Giderek yaygınlaşan ve görülme yaşı da gün geçtikçe düşen kanser, tanı konulduğu andan itibaren hastalar ve yakınlarını derinden etkiliyor. Hastalığı kabullenme aşaması, fiziksel görünümde olacak değişimler, hastalığı atlatamama korkusu gibi endişeler ve hastalıkla mücadele döneminde yaşanan stres, kansere yakalanan kişiyi ve çevresini psikolojik olarak zorluyor ve yıpratıyor. Bu süreçte alınacak uzman desteği hem kişiyi hem de çevresini rahatlatıyor ve tedavi sürecine pozitif etki ediyor. Memorial Şişli Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü, “1-7 Nisan Kanser Haftası” öncesinde kanserle savaşta psikolojik desteğin önemi hakkında bilgi verdi.
Kanser sadece bireyi değil bütün aileyi etkiliyor
Fiziksel bir hastalık olmasının yanında ruhsal ve psiko-sosyal boyutları da olan kanser, her yaşta insanın yakalanabileceği, coğrafi sınır tanımayan evrensel bir sorundur. Kanser olduğunu öğrenme, bireyler için somut bir yaşam tehdidi taşımakta ve genellikle kanser ölüm ve yoğun acı çekme ile eş tutulmaktadır. Kanserin yaşamı tehdit eden bir hastalık olması, hasta kadar yakın çevresini de ruhsal açıdan etkilemektedir. Bir yandan ciddi tedavi kararları alınırken bir yandan da hasta ve ailesi duygusal stres ile baş etmeye çalışır. Hastanın bu stres ile başa çıkabilmesi, hastalığın türü, tedavinin süresi ve belirtilerinin yanında hastanın uyum sağlayabilme derecesine, kişiliğine, ego kuvvetine, dinsel, kültürel tutumlarına ve sosyal destek kaynaklarına göre de değişkenlik gösterebilmektedir.
En yaygın tepki şok ve inkar
Genel olarak tanı sonrası en yaygın görülen tepki; şok ve inkardır. İnkar, gerçeği öğrendikten sonra beklenmedik habere karşı bir tampon görevi görmektedir. Bu reddedişin nedeni çoğu zaman katlanmanın güç olduğu duruma karşı hissedilen kaygı ve korku duygularıdır. İnkar süreci artık varlığını koruyamaz hale geldiğinde yerini öfke ve kızgınlığa bırakır. Çoğu zaman öfkenin her yöne aktarılması aile ve çevresi açısından da yönetilmesi zor bir süreç olabilmektedir.
Birey yapıcı yönde destek görmeli ve yalnız kalmamalı
Diğer taraftan kızgınlığın yeterince ifade edilmemesi, depresyonun gelişme riskini de artırabilmektedir. Buradaki temel gereksinim, hasta bireyin yakın çevresi tarafından anlaşılması, yapıcı yönde destek görmesi ve yalnız olmadığı duygusunu hissedebilmesidir. Çoğu zaman tanıyla birlikte gelen olumsuz düşünceler, tedavi sürecindeki belirsizlik, kişinin var olan uyum sağlama mekanizmalarını da olumsuz etkileyebilmektedir. Kişi sekteye uğrayan sosyal hayatı, sosyal rollerin değişimi, organ kaybı, işlev kaybı ya da beden imajı değişiklikleri nedeniyle endişeler yaşayabilmektedir. Bu süreçte hastaya gerekli psikolojik destek sağlanmazsa, hastalığın yarattığı etkilerin kontrolü daha da güçleşebilmektedir.
Destek tedavilerle bu dönemde yaşam kalitesi ve süresi artıyor
Sağlıklı yaşamdan bir anda ortaya çıkan hastalıklı sürece geçişe uyum sağlayabilme, aile, iş ve sosyal açıdan bozulan denge ile mücadele edebilme, bedensel ve ruhsal açıdan iyi hissedebilme, destek tedavileri ile mümkündür. Uygun sosyal destekle, pozitif uyum sağlayan bireyin, olasılıkla yaşama ve tedavisine verdiği anlam daha olumlu ve geliştirici değerde olacaktır. Kişinin kanser tanısı sonrası gelişen ruhsal belirtileri, hastalığın seyrini, tedaviye cevabını ve uyumunu etkilemesi açısından da önemlidir. Bu sebeple kanser hastaları ve yakın çevresine tedavi sırasında ve sonrasında psikolojik destek hizmeti sağlanması, hastaların yaşam kalitesinin artmasına önemli katkıda bulunmaktadır.
Güncelleme Tarihi : 10 Mart 2021
Yayınlanma Tarihi: 31 Mart 2018