uygulanırken geçilen aşamalar şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ameliyat öncesinde hastanın genel sağlık durumu kontrol edilir</li> <li>Basit orşiektomi uygulanacaksa genellikle testis kanseri için yapılacağından testis ve sperm kanalı alınır</li> <li>Radikal inguinal orşiektomi durumunda ise testis, sperm kanalı ve çevresindeki dokuların yanında kanserin yayılmasını önlemek için lenf düğümleri de alınabilir</li> <li>Kişinin isteğine bağlı olarak, ameliyat esnasında testis protezi yerleştirilebilir.</li> <li>Hasta genellikle ertesi gün taburcu edilir</li> <li>Ameliyat bölgesinde ağrı, hafif şişlik ve morarma görülebilir; bunlar normaldir ve ağrı kesicilerle kontrol altına alınır</li> <li>İyileşme sürecinde kişinin ağır fiziksel aktivitelerden kaçınması gerekir.</li> <li>Her iki testisin alındığı durumda, testosteron üretimi durabilir ve bu durumda kas kaybı yaşanabilir. Cinsel istekte azalma ve kemik erimesi gibi sonuçlar da görülür.</li> </ul> <h2><strong>Orşiektomi Riskleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Orşiektomi, her ameliyatta olduğu gibi riskler taşısa da genel olarak güvenli bir müdahaledir. Bu riskler ameliyatın yapılma nedenine, türüne ve kişinin sağlık durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Orşiektomide gelişebilecek olası riskler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ameliyat sırasında veya sonrasında kanama oluşabilir. Bu nadir görülen bir durumdur.</li> <li>Ameliyatın yapıldığı bölgede enfeksiyon gelişme riski bulunur.</li> <li>Cerrahi müdahale esnasında testis torbasında ya da kesinin olduğu bölgede <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hematom-nedir-nasil-tedavi-edilir">hematom</a> yani kan birikmesi görülebilir.</li> <li>Geçici olarak şişlik veya renk değişiklikleri görülebilir.</li> <li>Her iki testisin alındığı durumda testosteron üretimi tamamen duracağından cinsel istekte azalma, kas kaybı, kemik erimesi ve enerji düşüklüğü oluşur.</li> <li>Ruh hali değişiklikleri veya depresyon da orşiektomi sonrasında ortaya çıkan durumlardandır.</li> </ul> <h2><strong>Orşiektomi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Orşiektomi sonrası normal aktivitelerime ne zaman dönebilirim?</strong></h3> <p>Orşiektomi sonrasında kişinin günlük aktivitelerine ve yaşamına dönmesi birkaç günü bulabilir. Özellikle bu süreçte ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak önemlidir. Ameliyat sonrasındaki bu süre kişiden kişiye farklılık gösterebilir.</p> <h3><strong>Orşiektomi ne kadar ağrılıdır?</strong></h3> <p>Orşiektomi her ameliyatta olduğu gibi ağrılı olabilir. İlk günler kişide hafif ağrı, rahatsızlık ve şişlik gelişebilir. Bu durum ağrı kesicilerle kontrol altına alınır.</p> <h3><strong>Orşiektomi ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Orşiektomi işlemi ortalama olarak yarım saat ve 1 saat aralığında sürebilir. Ameliyatın süresi kişiye yapılacak müdahalenin türüne göre farklılaşır.</p>
Vitrektomi
<p>Vitrektomi, göz içerisinde yer alan vitreus sıvısının çıkarılmasını içeren göz ameliyatıdır. Gözün ortasından bulunan vitreus, gözün şeklini korumakla görevli şeffaf bir yapıdır. Bulanıklaşan bu sıvının çıkarılması ve retinada onarım yapılması için kişiye vitrektomi uygulaması yapılabilir. Mikro cerrahi operasyon olarak uygulanan vitrektomi ameliyatından lokal anestezi kullanılır. Vücut tekrardan vitreus üretinceye kadar vitreus sıvısı, berrak sıvı ile değiştirilir. Vitrektomi ameliyatı, kişinin durumuna bağlı olarak bir ya da birkaç saat arasında sürebilir.</p> <h2><strong>Vitrektomi Nedir?</strong></h2> <p>Vitrektomi, gözün retinası ve vitreusdaki sorunları tedavi etmek için göz içerisinde yer alan vitreus adlı jel benzeri maddenin ameliyatla alındığı bir cerrahi prosedürdür. Göz küresinin merkezini dolduran jel benzeri madde vitreus olarak bilinir. Vitreusun bulanıklaşması, retinanın zarar görmesi ve ilaçlara bağlı olarak vitreusun bozulması sonucunda bu ameliyattan yararlanılır. Vitrektomi ameliyatı esnasından vitreusun tamamen çıkarılması sağlanır. Retinada onarımlar da bu ameliyat içerisinde yapılabilir. Gözden çıkarılan vitreus yerine cerrah, steril tuzlu su, silikon yağı ya da göz kabarcığı yerleştirir. Böylelikle göz şeklinin korunması sağlanır.</p> <h2><strong>Vitrektomi Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Gözün hastalık bulunduğu kısma bağlı olarak vitrektomi çeşidi de farklılık gösterebilir. Pars plana vitrektomi, anterior vitrektomi, minimal invaziv vitrektomi, total vitrektomi ve parsiyel vitrektomi olarak beş çeşitte incelenebilir.</p> <p>Vitrektomi çeşitleri şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Pars Plana Vitrektomi (PPV)</strong></h3> <p>Pars plana vitrektomi, en yaygın kullanılan vitrektomi türleri arasındadır. Bu teknikte uygulanırken gözde bulunan ve pars plana adı verilen bölgeden çok küçük kesilerle vitreusa ulaşılır. Ulaşılan bu alandan vitreus çıkarılır. Retina dekolmanı, makula deliği, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/retinopati-nedir">diyabetik retinopati</a> ve vitreus kanaması gibi birçok retina hastalığında bu ameliyat çeşidinden yararlanılır.</p> <h3><strong>Anterior vitrektomi</strong></h3> <p>Anterior vitrektomi, uygulanırken gözün ön kısmında yer alan vitreus jelinin çıkarılması sağlanır. Özellikle katarakt ameliyatları sırasında ya da sonrasında, vitreusun ön kısmında kanama veya hasar oluştuğunda bu ameliyat türünden yararlanılır. Gözün ön kısmında bulunan komplikasyonları tedavi ederek ve görüş kalitesinin artmasını sağlar.</p> <h3><strong>Minimal invaziv vitrektomi (MIVS)</strong></h3> <p>Minimal invaziv vitrektomi, standart olan pars plana vitrektomiye göre daha küçük kesilerle yapılan bir işlem olarak bilinir. Bu yöntem içerisinde daha küçük aletler kullanılarak gözde minimum hasarla tedavi planlanır. İyileşme süresi daha kısa olarak bilinir. Bu vitrektomi türünde retinayla ilgili daha hafif sorunlar veya hassas müdahaleler tercih edilebilir.</p> <h3><strong>Total vitrektomi</strong></h3> <p>Total vitrektomi ise gözdeki vitreusun tamamen çıkarılmasını içerir. Özellikle göz içerisindeki enfeksiyon gibi durumlarda tüm vitreus dokusunun alınması gerekebilir.</p> <h3><strong>Parsiyel vitrektomi</strong></h3> <p>Parsiyel vitrektomi işleminde ise vitreusun yalnızca belirli bir kısmının çıkarılır. Sınırlı bölgelerde yapılan küçük müdahalelerde veya vitreusun yalnızca sorunlu olan bölümü alınır.</p> <h2><strong>Vitrektomi Ameliyatı Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Vitrektomi ameliyatı, retinanın zarar görmesi, makula deliğinden meydana gelen yırtılması, diyabetik retinopati ve vitreus kanaması gibi durumlarda yapılabilir. Bunların yanında birçok farklı göz rahatsızlığının tedavisinde de vitrektomiden yararlanılır.</p> <p>Vitrektomi ameliyatının yapılma nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Retina dekolmanı</strong></h3> <p>Gözün arka bölümünde bulunan ve kişinin görme işlevinde önemli bir role sahip olan doku, retina olarak bilinir. Dekolman ise retinanın göz duvarından ayrılmasıyla görülen bir durumdur. Bu durum yaşandığından vitrektomi ameliyatı ile vitreus çıkarılır ve retina yerine sabitlenebilir.</p> <h3><strong>Diyabetik retinopati</strong></h3> <p>Diyabetik retinopati, özellikle diyabet hastalarının gözlerinde küçük kan damarlarının zarar görmesiyle meydana gelir. Retina üzerinde kanamalar, görme kaybı ve sıvı birikimi gibi belirtilerle kendini gösterir. Vitrektomi, bu kanamaların temizlenmesi ve retinanın tedavi edilmesi için yapılabilir.</p> <h3><strong>Makula deliği</strong></h3> <p>Merkezi görme alanını etkileyen makula, retinanın bir bölgesidir. Makul deliği ise bu alanda bir yırtılma ya da boşluk görülmesi durumudur. Vitrektomi ameliyatı ile makul deliği onarılır ve görme kaybı önlenebilir.</p> <h3><strong>Vitreus kanaması</strong></h3> <p>Gözde bulunan vitreusun içerisinde kanama oluştuğu durumda görme kalitesi düşerek ve görme kaybı yaşanabilir. Vitrektomi ameliyatı ile bu kanama temizlenir ve gözün arka kısmında bulunan yapılar net bir şekilde görmeye görmek için iyileştirilir.</p> <h3><strong>Göz travmaları</strong></h3> <p>Göz yaralanmaları ve travmaları sonucundan vitreus dokusunun içinde yabancı cisimler veya hasar gören bölgeler oluşabilir. Bu durumda, vitrektomi ameliyatı yapılarak gözdeki yabancı maddeler çıkarılır ve göz sağlığının korunması amaçlanır.</p> <h3><strong>Epiretinal membran</strong></h3> <p>Epiretinal membran, ince doku tabakası olarak retina yüzeyinde bulunur. Bu membran, retinada buruşmalar şeklinden kendini gösterebilir ve zaman içerisinde görme kaybına neden olabilir. Vitrektomi ameliyatı ile epiretinal membranı kaldırılarak görme sağlığının iyileştirilmesi sağlanır.</p> <h2><strong>Vitrektomi Ameliyatı Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?</strong></h2> <p>Vitrektomi ameliyatında gözün içindeki vitreus dikkatli şekilde göze zarar vermeyecek şekilde alınır. İşlem esnasında özel mikrocerrahi aletlerden yararlanılır. Vitreus yerine tuzlu su veya gaz ile doldurulur. Bu sayede göz içindeki basınç korunarak tedavi edilir. Vitrektomi sonrasında gözde hafif bir ağrı, kızarıklık veya bulanık görme gibi belirtiler oluşabilir.</p> <p>Vitrektomi sonrası dikkat edilmesi gerekenler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Doktorun önerisiyle göz damlaları kullanılabilir</li> <li>Gözde oluşabilecek enfeksiyon riskine karşı hijyen kuralları önemlidir</li> <li>Ağır bir eşya kaldırmaktan ve baş aşağı doğru eğilmekten kaçınılması gerekir</li> <li>Şiddetli ağrı, bulanık görme veya ani görme kaybı gibi belirtiler durumunda derhal doktora başvurulmalı önerilir</li> </ul> <h2><strong>Vitrektomi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Vitrektomi ameliyatı riskli mi?</strong></h3> <p>Vitrektomi ameliyatı, her cerrahi müdahalede olduğu gibi bazı riskler taşıyabilir. Kanama, enfeksiyon, katarakt oluşumunun yanında göz içindeki basınçta değişiklikler ve komplikasyonlar oluşabilir. Alanında uzman doktorlar tarafından yapıldığı durumda bu risk azalmaktadır.</p> <h3><strong>Vitrektomi ameliyatı sonrası görme ne zaman olur?</strong></h3> <p>Vitrektomi ameliyatı sonrasında görme, ameliyatın türüne ve gözün durumuna göre değişiklik gösterebilir. Çoğu kişide görme, ilk birkaç hafta içinde iyileşmeye başlayarak açılır. Tam iyileşme süresi ise ortalama 3 ila 6 ay sürebilir.</p> <h3><strong>Vitrektomi tekrar yapılır mı?</strong></h3> <p>Vitrektomi ameliyatı bazı durumlarda tekrar yapılabilen bir ameliyat türüdür. Özellikle retina dekolmanı veya diyabetik retinopati gibi tekrarlayan göz hastalıklarında vitrektomi yapılabilir.</p>
Dermabrazyon
<p>Dermabrazyon, cildin pürüzsüzleşmesinde etkili olan tedavi yöntemidir. Özellikle travmalar, akne ve ameliyat sonrasında oluşan yara izlerine ve lekelerine uygulanabilir. Dermabrazyon işlemi esnasında özel bir cihaz yardımıyla cildin üst tabakasında soyulma gerçekleştirilir. Cilt yüzeyine uygulanan mikro düzeydeki aşındırma sayesinde cilt kendini yenileyerek daha genç ve pürüzsüz bir cilde sahip olunabilir. Dermatolog ya da plastik cerrah tarafından uygulaması yapılan dermabrazyon düşük riskli olarak kabul edilir. Fakat her cilt tipinde en iyi sonuçlar alınmayabilir.</p> <h2><strong>Dermabrazyon Nedir?</strong></h2> <p>Dermabrazyon, yara izleri, cilt lekeleri ve yaşlanma belirtilerine uygulanarak cildin üst tabakasının kontrollü bir biçimde soyulmasını içeren ve cildin yenilenmesini hedefleyen bir işlemdir. Bu işlem sonrasında cilt pürüzsüz ve genç bir görünüme kavuşabilir. Dermabrazyon işlemi esnasında özel bir cihaz yardımıyla cildin en üst tabakası soyulur ve cildin yeni bir görünüme ulaşması hedeflenir. Güneş hasarı, kırışıklıklar, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/melazma-nedir">melazma</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sivilce-nasil-gecer-sivilce-izlerine-ne-iyi-gelir">akne izleri</a> gibi durumlarda bu işlemden yararlanılabilir. Fakat dermabrazyon yaptırmadan önce cilde uygun olup olmadığına karar vererek risklerini değerlendirmek gerekir. İşlem sonrasında ise iyileşme sürecinde güneşten korunmak önemlidir ve cilt bakımına dikkat edilmesi gerekir.</p> <h2><strong>Dermabrazyon Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Dermabrazyon, cilt yüzeyinde belirgin olarak oluşan kusurların azaltılması ve cilt yüzeyinin yenilemek amacıyla yapılan bir işlemdir. Dermabrazyon, akneler, kırışıklıklara, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gunes-lekesi-nasil-gecer">güneş lekelerine</a> ve cilt dokusunu yenilemek için yapılır. Bunlarından yanından ciltte estetik problemi yaşayan için de dermokozmetik işlem olarak değerlendirilir.</p> <p>Dermabrazyon işleminin kullanım nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Akne ve yara izlerini azaltmak</strong></h3> <p>Zaman içerisinde derinleşen akne izler, kazalar sonucunda meydana gelen yara izleri, yanıklar ve cerrahi müdahaleler sonrasında ciltte kalıcı olarak değişiklikler meydana gelebilir. Dermabrazyon, oluşan bu izleri aşındırarak giderilmesini hedefler. İşlem yapıldıktan sonra ciltte oluşan yenilenme süreci sayesinden izler azalır ve cilt güzel bir görünüme kavuşur.</p> <h3><strong>Cildi yenilemek ve pürüzsüzleştirmek</strong></h3> <p>Cilt yüzeyinin zaman içerisinde pürüzlü oluşu ve mat görüntüye geçmesi nedeniyle dermabrazyon işlemi uygulanabilir. Uygulanan işlem sonrasından cilt daha canlı ve genç bir görünüme kavuşur. Böylelikle cilt yüzeyine uygulanan makyajla beraber pürüzsüz bir görünüm elde edilir.</p> <h3><strong>İnce çizgilerin ve kırışıklığın giderilmesi</strong></h3> <p>Yaşlanmayla beraber görülen ve göz çevresi, alın, dudak kenarından oluşan ince çizgilere karşı dermabrazyon uygulanabilir. Yüzeysel oluşan bu kırışıklıklar cilt yüzeyinin soyulmasıyla beraber düzelme gösterir. Böylelikle cilt hem sağlıklı hem de genç bir görünüme kavuşabilir. Dermabrazyon işlemi, özellikle kırışıklıkların derinleşmediği erken yaşlanma belirtileri için etkili olabilmektedir.</p> <h3><strong>Güneş lekelerini hafifletmek</strong></h3> <p>Güneşe uzun süreler maruz kalmak, ciltteki <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/melanin">melanin</a> üretiminin artmasına neden olarak koyu lekeler oluşmasına zemin hazırlar. Dermabrazyon işlemi uygulandığından cildin ilk tabakası soyularak oluşan lekelerin açılmasını sağlar ve cilt tonunu eşitler. Bunların yanından yaşın ilerlemesiyle beraber görülen yaşlılık lekelerine de dermabrazyon uygulanabilir.</p> <h3><strong>Cilt hasarını azaltmak ve çatlak izlerini gidermek </strong></h3> <p>Ciltte aniden gelişen kilo kaybına bağlı oluşan çatlaklara dermabrazyon işlemi uygulanabilir. Böylelikle görülen çatlar izleri belirgin bir seviyede azaltılır. Bunların yanından cilt travmaları ve yüzeysel meydana gelen yanıklara karşı da dermabrazyon uygulanabilir.</p> <p>Dermabrazyon işlemi doğru şekilde uygulanıldığında etkili sonuçlar verebilir. İşlem öncesinde dermatolog ile görüşme sağlanarak detaylı bir değerlendirme yapılır. Buna yönelik olarak da tedavi planı oluşturulabilir.</p> <h2><strong>Dermabrazyon ile Hangi Tür Rahatsızlıklar Tedavi Edilir?</strong></h2> <p>Dermabrazyon işlemi, ilk olarak akne izleri ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/cicek-hastaligi-nedir">çiçek hastalığının</a> yarattığı izlere karşı uygulanmak için geliştirilen bir yöntemdir. Bunların yanında günümüzde kırışıklıkları ve ince çizgileri azaltmak ve güneş lekelerinden kurtulmak için uygulanıyor. Dermabrazyon şu rahatsızlıklar durumunda uygulanabilir:</p> <ul> <li>Yaşlılıkla oluşan kaz ayakları ve ince çizgileri</li> <li>Yaşlılık lekeleri</li> <li>Melazma ve koyu cilt lekeleri</li> <li>Sivilce ve akne izleri</li> <li>Kırmızı burun (rinofima)</li> <li>Çiçek hastalığı izleri</li> <li>Kaza ve ameliyat sonrasında görülen izler</li> <li>İyi huylu deri büyümeleri</li> <li>Kanser öncesi görülen cilt lekeleri</li> <li>Güneş hasarı</li> <li>Çatlaklar</li> </ul> <h2><strong>Dermabrazyon Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Dermabrazyon, uzman dermatolog ya da plastik cerrah tarafından uygulanan bir cilt yenileme işlemi olarak bilinir. Cilt yüzeyine etki eden bu işlemin amacı cildin aşınmasını sağlayarak yenilenmesidir. Dermabrazyon uygulaması şu aşamalarla yapılır:</p> <ul> <li>İlk olarak, işlem yapılacak olan cilt bölgesi temizlenir</li> <li>Ağrının azaltılması için lokal anestezi uygulanır</li> <li>Dermabrazyon işlemi yüksek hızla dönen başlıklarıyla cilt yüzeyindeki ölü hücrelerin soyulmasını sağlar</li> <li>Ciltteki kusurların bulunduğu bölge, kontrollü bir şekilde katman katman soyulur</li> <li>Dermatolog, kişinin ihtiyacına yönelik olarak işlem sırasında cildin durumunu izleyip istenen derinliğe ulaştığında cihazı durdurur</li> <li>İşlem sonrasında cilt, yatıştırıcı ve nemlendirici kremler sürülür</li> <li>Dış faktörlere karşı cilde bandaj uygulanabilir</li> <li>İlk birkaç gün boyunca işlem yapılan bölgede kızarıklık ve şişlik oluşabilir</li> <li>Cilt, birkaç gün içinde iyileşmeye başladıkça kabuklanma ve soyulma gözlemlenir</li> <li>Dermabrazyon sonrası güneşe karşı daha hassas hale geldiğinden güneş kremi kullanılması önerilir</li> </ul> <h2><strong>Dermabrazyon Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?</strong></h2> <p>Dermabrazyon işlemi sonrasında iyileşme sürecinde cilt bakımını yapmak önemlidir. Fakat cilt bakımı yaparken ürünleri dikkatli seçmek gerekir. Özellikle hassas ciltlere uygun olabilecek temizleyiciler ve nemlendiriciler kullanılmalıdır. Bunların yanında kimyasal içerikli ürünler, parfümlü kozmetikler veya asit içeren bakım ürünlerinden kaçınmak gerekir. Böylelikle oluşabilecek tahrişin önüne geçilir. Dermabrazyon işlemi, doğru bakım ve dikkat şekilde yapıldığında cildin daha genç, pürüzsüz ve canlı bir görünüm elde edilmesini sağlar.</p> <h2><strong>Dermabrazyon Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Dermabrazyon kaç günde iyileşir?</strong></h3> <p>Dermabrazyon iyileşme süreci 7-10 gün sürebilir. Cildin tamamen toparlanması ve sonucun tam olarak görülmesi birkaç hafta ila birkaç ay zaman alabilir.</p> <h3><strong>Dermabrazyon kalıcı mı?</strong></h3> <p>Dermabrazyon sonucunda kalıcılık kişiden kişiye değişse de uygulanan bölgede izler ve lekeler büyük oranda azalır.</p>