Da Vinci Robotik Cerrahi, kanserle mücadelede kullanılan önemli cerrahi yöntemlerden biri olma özelliğine sahiptir.
Bölüm Hakkında
Obezite, Dünya Sağlık Örgütü ve TC Sağlık Bakanlığı tarafından “hastalık” olarak kabul edilmektedir. Obezite tedavisi hastanelerimizde bu hastalıkla her yönde mücadele edecek bir ekip ve konsey yaklaşımı ile sağlanmaktadır.
Memorial Sağlık Grubu Obezite Cerrahisi merkezleri, pek çok hastalığa zemin hazırlayan ve kendisi de başlı başına hastalık olarak değerlendirilen obezitenin tedavisini multidisipliner bir bakış açısıyla gerçekleştirmektedir. Çünkü obezite; başta şeker hastalığı (tip 2 diyabet) olmak üzere yüksek tansiyon (hipertansiyon), kalp damar hastalıkları (kalp krizi, inme ve damar tıkanması ile seyreden pek çok rahatsızlıklar), meme kanseri, prostat kanseri, kısırlık, polikistik over hastalığı gibi jinekolojik sorunlar ve kalın bağırsak kanseri oluşumunda önemli bir risk faktörüdür. Ayrıca eklemlerde kireçlenme, safra kesesi taşı oluşumu, reflü, varis hastalıkları, adet düzensizlikleri, doğum zorlukları, uyku apne sendromu, uyku bozuklukları ve depresyon dahil pek çok hastalığın oluşumunda da obezitenin önemli oranda etkisi bulunmaktadır.
Kalıcı kilo kontrolünde en etkili yöntem obezite cerrahisi
Vücut Kitle İndeksi 35’in üzerindeki hastalar için ilk tedavi seçeneği diyet ve spordur. Hastalar öncelikle diyet ve egzersizle kilo kontrolü programlarına alınmakta ancak vücut kitle endeksi çok yüksek olan aşırı kilolu hastalarda bu program, uzun dönem sürdürülebilir kilo kaybı sağlayamamaktadır. Bu nedenle bazı hasta grupları için kalıcı kilo kontrolü sağlayan en etkili yöntem obezite cerrahisidir. Obezite cerrahisinin kilo verme konusunda kesin ve kalıcı bir etki sağlaması için kişinin önemli bir operasyon geçirdiğinin bilincinde olması, ameliyat sonrasında planlanan yeni beslenme düzenine ve egzersizlerine devam etmesi gerekir. Bu hastaların kilo verme hızları çok yüksektir ancak kilonun korunması için kişinin yaşam tarzını kalıcı olarak değiştirmesi ameliyatlardan sonraki dönem için çok önemlidir. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte obezite cerrahisi alanında önemli gelişmeler olmuştur. Kapalı yani laparoskopik veya robotik yöntemle yapılan obezite ameliyatları sonrası hasta kısa zamanda iyileşir ve günlük hayatına kolaylıkla geri dönebilir. Ameliyat sürecinin kolaylaşması ve ameliyat sonrası risklerin azalması obezite tedavisinde cerrahi yöntemlerin tercih edilme oranını artırmıştır. Başarılı bir obezite cerrahisi sonrasında obeziteden kaynaklanan sağlık problemlerinden kurtulmak mümkündür.
Kişiye özel cerrahi
Kişiye hangi ameliyat yönteminin uygulanacağı; vücut kitle indeksine, obeziteye eşlik eden hastalıklarına ve yeme alışkanlıklarına göre planlanmaktadır. Ameliyat tekniği ve uzun dönem sonuçları açısından birbirinden farklı çeşitli tip obezite cerrahisi yöntemi bulunmaktadır. Bugün için Laparoskopik veya robotik Sleeve Gastrektomi (Tüp mide ameliyatı) ve standart ve mini Gastrik Bypass cerrahisi ve Duodenal switch kabul gören, tercih edilen ve en sık uygulanan yöntemler arasındadır.
Obezite cerrahisinin hastanın yaşam konforuna katkıları
- Tip 2 diyabetten kurtulmak mümkündür. Hastaların bir bölümü kullanmakta olduğu diyabet ilaçlarını tamamen bırakmakta ve bir kısmi de daha düşük veya daha hafif tedavilere ihtiyaç duymaktadır. Üstelik ilaç tedavisine rağmen kontrol altına alınamayan yüksek şekeri olan hastaların da büyük bir bölümünde sağlıklı şeker kontrolü sağlanabilmektedir.
- Kişinin kalp hastası olma ve kalp krizi geçirme riski düşer.
- Hastanın şişmanlık hastalığına bağlı hipertansiyonu kaybolur ya da ilaç sayısı azalır.
- Astım atakları azalır ve bazı hastalarda bu ataklar tamamen kaybolur.
- Solunum, ameliyattan çok kı9sa bir süre sonra düzene girer ve uyku apnesi için solunum destek cihazları kullanan hastaların çoğu cihaza bağımlı olmaktan kurtulur.
- Hasta, obezite yüzünden bırakmak zorunda kaldığı fiziksel aktivitelere yeniden başlayabilir.
- Şişmanlık hastalığına bağlı reflü nedeniyle oluşan mideden yemek borusuna asit kaçışı tamamen kaybolur veya azalır.
- Horlama kaybolur.
- Şişmanlık hastalığına bağlı polikistik over sendromu ve kısırlık azalır. Bunun dışında hasta bu problemler için doktorlar tarafından uygulanan tedaviye kısa sürede yanıt verir hale gelir.
Memorial Sağlık Grubu Obezite Cerrahi Merkezleri’nde cerrahi işlem öncesinde olduğu gibi uygulama sonrasında da hastalar, kişilerin kalıcı kilo kontrolü ve/veya mevcut sağlık problemleri için tıbbi beslenme tedavisini planlayan, yaşam şekli haline gelmesi için beslenme eğitimini veren ve takıp eden uzman diyetisyen, yeme davranış bozuklukları tedavisi konusunda deneyimli davranış terapisti psikolog ve psikiyatrist, gerektiğinde ise endokrinoloji uzmanı, kişiye özel ve fiziksel durumuna uygun egzersizleri planlayan fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapistlerce birlikte takip edilmektedir. Obezitenin yol açtığı ek sorunlar, bu ekibe destek veren diğer uzmanlarla birlikte çözülmekte; hastalar “butik konsept”te bütüncül bakış açısı ve kişiye özel programla izlenmektedir.
Obezite Tedavisinde Kalıcı Kilo Kontrolü: “Obezite Ameliyatları”
Tedavi ve diyet programlarıyla kilo vermeyi başaramayan, Beden Kitle İndeksi (BKİ) 35’ten yüksek olup Tip 2 diyabeti, kısırlık problemi, eklem sorunları, horlama ve uyku apnesi bulunan, bu nedenle önemli sağlık sorunları yaşayan kişilere tedavi amaçlı uygulanan cerrahi girişimlere “bariatrik cerrahi” ya da “obezite cerrahisi” adı verilmektedir. Obezite tedavisinde önemli bir yere sahip olan obezite (bariatrik) ameliyatları ile hastalar normal kilolarına dönebildiği gibi bu kişilerde obeziteyle ilişkili hastalıkların görülme sıklığı da azalmaktadır. Kapalı cerrahi yöntemiyle (laparoskopik) ve robotik olarak yapılan obezite ameliyatları sayesinde ise hastaların iyileşme süreci kısalmaktadır. Kilo vermek için obezite (bariatrik) ameliyatı olmuş hastalar arasında yapılan araştırmalar ameliyat olmuş kişilerin, olmayanlara kıyasla, daha düşük oranda obeziteyle ilişkili kanserlere yakalandığını ortaya koymuştur. Bunun nedeni; sadece diyet ve spor ile vücutta yaklaşık %7-10’luk bir kilo kaybı görülürken, obezite (bariatrik) ameliyatları, gerekli hayat tarzı değişikleriyle desteklendiğinde, ilk yılda fazla kiloların yaklaşık %70-80’i gibi bir oranda kilo kaybı sağlamaktadır.
Obezite cerrahisi öncesi hastanın yeme-içme özellikleri, diyabet ve yaşam tarzı, diğer hastalıklarının durumu göz önüne alınır. Cerrahi, genellikle 18-65 yaş arasında uygulanabilir. Hastaya cerrahi işlem uygulanabilmesi için bazı şartlar gereklidir.
Ameliyat olabilecek hasta grupları;
- Vücut Kitle İndeksi (VKI) 40’ın üzerinde veya obeziteden kaynaklanan hastalıkları olan VKI 35-40 arası hastalar,
- Endokrinolojiyi ilgilendiren hastalıkları bulunmayanlar,
- Aşırı alkol veya uyuşturucu madde bağımlısı olmayanlar,
- Anlama ve uyum kabiliyeti tam olan ve operasyon sonrası obezite ekibiyle eşgüdümlü olabilecek hastalar,
- Ameliyata engeli bulunmayan kişiler.
Obezitenin cerrahi tedavisinde genel olarak 3 ameliyat yöntemi uygulanmaktadır. Bunlar;
- Kısıtlayıcı ameliyatlar
- Besin emilimini bozucu ameliyatlar
- Kısıtlayıcı ve besin emilimini bozucu ameliyatlar
KALlCI KİLO KONTOLÜ İÇİN UYGULANAN AMELİYATLAR
Obezite cerrahisinde gastrik band uygulaması gibi bazı kısıtlayıcı operasyonlar popülaritesini tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yitirmiştir. Besin emilimini bozucu operasyonların etkisi yüksek olmakla birlikte yan etkileri çok fazladır. Günümüzde, obezite cerrahisinde kısıtlayıcı ameliyatlar kapsamında olan laparoskopik (kapalı yöntem) sleeve gastrektomi (tüp mide) ve standart Gastrik Baypas denilen operasyonlar sıklıkla uygulanmaktadır. Burada hastaların bilmesi gereken bir diğer önemli nokta ameliyattan sonra kendilerini bambaşka bir hayatın beklediğidir. Beslenme ve diyet uzmanı rehberliğinde düşük karbonhidrat-yüksek proteinli bir diyet uygulanması, ufak porsiyonlarda daha fazla sayıda öğünlerin düzenlenmesi, iyi çiğneme alışkanlığının kazanılması, günlük multivitamin, kalsiyum ve D vitamini takviyesinin yapılması, fiziki egzersizlerin buna eklenmesi büyük önem taşımaktadır. Mini gastrik Baypas, Distal gastrik baypas ve Duodenal Switch gibi emilimi kısıtlayan veya aksatan operasyonlarda ise ömür boyu hekim ve beslenme kontrolleri gerekli olabilmektedir.
TÜP MİDE AMELİYATI
Tüp mide ameliyatı midenin yaklaşık %80’lik kısmının cerrahi olarak çıkarılmasıyla gerçekleştirilen bir obezite ameliyatıdır. Birden fazla mekanizmayla hastanın kilo vermesini sağlamaktadır. Öncelikle, yeni oluşturulan mide normal mideye göre belirgin derecede azalmış hacmi nedeniyle daha az gıda ve böylece daha az kalori alınmasına neden olur. Ancak asıl etkisi, gıda alımını kısıtlamaktan öte mide bağırsak sistemindeki özellikle açlık, tokluk ve kan şekeri kontrolünü sağlayan hormonlar üzerinde meydana getirdiği değişimdir.
Kısa dönem sonuçlarına bakıldığında tüp mide ameliyatı, daha eski olan gastrik bypass gibi hem hastanın kilo vermesi hem de diyabet gibi metabolik bozuklukların düzeltilmesinde veya iyileşmesinde etkili bir ameliyattır. Ancak etkinlik oranları bu operasyonlar arasında farklı olmakta, hastaya özel operasyonun yönteminin seçimi önem arz etmektedir. Ayrıca bu operasyonun metabolik etkisi hastanın kilo verme sürecinden bağımsız olarak gerçekleşmektedir. Hastanın diyabete bağlı yüksek kan şekeri düzeylerinin ameliyattan çok kısa bir süre sonra ve henüz kilo vermeye başlamadan normale doğru yönelmesi, diyabet için kullanılan ilaçların ve insülinin tamamen veya kısmen bırakılmasına olanak sağlamaktadır. Ayrıca tüp mide ameliyatı gastrik bypass ameliyatına göre daha az karmaşık bir cerrahi işlemdir.
Yöntemin özellikleri:
- Kısıtlayıcı bir ameliyat olması ve emilimi engellememesi
- Fazla kiloların %50-60’ının Uygun bir sürede kolaylıkla verilmesini sağlaması
- Yabancı bir cismin vücuda bırakılmak zorunda olmaması
- Mide bağırsak sisteminde gıda geçiş güzergâhında bir değişiklik gerektirmemesi
- Hastanede kalış süresinin kısa olması
- Mide bağırsak sistemindeki açlık, tokluk ve kan şekeri düzenleyici hormonlara olumlu yönde etkilerde bulunması bakımından ayrıcalıklıdır.
GASTRİK BYPASS
Gastrik Bypass diğer obezite cerrahi yöntemlerine göre daha eski bir ameliyat türüdür. Bu nedenle dünyada günümüze kadar en fazla yapılmış obezite cerrahi yöntemi olarak sayılabilir. İşlem, iki aşamalı bir cerrahidir. Birinci aşamada 30 mililitre hacminde (25-50 ml arası) küçük bir mide oluşturulur. Bunun için yemek borusu mide bileşkesine yakın mide dokusu kullanılır. Yeni oluşturulan bu küçük mideye ince bağırsaklar belli bir mesafeden bağlanır.
İki tür bypass vardır. Bir türünde ince bağırsaklar hiç ayrılmadan bir halka şeklinde getirilerek mideye bağlanır. Buna “Mini Gastrik Bypass” denir. Diğer türde ise, ince bağırsak ayrılır ve bir ucu mideye diğer ucu ise yine ince bağırsağa ancak belli bir mesafeden sonra bağlanır. Buna da “Roux en Y Gastrik Bypass” adı verilir. Küçük teknik farklar dışında bu iki yöntem de aynı süre ve aynı komplikasyon oranları ile uygulanmaktadır. Ancak standart bir gastrik baypas operasyonu tüp midede olduğu gibi kısıtlayıcı bir operasyon olup gıdaların emilimini olumsuz yönde etkilememektedir. Bununla birlikte sindirim sisteminden salgılanan hormonların düzeyinde oluşan etkin değişiklikler sonucu hem kilo kontrolü daha etkin ve daha uzun süreli olmakta, hem de diyabet başta olmak üzere metabolik sorunlar üzerindeki etkisi daha olumlu olmaktadır. Baypas hastalarının tükettiği gıdalar onikiparmak bağırsağına dökülen safra ve pankreas enzimleri ile olması gereken yerden çok daha uzak ince barsak bölümlerinde karşılaşır. Mini gastrik baypasta gıdaların geçmediği ve devre dışı bırakılan ince bağırsak boyu standard baypas’a göre çok daha uzundur. Bu nedenle bu yöntemde gıdaların parçalanması ve emilmesi zorlaşır ve buna bağlı emilimi bozucu bir mekanizma eklenmiş olur.
Kısaca bu gurup operasyonlarda hastalar daha az yer ve çabuk doyarlar sindirim işlevlerindeki değişiklikler nedeniyle mide bağırsak sistemi hormonlarındaki değişim tüp mideye oranla daha belirgin ve kilo ile şeker kontrolünde daha etkindir. Açlık hissi azalır, tokluk hissi artar ve kan şekeri daha düzgün seyreder. Hasta fazla kiloların %60-80'ini verebilir. Gıda alımını kısıtlayıcı bir yöntemdir. Mide bağırsak sistemi hormonları daha belirgin etkiler. Tüp mide ameliyatına göre en büyük farklarından biri ise geri dönüşümlü işlem olmalarıdır.
BİLİOPANKREATİK DİVERSİYON (BPD) , BPD + DUODENAL SWİTCH ve SADİ/SADİ-S (TEK ANASTOMOZLU DUODENOİLEAL BYPASS)
Bu yöntemler de gastrik bypass gibi, hem kısıtlayıcı, hem de emilimi azaltıcı etkileri olan ameliyatlardandır. Çok yüksek Vücut Kitle İndeksine sahip diyabetik hastalara etkin çözüm sağlamaktadır. Bu gurup operasyonlarda da midenin hacmi azaltılır ancak yine de geride bırakılan hacim gastrik baypas gurubuna göre daha fazladır ve hastalar daha fazla miktarlarda gıda alabilmektedirler. Ancak devre dışı bırakılan ve sindirim emilim işlevinde yer almayan ince bağırsak bölümü çok daha fazladır. Yani hastalar daha fazla yiyebilirler ancak aldıkları gıdaların bir kısmı vücutlarına yaramamakta ve dışkıları ile atılmaktadır. Sindirim engelleyici bu gurup operasyonun kilo verme işlevinde, verilen kiloları geri almama konusunda ve özellikle başta tip 2 diyabet olmak üzere birçok metabolizma bozukluğunu düzeltme konusunda çok etkili oldukları ispatlanmıştır. Ancak emilim bozukluğu nedeniyle beslenme elementlerinin yetersizlikleri nedeniyle birçok hastalık için zemin hazırlayabilmektedir. Bu nedenle bu operasyonların seçileceği hasta gurubu çok titizlikle seçilmeli, çok iyi eğitim verilmeli ve ömür boyu uzmanlar tarafından izlenerek aralıklarla yapılan testlerinin sonuçları doğrultusunda besin takviyeleri almaları gerekmektedir.
METABOLİK CERRAHİ:
Morbid obeziteye, metabolik sendromunun eşlik ettiği olgularda; özellikle diyabet ve kan yağlarının yüksekliğinde daha etkin bir metabolik düzelme sağlamak amacıyla uygulanan cerrahi yöntemlerin geneline metabolik cerrahi adı verilir.
Yukarıda anlatılan bariyatrik cerrahi teknikleri bir miktar değiştirilerek (ancak standartları bozulmadan) kilo verme amacıyla birlikte veya ondan bağımsız olarak tek amaçları metabolizma değerlerini düzeltmesi olan operasyonlar uygulanabilmektedir. , Aslında obezite ve metabolik cerrahi ameliyatlar birbirlerini tamamlayan yöntemler olup, kişinin durum değerlendirilmesi sonrası hangi yöntemin daha etkin olacağına karar verilmelidir. Bazı durumlarda, morbid obez olmayan ancak obez ve diyabetli olarak kabul edilen hastalar bu tedavilerden fayda görmektedirler. Özellikle yüksek doz insülin kullanmak durumunda kalan kontrolsüz diyabet hastalarının rezerv ölçümleri ve diyabet skorlamaları yapıldıktan sonra diyabete yönelik metabolik cerrahi işlemlerle bu hastalar sürekli insülin ve diğer diyabet ilaçlarını kullanmaya gerek kalmadan ancak standart bir diyabetik hayat ve beslenme tarzını benimsemeye devam etmek şartıyla normal yaşantılarına dönebilmektedir. Ameliyattan çok kısa bir süre sonra, henüz kilo vermeye başlamadan diyabete bağlı yüksek kan şekeri düzeylerinin normale doğru yönelmesi, diyabet için kullanılan ilaçların ve insülinin tamamen ya da kısmen bırakılması gündeme gelebiliyor. Komplikasyon oranı az olan bu ameliyat, fazla kiloların yüzde 50-80’inin kısa sürede kolaylıkla verilebilmesini sağlayabiliyor.
Bu yöntemler de gastrik bypass gibi, hem kısıtlayıcı, hem de emilimi azaltıcı etkileri olan ameliyatlardandır. Çok yüksek Vücut Kitle İndeksine sahip diyabetik hastalara etkin çözüm sağlamaktadır. Ancak bazı mineral ve vitaminlerle demir ve kalsiyum emilimi bozuklukları meydana getirebildikleri için ameliyat sonrası çok iyi takip edilmeli, eksiklikler zaman zaman yerine konulmalıdır. Bu ameliyat ile çok büyük bir kitle kaybına ulaşılmaktadır.
Robotik Obezite Cerrahisi:
Da Vinci Robotik Cerrahi teknolojisinin, tüm dünyada laparoskopik olarak gerçekleştirilen obezite ameliyatlarında da kullanılmaya başlanması, doktor ve hastaya özel ayrıcalıklar sunmaktadır. Obezite hastalarının anatomik yapıları nedeniyle bu tür ameliyatlarda ekstra gerekli olan hassasiyet, robotun titremeyen kolları ve hastanın karın bölgesinde büyük bir incelikle hareket edebilme özelliği ile sağlanabilmektedir. Cerraha üç boyutlu ve yüksek çözünürlüklü bir görüntü sağlayan robot teknolojisi, işlemin gerçekleştirildiği bölgeye komşu olan organ, doku ve sinirlerin korunmasına da olanak tanımaktadır. Bazı grup uygun hastalarda ameliyat kesisi oluşturmadan birkaç ya da tek delikten yapılabilen işlemler, hastalardaki estetik kaygıları ortadan kaldırmaktadır.
Obezite cerrahisinde tüp mide, gastrik bypass ameliyatları ve duodenal switch gurubu cerrahilerin hepsi robot teknolojisinden yararlanarak başarı ile gerçekleştirilmektedir.
Ameliyat sonrası yaşam
Burada hastaların bilmesi gereken bir diğer önemli nokta ameliyattan sonra kendilerini bambaşka bir hayatın beklediğidir. Cerrahi ile obezite ve/veya metabolik hastalıklarının tedavisi ilaca gerek kalmayacak veya diyet yapılmayacak anlamına gelmemektedir. Beslenme ve diyet uzmanı rehberliğinde düşük karbonhidrat-yüksek proteinli bir diyet uygulanması, ufak porsiyonlarda daha fazla sayıda öğünlerin düzenlenmesi, iyi çiğneme alışkanlığının kazanılması, ihtiyaca göre hekim tavsiyesi doğrultusunda günlük vitamin, mineral ve protein takviyesinin yapılması, fiziki egzersizlerin düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Ameliyat sonrası hastalar küçük porsiyonlarla doyabildiği için yeni hayatlarına alışmada sorun yaşamamaktadır.
Bölüm Uzmanları
Anlaşmalı Kurumlar
Hastanelerimizin anlaşmalı olduğu özel sigorta şirketleri, tamamlayıcı sigortalar, diğer kurum ve şirket anlaşmalarını aşağıda bulabilirsiniz.
Sonuç bulunamadı.