Son dönemlerde sokakta, okullarda, trafikte, aile içinde veya çeşitli ortamlarda çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin pek çok kişinin yaşadığı şiddet olayları ile sıkça karşılaşıyor hatta pek çoğumuz gün içinde bu duruma maruz kalabiliyoruz. Bireylerin fiziksel, psikolojik ve sosyal anlamda zarar gördüğü çok yönlü bir toplumsal sorun olan şiddetin toplumda giderek arttığına tanıklık ediyoruz. Peki bireylerin ve toplumun ruh sağlığına ciddi zararlar veren şiddet olaylarına karşı psikolojimizi nasıl koruyacağız ve çocuklarımız için ne tür önlemler almalıyız? Memorial Bahçelievler Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog F. Arzu Beyribey, konu ile ilgili önemli önerilerde bulundu.
Fiziksel, psikolojik ve dijital şiddet hızla yaygınlaşıyor
Şiddet, tanım olarak, genelde kasıt içeren incitme, zarar verme sebepli oluşan fiziksel, psikolojik ve cinsel eylemleri içerir. Şiddet denilen olgu, psikolojik, biyolojik, sosyolojik, ekonomik ve içgüdüsel ayrımları olan bir konudur. Son yıllarda toplumlarda şiddet olaylarının belirgin bir artış gösterdiği gözlemlenirken, çok yönlü yapısı sebebiyle, çözümü de çok yönlü olmalıdır. Fiziksel, psikolojik, ekonomik ve dijital şiddet gibi birçok farklı türde karşımıza çıkan şiddet, bireylerin ve toplumun genel sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır. Şiddetin yalnızca belirli yaş gruplarında değil, çocuklardan yetişkinlere kadar geniş bir yelpazede kendini göstermesi, bu konunun daha derinlemesine incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca uygulanmış şiddeti cezalandırmanın ötesinde, şiddeti daha oluşmadan engellemek te temel prensip olarak gözetilmelidir.
Şiddetin Kuramsal Gelişimi
Çok eski tarihe dayanan İçgüdü Kuramı, şiddeti, insanın doğuştan gelen kendini koruma güdüsü olarak tanımlamaktadır. Psikanalitik Kurama göre ise saldırganlık içgüdüsel bir davranış olup, ölüm iç güdüsünün bir türevidir. Freud’ a göre; kişi, kendisini yok etme güdüsünün sebep olduğu ruhsal gerilimi dışarı yansıtarak, bu saldırganlığı kendisine yöneltmekten korunmaktadır. Freud’un bu saldırganlık fikri, çağdaş psikologlar tarafından yoğun bir eleştiri almaktadır. Örneğin Biyolojik Kurama göre, şiddetin oluşmasında dışsal faktörlerin etkisi olmakla birlikte; sinir sistemi, beyindeki salgı bezleri, genetik faktörler de şiddet konusunda etki sahibi olmaktadır. Bilişsel Öğrenme Kuramına göre; saldırgan davranışın kişi için olumlu neticeyle sonuçlanması ya da çocuğun ailede gördüğü davranış stili, bu davranışın pekişmesine sebep olmaktadır. Son dönemlerdeki Sosyal Bilişsel Teorisi ise; şiddete tanık olma, çevrede yaşanması gibi durumların, bireylerde bilişsel şemalar oluşturarak, sonraki süreçlerde sorun oluştuğunda bu şemalar, kişiye yönlendirici olmaktadır.
Toplumda Şiddet Olaylarının Artış Nedenleri
Şiddetin artışında birçok farklı faktör rol oynamaktadır.
Şiddet olaylarının tarihine bakıldığında, nedenlerine yönelik araştırmalar, grup dinamikleri ve bu dinamikleri oluşturan bilinçaltı süreçlerden bahsetmektedir. Psikotarih, çocukluk döneminin tarihi, kişinin yetişme tarzı, aile yapısı ve istismar konularını ele alır. Psikobiyografiler, tarihte konu hakkında iz bırakan kişilerin hayatını, grup psikolojisi ise, grupların konu hakkında motivasyonlarını konu alır.
- Ekonomik Faktörler ve Geçim Sıkıntısı:
Ekonomik krizler, işsizlik oranlarının artması ve maddi zorluklar bireylerde yüksek düzeyde stres ve kaygıya neden olmaktadır. Ekonomik belirsizlikler, aile içi çatışmaları tetikleyerek şiddet davranışlarına zemin hazırlayabilmektedir. Özellikle gençler arasında yapılan araştırmalar, düşük sosyo-ekonomik sınıftan olan kız ve erkek çocukların şiddete eğilimlerindeki artışı ortaya koymaktadır. - Toplumsal Kutuplaşma ve Siyasi Gerilimler:
Toplumda yaşanan siyasi çekişmeler, kutuplaşma ve gruplar arası çatışmalar bireyler arasında güvensizlik ve düşmanlık duygularını artırmaktadır. Özellikle sosyal medya üzerinden yayılan ayrıştırıcı söylemler, toplumdaki şiddet eğilimlerini körükleyebilmektedir. - Sosyal Medya ve Dijital Etkileşimlerin Rolü:
Dijital platformlarda maruz kalınan zorbalık, tehdit ve manipülasyon gibi durumlar özellikle gençler üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır. Şiddet içerikli videolar, çocuk ve erişkin oyunları ile haberler de bireylerin şiddeti normalleştirmesine neden olabilmektedir. Yıllardır süren bilimsel araştırmalar, medyada şiddete maruz kalmanın kişiler üzerinde anti-sosyal etkileri olduğunu kanıtlamıştır. Uzun zaman süresinde, medyada şiddet izlemek, kişilerin gerçek dünyadaki şiddete bağlı duygusal hassasiyetlerini azaltabileceği gibi, bu bireylerin gerçek hayatta şiddete maruz kalmaya dair anksiyetelerini de tetikleyebilir. - Aile İçi Dinamikler ve Ebeveyn-Çocuk İlişkileri:
Ebeveynlerin çocuklarına karşı sergilediği tutumlar, çocukların ilerleyen yaşlarda şiddet eğilimleri geliştirmesinde belirleyici olabilmektedir. Sevgi ve ilgi eksikliği, aşırı disiplin ya da ihmal gibi durumlar çocukların duygu düzenlemelerini zorlaştırmaktadır. Çocukları travmatize eden bir yetiştirme tarzı, aile içi istismar olayları, aile yapısı bireyler ve toplum arasında köprü unsuru taşıdığından önem kazanmaktadır. Çocukların büyütülme stilleri, toplulukların duygusal yapısında belirleyici rol oynadığından, nesiller arası aktarımı da sağlama misyonuna sahiptir. - Eğitim Sistemi ve Çocukların Gelişimi Üzerindeki Etkisi:
Okullarda yaşanan akran zorbalığı, öğretmenlerin disiplin anlayışları ve eğitim sisteminin bireylerin psikolojik gelişimine katkısı gibi faktörler, çocukların ve gençlerin şiddete eğilim göstermelerinde etkili olabilmektedir.
Şiddetin Diğer Bireyler Üzerindeki Yansımaları
Şiddetin yalnızca mağdurları değil, çevresindeki bireyleri de olumsuz etkilediği bilinmektedir:
Yetişkinlerde Stres, Kaygı ve Depresyon:
Şiddet olaylarına tanık olan ya da dolaylı olarak etkilenen yetişkinlerde anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi ruhsal sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle iş yerinde ya da sosyal çevrede maruz kalınan psikolojik şiddet, bireylerin kendine olan güvenlerini ve yaşam kalitelerini düşürebilmektedir.
Çocuklarda ve Ergenlerde Travma ve Güvensizlik:
Şiddet olaylarına tanıklık eden çocuklar, güven duygularını kaybedebilir ve sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler. Özellikle aile içi şiddet ortamında büyüyen çocuklarda, gelecekteki ilişkilerinde de benzer döngülerin devam etme olasılığı yüksektir.
Toplumsal İlişkilerde Güvensizlik ve Kopuş:
Şiddetin yaygın olduğu toplumlarda bireyler arası ilişkilerde güvensizlik artar. Toplumda izolasyon eğilimleri güçlenir ve bireyler, kendilerini güvende hissetmedikleri ortamlardan uzak durmayı tercih ederler.
Yetişkinlerin Psikolojilerini Korumak İçin Öneriler
- Duygusal Dayanıklılığı Artırma Yöntemleri:
Yetişkinlerin stresle başa çıkma becerilerini geliştirmeleri, duygusal dayanıklılıklarını artırmalarına yardımcı olabilir. Olumsuz duygularla baş edebilmek için farkındalık çalışmaları ve kendi duygularını tanıma üzerine yapılan egzersizler etkili olabilir. - Stres Yönetimi Teknikleri:
Nefes egzersizleri, meditasyon, yoga ve fiziksel aktiviteler bireylerin stres düzeylerini azaltmalarına yardımcı olmaktadır. Ayrıca hobi edinmek ve boş zaman aktiviteleri ile meşgul olmak ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. - Sosyal Destek Ağlarının Önemi:
Aile, arkadaş ve yakın çevre ile kurulan sağlıklı ilişkiler, bireylerin duygusal yüklerini hafifletmelerine yardımcı olur. Gerektiğinde profesyonel Klinik Psikolog desteği almak, bireylerin psikolojik sağlığını korumalarında önemli bir rol oynar.
Çocuk ve Erken Yaştakilerin Psikolojilerini Korumak İçin Öneriler
- Güvenli ve Sevgi Dolu Bir Ortam Sağlama:
Çocukların kendilerini güvende ve sevildiğini hissettikleri ortamlarda büyümeleri, ileride ruhsal olarak sağlıklı bireyler olmalarını destekler. Ebeveynlerin çocuklarına karşı şefkatli ve anlayışlı bir tutum sergilemeleri önemlidir. - Duygusal Farkındalık ve Kendini İfade Etme Becerilerini Destekleme:
Çocukların duygularını tanımaları ve ifade etmeleri için uygun ortamlar yaratılmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarının duygularını küçümsemeden ve yargılamadan dinlemeleri gerekir. - Yaşa Uygun İletişim ve Açık Diyalog Kurma:
Çocuklarla yaşlarına uygun bir şekilde iletişim kurmak, onlara olayları açıklarken gerçekleri çarpıtmadan ama korkutmadan bilgi vermek gereklidir.
Medyanın ve Dijital Dünyanın Rolüne Dikkat!
Medyanın şiddeti özendirici yayınları ve dijital platformlarda yaşanan zorbalıklar, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Özellikle çocukların dijital dünyada karşılaşabilecekleri risklere karşı ebeveynlerin dikkatli olması, çocukların internet kullanımlarını kontrol etmeleri gerekmektedir.
Toplumda Şiddeti Azaltmak İçin Yapılabilecekler
Araştırmalar göstermektedir ki; idam cezası suç işleme konusunda bilimsel olarak caydırıcı bir etki sağlamamaktadır. ABD genelinde cinayet istatistikleri idam cezası uygulanmayan eyaletlerdeki cinayet oranlarının idam cezası uygulayan eyaletlere göre anlamlı şekilde daha düşük olduğunu göstermektedir. Toplumsal farkındalık çalışmaları, eğitim programları ve şiddetle mücadele eden kuruluşların desteklenmesi, şiddetin azaltılmasında önemli rol oynar. Bu sebeple, aile içi iletişimi güçlendiren ve çocukların duygusal gelişimlerini destekleyen projeler teşvik edilmelidir.
Toplumda şiddetin artışı, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Şiddetin nedenlerini anlamak ve bu konuda çözüm yolları geliştirmek, hem yetişkinlerin hem de çocukların ruh sağlığını korumak açısından önemlidir. Bireysel düzeyde duygusal dayanıklılığı artırmak ve toplumda barışçıl iletişim kültürünü yaygınlaştırmak, şiddetin olumsuz etkilerini azaltmak adına kritik öneme sahiptir. Şiddetin önlenmesinde, suç işlendikten sonra ağır cezalar vermekten ziyade, suç oluşmadan önce, en başta eğitimle, anaokulundan başlayarak, kişilerde sağlam bir vicdan ve oto kontrol duygusu geliştirilmesi sağlanabilmelidir.
Yayınlanma Tarihi: 14 Mart 2025