Şeker hastalığı ya da diyabet hastalığı, pankreasın yeterli insülin üretememesi ya da vücudun üretilen insülini doğru şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkan kronik yani kalıcı bir hastalıktır. İnsulin salgılanmasında ya da etkisindeki yetersizlik kan şekerinin yükselmesi ile sonuçlanır. Bunun nedeni de yağ ve protein metabolizmasında bozulmadır. Bu bozulmanın bir sonucu olarak özellikle geceleri daha sık idrara çıkma ihtiyacının başlaması, çok sık susamak, daha sık acıkmak, yorgunluk, kilo kaybı ve yaraların daha geç iyileşmesi gibi şeker hastalığı belirtileri ortaya çıkar.
Şeker Hastalığı (Diyabet) Nedir?
Bilimsel adı diabetes mellitus olan, diyabet olarak da bilinen şeker hastalığı, pankreasın yeterince insülin üretememesi veya vücudun insülini doğru kullanamaması sonucu kan dolaşımında yüksek şeker varlığına neden olan kronik bir hastalıktır. Vücudun yiyecekleri enerjiye dönüştürme şeklinin etkilenmesi kandaki şeker düzeyinin yükselmesi ile sonuçlanır.
Vücudun ihtiyaç duyduğu enerji temel besin öğeleri protein, yağlar ve karbonhidratlardan sağlanır. Bu besin öğelerinin en önemlisi parçası ‘glukoz’ yani basit şekerdir. Kan, enerji için kullanmak üzere glukozu vücudun tüm hücrelerine taşır.
Glukozun önemi, en başta beyin olmak üzere vücudun en önemli enerji kaynağı olmasından kaynaklanır. Hücreler ihtiyaç duydukları glukozu pankreastan salgılanan insülin hormonu yardımıyla kullanır. İnsülin hormonu vücutta yapılamaz ise glukoz enerji olarak kullanılamayacak ve kan şekeri yükselecektir.
Diyabet hastalığının yaygınlaşmasında değişen yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıkları etki göstermektedir. Düzenli ve dengeli beslenme prensiplerine uyarak hareketsiz yaşam tarzını terk etmek diyabet hastalığından korunmak mümkün hale gelebiliyor. Diyabet tanısı konulan hastalar uygun şekilde tedavi edilmediğinde beklenen yaşam süresi 8 yıl kısalmaktadır.
Şeker Hastalığı (Diyabet) Kimlerde Görülür?
Diyabet hastalarının kanında şeker miktarı artmakta ve böbreklerden dışarı atılmaktadır. Pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi veya ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda ortaya çıkan diyabet yeni doğmuş bir bebekte de 80 yaşında bir bireyde de görülebiliyor.
Kentleşme ile birlikte gelen hareketsiz yaşam tarzı, yanlış beslenme alışkanlığıyla birlikte tüm dünyada gittikçe yaygınlaşan diyabete çoğunlukla obezite eşlik etmektedir.En sık orta yaş ve üzerindeki kişilerde görülmektedir.
Beslenme alışkanlığındaki yanlışlıklar neticesinde son yıllarda çocuklarda, genç erişkinlerde obezite görülme sıklığının artış göstermesi diyabetin başlama yaşını öne çekebiliyor.
Şeker Hastalığı (Diyabet) Çeşitleri Nelerdir?
Diyabetin birden fazla tipi vardır. Diyabet hastalığı sınıflaması en son kabul edilen şekle göre;
- Tip 1 diyabet,
- Tip 2 diyabet,
- Gebelik (Gestasyonel) diyabeti,
- Diğer sebepler (ilaç kullanımına dayalı, hormonal bozukluklara dayalı v.b) olarak belirlenmiştir.
Toplumda en sık rastlanan diyabet türleri Tip 1 ve Tip 2’dir.
Tip 1 Diyabet
Tip 1 diyabet insülin hormonunun mutlak eksikliğinde meydana gelir. Tip 1 diyabet, bağışık sisteminin virüs, ilaç, aşılanma, fizik veya psişik stres v.b bir nedenle normalden sapması sonucu insülin yapımını üstlenen pankreas beta hücrelerinin tahribi sonucu gelişir. Bu tahribat %80’in üzerine ulaştığında şeker hastalığı belirtileri ortaya çıkmaya başlarBu hastaların mutlaka ömür boyu insülin tedavisi almaları gereklidir.
Tip 2 Diyabet
Bu şeker hastalığı türünün başlangıç döneminde pankreas yeterli miktarda insülin salgıladığı halde salgılanan insülin hücreler tarafından kullanılamaz. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde ise pankreastan insülin salgılanması yetersiz hale gelir. Tip 2 türündeki şeker hastalığında uzun yıllar klinik olarak bir belirti görülmeyebilir.
Enfeksiyon, ameliyat, gebelik, stres veya fazla kilo alınması diyabeti klinik olarak ortaya çıkarabilir. Tip 2 diyabet genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Aile fertlerinde şeker hastalığı olanlar, aşırı kilolu kişiler, 4 kg’dan daha ağır bebek doğuran kadınlarda bu tür şeker hastalığının görülme riski daha fazladır.
https://www.youtube.com/embed/ZGwJAr8WOOE
Şeker Hastalığı (Diyabet) Belirtileri Nelerdir?
Ağız kuruluğu ve bu yüzden daha sık susama, geceleri daha sık idrara çıkma, yorgunluk, plansız kilo kaybı, yaraların daha geç iyileşmesi, daha fazla acıkma ve bulanık görme diyabetin yaygın belirtileridir.
Kan şekerinin yüksek olduğuna işaret eden şeker hastalığı belirtileri şunlardır:
- İdrara çıkma sıklığının artması
- Artan susuzluk ve ağız kuruluğu
- Ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma
- Çabalamadan kilo verme
- Acıkma sıklığının artması
- Görüşün bulanıklaşması
- Ayaklarda özellikle ayak tabanında yanma
- Yaraların geç iyileşmesi
- Yorgun ve halsiz hissetme
- Sinirli olma gibi ruh halinde değişiklikler
- Ciltte kuruma ve genital bölgede kaşıntı
- Diş eti, vajina ve cilt enfeksiyonlarında artış
Şeker hastalığı bulunanlarda genel olarak karşılaşılan bu belirtilerin dışında, diyabet tipine göre de farklı semptomlar gerçekleşebilir.
Tip 1 şeker hastalığı belirtileri
. Diyabetin belirtileri şu şekilde sıralanabilir;
- Bulantı-kusma
- Halsizlik, yorgunluk
- Karın ağrısı
- Derin solunum
- Nefeste aseton kokusu
- Dalgınlık
- Özellikle geceleri sık idrara gitme
- Ağız kuruluğu
- Çok su içme
- Ciltte kuruluk
Tip 2 şeker hastalığı belirtileri
- İştah iyi olmasına rağmen kilo kaybı
- Kimi durumlarda görme bozuklukları
- Cilt yaralarının geç iyileşmesi
- Kaşıntı
- Sık sık enfeksiyon gelişmesi (özellikle idrar yolu enfeksiyonu)
- Ellerle ve ayaklarda uyuşma-karıncalanma
- Kadınlarda vajinal akıntı, kaşınma yakınmaları
Derin solunum, soluğun aseton (ekşimiş elma gibi)kokması, dilde kuruluk, uyku hali Tip 2 diyabette komanın belirtileri olup hemen hastaneye başvurmayı gerektirir.
Çocuklarda şeker hastalığı belirtileri nelerdir?
Klinik Bulgular
Sık tuvalete çıkma, çok su içme, aşırı yeme ve kilo kaybı klasik bulgulardır. Bulgular günler, haftalar içinde gelişebilir. Genellikle bu süre bir aydan kısadır. Bazen ilk dikkati çeken bulgu, idrar kontrolünü edinmiş çocuğun gece yatağını ıslatması olabilir. Sık rastlanan diğer bulgu yorgunluk ve letarjidir. Sıklıkla tablo direkt koma ile de ortaya çıkabilir.
Yeni tanı konmuş çocukların birçoğunda insulin tedavisine başlandıktan günler ya da haftalar sonra insulin gereksiniminde azalma görülür (balayı dönemi). Bu dönemde pankreas harabiyetini ya da vücudun insülin ihtiyacını artıran enfeksiyon, travma gibi faktör ortadan kakmıştır. İnsulin salgılanmasında kısmi iyileşme başlamıştır. Bu dönem tedaviden genellikle 2-8 hafta sonra görülür. Bu geçici iyileşme aylarca sürebilir.
Nasıl Anlaşılır?
- Klinik bulguların yanısıra rasgele alınan kanda glukoz seviyesinin 200 mg/dl üzerinde, açlık kan şekerinin 126 mg/dl üzerinde saptanması tanı koydurur.
- Kan şekerinin yüksek olması, idrarda şeker ve keton saptanması ile tanı konur. -Çoğu kez OGTT tanı için gerekli değildir.
- Bazen travma veya enfeksiyona bağlı olarak hiperglisemi ve glukozi görülebilir. Bu vakalarda söz konusu hastalık geçtikten sonra OGTT yapılmalıdır.
Tedavi
Amaç: İyi bir metabolik kontrol ile normal büyüme ve gelişmenin sağlanması, akut metabolik komplikasyonlar ile birlikte ileride gelişebilecek kronik komplikasyonların önlenmesidir.
Eğitim çocuğun yaşı, ilgisi ve ailenin sosyo-kültürel durumu dikkate alınarak verilmelidir. Diyabetik bir hastanın tedavi ve eğitimi bir ekip işidir.
Bu ekipte şu uzmanlar bulunmalıdır:
- Uzman çocuk hekimi
- Diyabet hemşiresi
- Diyetisyen
- Psikolog
Diyabetik çocuğun ailesi, öğretmeni ve okul doktoru hastalık konusunda bilgilendirilmelidir. Hasta ve ailenin devamlı eğitimi, yaşam boyu devam edecek olan hastalığın uygun tedavisi için şarttır.
Tedavi
Çocuk ve ailenin diyabet konusunda eğitimi önemlidir. Bu eğitimde şu bilgiler verilir:
- İnsulin uygulama yöntemi ve enjeksiyon bölgeleri
- İnsulin tipleri, doz ve değişiklikleri
- Evde kan şekeri ölçümü
- İdrarda şeker ve keton bakılması
- Beslenme özellikleri, besin değişimleri
- Egzersiz yapmanın önemi ve prensipleri
- Hipoglisemi ve hipergliseminin tanınması ve önlenmesi
İnsulin tedavide şarttır. Çoğul doz uygulamasının normal fizyoloji ile daha uyumlu olduğu, daha iyi bir metabolik kontrol sağladığı ve damar hasarına bağlı komplikasyonları önlediği gösterilmiştir.
Kan şekerinin açlıkta 80-120(okul öncesi 100-140) mgl /dl değerleri arasında olması istenir.
Olası Komplikasyonlar
Akut: Ketoasidoz, hipoglisemi, sabah hiperglisemileri, insuline bağlı komplikasyonlar
Kronik: Büyüme gelişme geriliği, nefropati, nöropati, retinopati-katarakt, eklem kısıtlılığı, hepatomegali vb.
Diyabetiklerin anne, baba ve kardeşlerinde diyabet sıklığının daha yüksek oluşu, biri diyabetli olan tek yumurta ikizlerinden diğerinde ihtimalin yüzde 50’ye yakın olması kalıtımı kanıtlar. Hastalığın ortaya çıkışında viral enfeksiyonlar, beslenme, toksinler ve stres gibi çevresel faktörler rol oynar.
Viral enfeksiyonlar doğrudan adacık hücrelerini hasara uğratarak ya da bağışıklık sistemini bozarak beta hücre harabiyetini başlatır. Kabakulak, kızamıkçık gibi salgınlar sırasında Tip 1 diyabet sıklığında artışlar görülmüştür.
Süt çocuklarında inek sütüne erken başlanması ile diyabet arasında ilişki kurulmuştur. Anne sütü ile beslenenlerde diyabet insidansının düşük olması, inek sütüne erken başlamanın diyabet gelişiminde tetikleyici olabileceğini destekleyen bir bulgudur.
Diyabetiklerin yüzde 80-90’ında adacık hücrelerine karşı antikor mevcuttur.
Yüzde 30-40’ında insulin antikorları saptanır. Bu bulgular vücudun kendi pankreas dokusuna karşı bir savaş başlattığının göstergesidir. Yani vücut kendi pankreas dokusunu artık yabancı bir doku gibi algılayıp onu vücuttan atmaya çalışmaktadır.
Tip I DM Gelişimi 6 Evrede Gelişir
- Genetik yatkınlık vardır, adacık hücreleri sağlamdır.
- Çevresel faktörler bağışıklık sisteminin çalışmasını bozar, vücut kendi pankreas hücrelerinin hasarlamaya başlar. İnsulin salgısı azalır fakat henüz kan şekeri normaldir.
- Hasar ilerler, metabolik bozukluk başlar.
- OGTT bozuktur, açlık kan şekeri yükselmiştir.
- Klinik diyabet ortaya çıkar. Bu evrede beta hücrelerinin yüzde 80’i harap olmuştur.
- Beta hücrelerinin tamamı harap olmuştur.
Tip I Diyabet riskini azaltmak için:
- Potansiyel diyabet hastalığının gelişimini önlemek için çevresel tetikçilerin yok edilmesi, annenin gebelik öncesi aşılanması ile gebelikte viral enfeksiyonların önlenmesi gerekir.
- Anne sütü ile beslenmenin özendirilmesi çok önemlidir.
- Bazı deneme aşamasında ilaçlar üzerinde çalışılmaktadır.
Çocukluklarda klinik gidiş:
- Akut başlangıç
- Remisyon (balayı)
- Şiddetlenme
- Tam diyabet aşamalarını izler.
Şeker hastalığı (Diyabet) Tanısı Nasıl Konulur?
Dünyanın hemen bölgesinde çok yaygın olarak görülen şeker hastalığı neredeyse salgın halinde her geçen gün artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri şeker hastalığının görülme sıklığını gözler önüne sermektedir. Verilerde 2035 yılına gelindiğinde dünyada tahmini diyabetli sayısının 592 milyon olacağı görülmektedir.
Türkiye'de şeker hastalığının görülme sıklığı yüzde 13,7'dir. Türkiye’de bazı bölgelerde diyabet sıklık oranı yüzde 20’leri bulmaktadır.
Tanı doktor muayenesi ve kan şekeri ölçümü ile konulmaktadır. Diyabet takibi uzman doktorlar eşliğinde yapılmakta ve ömür boyu sürmektedir.
Diyabet doğru yöntemler ve yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilir bir hastalıktır. Şeker hastalığı belirtilerinin erken dönemde fark edilmesi ve vakit kaybedilmeden önlem alınması elzemdir.
Şeker hastalığı yani diyabet tanısı kan şekeri ölçümleri ve şeker yüklenmesi ile konulabilmektedir. En az 8 saat süren açlıktan sonra bakılan açlık kan şekeri (AKŞ) veya yemek sonrası ikinci saat bakılan tokluk kan şekeri (TKŞ) şeker hastalığı teşhisi için fikir vermektedir.
Gün içinde açlık tokluk dikkate alınmadan rastlantısal olarak bakılan kan şekeri değeri de şeker hastalığı teşhisinde kullanılabilmektedir. Diyabet teşhisi konulması için bu değerlerin birkaç ölçümle daha teyit edilmesi gerekmektedir.
HbA1c denilen tetkikle de şeker hastalığı tanısı konulabilmektedir. Bu tetkikle kan glukozunun bir üç ay arası değerlerinin ölçümü yapılmaktadır.
OGTT, oral glukoz testi ile de bilinen şeker hastalığı şikayeti olmayan; fakat şeker hastalığı riski taşıyan kişilere genellikle 75 gram glukoz kullanılarak şeker yükleme yapılabilir.
Şeker Hastalığının Yol Açabileceği Komplikasyonlar Nelerdir?
Şeker hastalığı teşhisi konulan bazı insanlar uzun yıllar bu hastalıkla yaşamalarının ardından birtakım komplikasyonlar ile karşılaşabilir. Bazı şeker hastalarının gözlerinde, böbreklerinde, sinirlerinde ve ayaklarında bazı problemler çıkabilir. Yüksek tansiyon riski, kalp ve damar hastalıkları riski de diyabet hastalarında artmakta, diyabet hastalığı ilerledikçe bazı organlarda tahribat gerçekleşebilmektedir.
Şeker hastalığı; el, ayak parmaklarına, deriye ve vücudun diğer yerlerine kan taşıyan küçük damarlarda hasar meydana getirebilir. Özellikle tansiyonu da yüksek olan yüksek kan şekerine sahip şeker hastalarının küçük kan damarları zayıflayabilir, alyuvarların esneklik kaybetmesiyle birlikte küçük kan damarları bu durumdan zarar görebilir. Sonuç olarak hasara uğrayan zayıflayan damarlar çoğu zaman çatlar.
Şeker hastalığının en çok hasar verdiği organlardan biri de gözlerdir. İlerleyen şeker hastalığı kontrol altına alınmadığı takdirde gözle ilgili bazı sorunları da beraberinde getirebilir.
Diyabet tanısı konulan hastalar mutlaka göz dibi muayenesinden geçmelidir. Şeker hastalığının yol açtığı göz sorunlarının erkenden fark edilmesi bu sorunların hastanın yaşamını etkileyecek düzeye gelmesini önleyecek önlemlerin alınmasını sağlar.
Şeker hastalığının yol açabildiği bazı gözle ilgili sorunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Katarakt oluşumuna sebep olmak, kataraktın oluşumunu hızlandırmak,
- Göz içi basınç artışına neden olmak,
- Retinada görme merkezinde ödem oluşturarak görme kaybına neden olmak,
- Retinadaki yaygın hasar neticesinde göz içi kanamaları, bant oluşumu, retina ayrılması gibi rahatsızlıklar meydana gelebilmesi,
- Kan şekerindeki oynamalara bağlı olarak göz kırıcılığı yani gözlük numarası değişikliklerine neden olabilir.
Şeker hastalığı aynı zamanda süreç içinde böbrek sağlığını olumsuz etkileyebilir, hastayı böbrek yetmezliğine kadar götürebilir. Diyaliz tedavisi gören hastaların % 30-40’ında şeker hastalığına dayalı böbrek yetmezliği vardır.Diyabetik hastalarda görülen böbrek hastalığına diyabetik nefropati denir.
Şeker hastalığına dayalı böbrek hastalığı için erken tanı çok önemlidir. Zira nefropatinin erken dönemde tanısı konulursa yoğun insülin ve sıkı kontrol ile ilerlemesi durdurulabilmekte ve geriye döndürülebilmektedir.
Kalp ve kan damarları, diyabeti olmayan insanlarda da hasar görebilir ama diyabetli hastalarda daha yüksektir. Öyle ki şeker hastalarında kalple ilgili sorunların görülme sıklığı, şeker hastası olmayanlara göre 2-4 kat daha fazladır. Şeker hastalarının kanlarındaki şeker yüksekliğine bağlı olarak kalp damar yapısı bozulmakta, damar sertliğiyle birlikte damar tıkanıkları oluşmaktadır. Neticede kalp, kanı gittikçe tıkanan damarlardan geçirebilmek için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Bu durum kalp krizlerinin, inmelerin gelişmesine, tansiyonun yükselmesine, kollara, bacaklara ve başa yetersiz kan gitmesine neden olabilir.
Şeker hastalarının olası bir kalp hastalığı riskine karşı tansiyon ve kolesterol değerlerini düzenli olarak kontrol ettirmeleri gerekmektedir. Hipertansiyon ve yüksek kolesterol ikilisi sık görülen kardiyak sorunlardandır. Hastalara, kan yağları ( total kolesterol, HDL, LDL ve trigliserid) düzeylerini 3-6 aylık aralıklarla ölçtürmeleri önerilir.
Diyabet ayrıca, sinir hücrelerine de zarar verebilir. Kan şekeri yüksek olduğunda sinir hücreleri şişer ve bozunuma uğrar.
Vücutta organlara sinyaller taşıma görevini yerine getiremeyen sinir hücrelerinin hasar görmesi neticesinde ayaklarda ve bacakların aşağı kısımlarında karıncalanma, uyuşma, yanma, sızı ve zonklama hisleri oluşur. Bu durum diyabetik nöropati olarak adlandırılır. Kan şekeri düzeyi normal olduğunda nöropati bulguları azalır veya tamamen kaybolabilir.
Şeker hastalığının yol açtığı sinirlerin hasar görmesi ile birlikte cinsel sağlık da bu durumdan olumsuz yönde etkilenebilir. Örneğin; erkeklerde sertleşme bozuklukları (iktidarsızlık), kadınlarda ise orgazma ulaşma yeteneğinde azalma olabilir.
Kan şekerinin yüksek olması infeksiyonriskini artırabilir. Küçük kan damarlarındaki hasar deriye yeterli kan gitmesine engel olur, vücudun mikroplara savaş sistemi yavaşlar. Bu iki durum da infeksiyon riskini artırmış olur. Diyabetik hastalara grip ve zatürre gibi hastalıklardan koruyucu aşı tedavileri yapılmalıdır
İnfeksiyonlar; ağız, akciğer, mesane, ve deri gibi pek çok yerdegörülebilir. Ciltte mantar oluşumuna eğilim artar. Ağızda oluşan infeksiyon diş eti hastalıklarına ve diğer diş sorunlarına da yol açar. Şeker hastalarında sinirlerin zarar görmesi nedeniyle yaralanmalar ve kesikler herhangi bir ağrıya yol açmayabilir. Yaralanmaları fark etmeyen hastalar daha çabuk mikrop kapabilir.
Öte yandan kan şekerinin yüksek olması vücudun infeksiyonlarla savaşıp yarayı iyileştirme yeteneğini zayıflatır. Bu durum deri dokularının ve diğer dokuların ölmesiyle neticelenebilir.
Özellikle tip 2 diyabet hastalığının başlangıcından itibaren vücuttaki “hiperinsulinemi”, vücutta bulunan tümör hücrelerinin daha hızlı büyümesine neden olarak hem yeni kanser oluşmasına hem de mevcut tümörlerin büyümesine yol sebep olabilir. Kanserli şeker hastalarının tedavilerinden olumlu sonuçlar almaları için doğru bir şekilde kan şekeri kontrolü sağlamaları önem teşkil etmektedir.
Şeker Hastalığı Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Şeker hastalığı tedavisinde amaçlanan şey kan şekeri yükselmelerini ve kan şekeri düşmelerini önlemektir. Diyabet komplikasyonlara neden olabileceği için ihmal edilmemesi gereken çok önemli bir hastalıktır. Şeker hastalığı tedavisinde; hem günlük iyilik halini oluşturmak hem de uzun dönem komplikasyonların gelişiminin önüne set çekilmek istenir.
Şeker hastalığının tedavisinde değişmez kurallar; eğitim, dengeli beslenme düzeni, egzersizdir.Tip 1 şeker hastalığında ömür boyu insülin kullanmak gereklidir.
Tip 2 diyabette önerilen yaşam tarzı değişiklikleri ile kan şekeri düzeyleri normal sınırlar içinde tutulamaz ise ağızdan hap olarak alınan ilaçlar tedavi planına eklenir. Tip 2 şeker hastalarının bazılarında ise kan şekeri düzeyini normal sınır altında tutabilmek için geçici veya kalıcı süreyle insülin tedavisine ihtiyaç duyulabilir.
İnsülin tedavisinin zorunlu olduğu haller, şeker hastasının pankreasındaki hücrelerin yeterli miktarda insülin üretememesine bağlıdır. İnsülin tedavisi geçici veya kalıcı olabilir. İnsülin tedavisinin kalıcı süre ile uygulanması zorunluluğu hastanın pankreasındaki hücrelerin yeterli miktarda insülin üretememesine bağlıdır.
Diyabet eğitimi, diyabet hastalarının ve yakınlarının şeker hastalığı bulgularına, doğru beslenme planına, şeker hastalığına bağlı gelişen hastalıklara dair bilgi sahibi olmasına (komplikasyonlar), şeker hastalarının kendi kendilerini takip edebilmesini, kan şekerin nasıl ölçüleceğine dair bilgilerini öğrenmesini ve öğrendiklerini günlük hayatta uygulanmasını kapsamaktadır. Nitekim diyabet eğitimi tedavide olmazsa olmazlardandır.
https://www.youtube.com/embed/oGhemuUYmTc
Şeker hastalığında ilaçsız tedavi mümkün mü?
Şeker hastalığında ilaçsız tedavi, erken tanı döneminde özellikle yüzde 10’ları bulan bir kilo kontrolü sağlandığı takdirde Tip 2 diyabetli hastaların başarılı bir şekilde tedavi edilmesine yardımcı olur; ama hastalık için tam bir iyileşme sağlayamaz.
İlaç tedavisi hastaların durumuna göre belirlenebilmektedir. Öte yandan diyabeti tedavi edici doğal bir ürün henüz bulunmamaktadır.
Şeker Hastalığından Korunmak için Neler Yapılmalı?
Tip 1 şeker hastalığının önlenmesini sağlayabilecek etkin bir tedavi yöntemi günümüzde mevcut değildi. Nitekim Tip 1 diyabetin komplikasyonlarından korunmak için erken tanı elzemdir.
Tip 2 şeker hastalığı ve komplikasyonlarından korunmak için öneriler:
- Yeterli ve dengeli beslenme sağlanmalı; günde en az beş porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.
- Şeker gibi basit karbonhidratlar yerine tam tahıl ürünleri, kuru baklagiller tercih edilmeli, basit karbonhidratlar günlük enerjinin yüzde 10’unu aşmamalıdır.
- Günlük tüketilen tuz miktarının 5 g’ı aşmamasına dikkat edilmelidir.
- Hareketli yaşam tarzı benimsenmeli, haftanın en az 5 günü düzenli olarak en az 30 dakika orta yoğunlukta aktivite yapılmalıdır. (tempolu yürüyüş vb.)
- Aşırı kilolular kilo kaybı sağlamak için daha fazla fiziksel aktivite yapmalıdır.
- Sigara kullanılmamalı, aşırı alkol tüketilmemelidir.
- Boya uygun vücut ağırlığı hedeflenmelidir.
- Günlük ihtiyaç duyulan enerjinin yüzde 25-30’u yağlardan sağlanmalı, enerjinin doymuş yağ asidinden gelen oranı yüzde 10’un altında olmalıdır.
Şeker Hastalığında Doğru Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Diyabette tıbbi beslenme tedavisinin hastaların yaşam kalitesi için çok önemlidir. Uygulanan sağlıklı beslenme programı ile kan şekerinin istenilen seviyede tutulması ve kan yağlarındaki artışa engel olunması amaçlanır. Doğru gıdaları tüketen hastalar, şeker hastalığının yol açabileceği diğer rahatsızlıklara yakalanma riskini de azaltmış olurlar.
Şeker hastalarının diyeti diyetisyenler tarafından kişiye özel olarak belirlenmelidir. Zira şeker hastasının boyu, kilosu, kan şekeri oranı ve kullandığı ilaçlar, oluşturulacak beslenme programı için temel verileri oluşturur.
Şeker hastalarına yönelik oluşturulan günde 6 öğün olarak beslenme programı sayesinde, insülin dengeli bir şekilde kullanılmış olur, vücudun insülin ihtiyacı azalır, hasta ani şeker yükselmesi veya düşmesi gibi durumlarda da korunmuş olur. Öğün araları 2-2,5 saati aşmamalı, öğünlerde alınan kalori dengeli olmalıdır.
Şeker hastalarına basit karbonhidratlara göre, sindirimi daha uzun bir zamanda gerçekleşen kurubaklagilerl, sebze, tahıllı ekmek gibi ‘kompleks karbonhidratlı’ besinler önerilir. Şeker hastalarına yönelik hazırlanan diyet geçici olmamalı, beslenme alışkanlığı haline getirilerek yaşam boyu devam ettirilmelidir.
Şeker hastalarına yönelik başlıca beslenme önerileri:
- Margarinlerden uzak durulmalı; sadece zeytinyağı ve az miktarda tereyağı tercih edilmelidir. Izgara ve yağsızırmızı et vebeyaz ete öncelik verilmelidir.
- Şeker hastaları her türlü şekere, kızartılmış ve kavrulmuş besinlere, hazır gıdalara mutfakta yer vermemelidir.
- Hastaların beslenme programı B,C ve E vitaminleri yönünden zengin gıdalardan oluşmalıdır.
- Diyetteki posa içeriği artırılmalıdır. Posa yüzdesinin fazla olması karbonhidrat emilimini yavaşlatır, bu durum da şeker seviyesinin düzenlemesine olumlu yönde etki eder.
- Meyveler kabukları soyulmadan tüketilmelidir.
- Patates, havuç, pirinç gibi kan şekerini hızlı yükselten glisemik indeksi yüksek besinlerden kaçınılmalıdır.
- Su tüketimi artırılmalıdır. Gün içerisinde en az 2-2,5 litre su tüketmeye dikkat edilmelidir.
- Yemekler; ızgara, haşlama veya fırınlama yöntemi kullanılarak pişirilmelidir.
- Mümkün olduğunca tatlandırıcı kullanılmamalıdır
- Konserve, ev yapımı tuzlu salçalar, salamura gibi çok tuzlu besinlerden uzak durulmalıdır.
Şeker Hastalığı (Diyabet) ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Diyabet nedir?
Diyabet, vücudun insülin hormonunu üretme veya ona yanıt verme yeteneğinin bozulması sonucu karbonhidrat metabolizmasının anormalleşmesi ve kanda glukoz (şeker) düzeylerinin yükselmesiyle oluşan bir hastalıktır.
Diyabet nasıl anlaşılır?
Diyabet hastalarında bilhassa geceleri daha fazla tuvalete çıkma ihtiyacı, çok fazla susama, daha sık acıkma, ayak altında yanma hissi, yaraların geç iyileşmesi, yorgunluk, kilo kaybı ve görüşte bulanıklaşma gibi belirtiler görülür.
Kan şekeri değeri kaç olmalı?
Açlık kan şekeri 126 mg/dL'den yüksek, rastgele ölçülen kan şekeri düzeyi 200mg/dL'den yüksek, şeker yükleme testi sırasında 2.saat kan şekeri düzeyi 200mg/dL veya üzerinde, HbA1c değeri % 6,5’tan fazla ise ise kişi diyabetli olabilmektedir ve vakit kaybetmeden uzmana başvurmalıdır.
Şeker ameliyatı nedir, kimlere yapılır?
Tip 2 şeker hastalığında, kan şekeri düzeyini normal sınırlarda tutmak için bazı hastalara ilaç tedavileri, bazı hastalara da insülin desteği uygulanmaktadır. Ömür boyu sürmekte olan diyabet takibi esnasında hastaların hareketli yaşam tarzı, doğru beslenme alışkanlıkları kazanmaları da sağlanmaktadır. Tüm bu önlemlerin yetersiz kaldığı durumlarda Tip 2 diyabet tedavisi için cerrahi seçenek gündeme gelebilmektedir.
Diyabet yaşam tarzı değişikliklerine ve ilaç tedavisine uyulduğunda başarı ile kontrol altında tutulabilen bir hastalıktır. Ancak hastalığın ciddi seyri veya hastanın tedaviye uyum problemi gibi nedenlerden dolayı hastalığa bağlı ciddi organ hasarları gelişme riski varsa , diyabet hastalarının çok az bir kısmında cerrahi tedavi düşünebilir.
Açlık ve tokluk kan şekeri değerleri kaç olmalıdır?
Tokluk Kan şekeri normal değeri;
1. saat 140 mg/dl,
2. saat 120 mg/dl veya altındadır.
Tokluk kan şekerinin 200 mg/dl seviyesinde veya üzerinde olması durumunda şeker hastalığı (diyabet) tanısı konur.
Açlık kan şekeri değerlerinde ise;
- 50/70mg/dl: hipoglisemi olabilir.
- 70/100mg/dl: normal, 100/125mg/dl değerlerinde ise gizli şeker olabilir.
- 126mg/dl üzeri: diyabet olabilir
Not: Açlık ve tokluk kan şekeri sonuçlarına yönelik genel değerlendirmeler mutlaka doktor tarafından yapılmalıdır.
Şeker hastalığı bulaşıcı mı?
Şeker hastalığı da hipertansiyon ve hiperlipidemi (kolesterol yüksekliği) gibi kronik bir hastalıktır. Nitekim mikrobik ve bulaşıcı bir hastalık değildir. Şeker hastalığı kalıtsal olabileceği için aynı ailede birkaç kişide görülebilir;ancak bulaşıcı özelliği yoktur.
Şeker hastalığında insülin kullanımı bağımlılık yapar mı?
"İnsülin kullanımı bağımlılık yapar, başlandığında tekrar tabletlere dönmek mümkün olmaz." düşüncesi kesinlikle doğru değildir. Diyabet tedavileri ‘’bağımlılık’’ yapmaz. ‘’Bağımlılık’’ kelimesi eskiden Tip 1 ve Tip 2 diyabet hastalıklarının yerine, ‘’insüline bağımlı’’ ve ‘’insüline bağımlı olmayan’’ diyabet terimleri kullanılması nedeniyle ortaya çıkan karışıklık ile yerleşmiştir. İnsülin tedavisi geri dönüşü olmayan bir tedavi değildir. Örneğin gebelikte insülin kullanan bir şeker hastası doğumdan sonra tabletlerine başlayabilir ya da operasyon planlandığı için insüline geçilen hasta ameliyattan sonra yemek yemeye başladığında tabletlerine dönebilir. İnsülin ihtiyacı azalan diyabet hastaları da durumlarına göre endokrinolojik değerlendirme sonucu insülinden tablete dönebilirler.
İnsülin tedavisi böbreklere zarar verebilir mi?
İnsülin, vücudumuzda zaten bulunan ve eksik olduğu için şeker hastalığı oluşan hormondur, vücuda zararı yoktur. Vücuda zararlı olan ve körlük, böbrek yetmezliği gibi sorunlara neden olan ise uzun süre yüksek seyreden şeker düzeyleridir. Hastaların çoğu iğne korkusu nedeniyle insülin tedavilerine başlamaktan kaçındıkları ya da diyet düzenine uymadıkları ve ilaçlarını düzenli almadıkları için uzun süre yüksek seyreden şeker düzeyleri sonunda organ hasarlarına neden olmaktadır.
Şekerli besinlerden uzak duran kişilerin diyabet olma ihtimali yok mudur?
Şeker hastalığı aşırı şekerli gıdalar tüketildiği için değil, pankreastan insülin salınımı eksikliği veya vücutta insülin direnci olduğu için ortaya çıkar. Şeker hastalığı olanlarda ilaç tedavisine ek olarak diyette şekerli besinler kısıtlanır ve pankreasa normal şeker düzeylerinin sağlanması konusunda yardımcı olunur.
Obezite ve diyabet arasında nasıl bir ilişki vardır?
Şeker hastalığında en önemli risk faktörü şişmanlık yani obezitedir. Bu durum dünyada genel olarak kabul gören “beden kitle indeksine” göre kategorize edilmektedir. Buna göre özellikle santral obezitesi yani bel çevresi belirlenen oranların üzerinde olan kişilerde, 40 yaşından itibaren; başka herhangi bir risk faktörü aranmaksızın 3 yılda bir diyabet taraması yapılmalıdır. Ancak fazla kilolu ancak şişman olmayan kişilerin, aşağıdaki risk gruplarından birinde yer almaları halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık araştırılmaları gerekir.
Kişi şişman ise 40 yaşından itibaren diyabet için rutin tarama testleri yaptırmalı; fazla kilolu ya da tombul ise aşağıdaki sorulardan birinin bile cevabı evet ise yine diyabet hastalığı için araştırılıp takibe alınmalıdır.
- Birinci ve ikinci derece yakınlarınızda diyabet var mı?
- İri bebek (doğum tartısı 4000 gr ve üzerinde bebek) doğurdunuz mu?
- Daha önceki gebeliklerinizde “gebelik diyabeti” tanısı aldınız mı?
- Hipertansiyonunuz (kan basıncı: KB ≥140/90 mmHg) var mı?
- Dislipideminiz (HDL-kolesterol ≤35 mg/dl veya trigliserid ≥250 mg/dl) var mı?
- Daha önce şeker yükleme testi yaptırdınız ve değerlerinizin çok iyi olmadığı belirtildi mi?
- Polikistik over sendromunuz var mı?
- Herhangi bir damar hastalığınız var mı?
- Doğduğunuzda doğum tartınız 2500 gramın altında mıymış?
- Sedanter yani fiziksel aktivitenin minimum seviyede olduğu, hareketsiz bir yaşam tarzınız mı var?
- Doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük gıdalardan oluşan “sağlıksız” bir beslenme alışkanlığınız mı var?
- Psikiyatrik bir hastalığınız var ve bunun için ilaç kullanıyor musunuz?
Obez şeker hastaları beslenmede nelere dikkat etmeli?
Tip 2 diyabetli hastaların insülin tedavisi alsın ya da almasın büyük çoğunluğu fazla kilolu ve obezdir. Beslenme programı hazırlanırken obez şeker hastalarının öncelikle fazla kilolarından kurtulması amaçlanır. Obez şeker hastalarının beslenme tedavisinden olumlu sonuç alabilmeleri için aşırı kiloların nedenlerinin ortaya çıkarılması ve buna göre çözümler üretilmesi önemlidir.
Şeker hastalarında ayak bakımında dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Şeker hastalarında ayak bakımı çok önemlidir. Zira diyabetik hastaların diğer kişilere oranla ayaklarında problem yaşama olasılığı yüksektir.
Kan şekeri kontrolünün uzun vadede sağlanamaması sinir uçlarının hasar görmesine yani nöropatiye neden olmaktadır. His kaybı olduğunda batma, yanma, donma fark edilmeyebilir. Kaslar esnekliğini kaybeder, ayak parmaklarında ve tabanda şekil bozukluğu oluşur.
Ayak bakımında dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Ayaklar her gün yıkanıp, herhangi bir yara ya da renk değişikliği var mı diye dikkatlice kontrol edilmelidir.
- Ayak uzun süre infeksiyon riskine karşı sabun gibi bir kimyasala maruz bırakılmamalı, yumuşak bir havluyla kurulanmalıdır.
- Ayak yıkama suyunun ısısı ölçülmelidir. Ayaklarda olan his kaybı şiddetli yanıklara yol açabilir.
- Parmak aralarına krem sürülmemeli ve ıslak bırakılmamalıdır.
- Ayakkabı giymeden önce içi kontrol edilmeli, evde dahi pamuklu çorapla gezilmelidir.
- Tırnaklar düz bir şekilde kesilmelidir. Tırnak batması problemi varsa, tırnak kesme işlemini profesyonel bir kişinin yapması gerekir.
- Ayakkabıların içi temiz tutulmalı, ılık bir bezle düzenli olarak temizlenmeli ve temizlendikten sonra mutlaka kurutulmalıdır.
- Çıplak ayakla toprağa basılmamalıdır
Şeker hastaları kış mevsiminde nelere dikkat etmelidir?
Özellikle şeker hastalarının kış aylarında havaların soğumasıyla birlikte beslenme düzeni, spor aktivitesi, vücut bakımı gibi pek çok konuda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Hava sıcaklığının düşmesiyle birlikte vücudun kalori harcaması ve buna bağlı metabolizma hızında azalma meydana gelir. Bu durum da kan şekeri ayarı bozulmasına neden olur.
Kan şekerini dengede tutan diyet ve ilaçlar da yaz aylarına oranla kış aylarında daha az etkili olabilir. Nitekim kış aylarında hastalar kan şekerini bir dönem için sık kontrol etmeli, diyet ve tedavide oluşabilecek değişiklikleri hekimine danışmalıdır.
Hastalarda azalmış aktivite ve buna bağlı olarak öğün saatlerinde aksatılma yaşanması “hipoglisemi” denilen şeker düşüklüğüne sebebiyet verebilir. Diyabet hastaları kış aylarında da uzun süre aç kalmamaya öğün atlamamaya dikkat etmelidir.
Özellikle diyabetik nöropati gelişmiş hastalar ayaklarında sürekli üşüme hissi olabileceğinden soba ve diğer ısıtıcılara ayaklarını yakın ve uzun süre tutabilmektedir. Bu durum ayak yanıklarının kışın fazlaca görülmesine davetiye çıkarmaktadır.
Şeker hastaları yaz mevsiminde nelere dikkat etmelidir?
Yaz aylarındaki yüksek sıcaklık nedeniyle birçok fizyolojik reaksiyon meydana gelmektedir. Yüksek sıcaklıkta nem ve buna bağlı yüksek basınç diyabet hastalarının sağlıklarını olumsuz yönde etkiler. Şeker hastalarının yaz aylarında çalışma programlarını ve tatil planlarını olabildiğince sağlık durumlarını göz önüne alarak yapmaları önerilmekte, sıcaklığın yüksek olduğu saatlerde kapalı yerlerde bulunmaları, açık alanlarda ise mutlaka şapka kullanmaları gerekmektedir.
Şeker hastaları, hastalığını etkileyecek sorunları bilerek önlem alması durumunda yaz aylarında seyahat edebilir. Yaz aylarında deri ısısının artması neticesinde deri altına uygulanan insülinin etkisi daha hızlı meydana gelerek hipoglisemi riski artmaktadır. Bu durumla karşılaşan şeker hastalarının doktora başvurması ve insülin uygulama tekniklerine dair detaylı bilgi almaları gerekmektedir. Bununla birlikte kullanılan insülin kalemlerinin çok iyi muhafaza edilmesi ve direk güneş ışınlarından uzak tutulması gerekmektedir.
Şeker hastalığı göz hastalığına neden olur mu?
Katarakt, diyabeti olanlarda olmayanlara oranla daha sıklıkla ve daha genç yaşlarda oluşmaktadır. Ayrıca, görme sinirini etkileyebilir ve göz kaslarında felçlere yol açarak paralitik göz kaymasına (şaşılık) yol açabilmektedir. Diyabetin en önemli komplikasyonu retina tutulumudur. Retinada ödem (su tutulması), kanama odakları ve yeni damarlanmaya yol açabilmektedir.
Bu yeni oluşan hassas damarlar da kanayarak göz içi kanama ve retina dekolmanı oluşturabilmaktedir. Hastalığın daha ileri evrelerinde de glokom (göz içi basıncının artması) oluşabilmektedir.
Hastalık ve komplikasyonları tedavi edilmezse körlükle sonuçlanabilmektedir. Şeker hastalarında genelde yavaşca ilerleyen görme azalması olabileceği gibi ani görme kayıpları da olabilir. Bununla birlikte, hastaların gözlerinde hasar başlamasına karşın görmeyle ilgili hiçbir şikayetleri olmayabilir. Bu da, şeker hastalarının muayenelerinin, diyabet uzmani ile birlikte göz doktoru tarafından yapılmasının önemini göstermektedir.
Erken teşhis ve tedavi ve sık kontrollerle birçok şeker hastasında ciddi görme kayıpları engellenebilmektedir. Diyabetik hastalar görmelerinde azalma olmasını beklemeden göz doktoruna muayane olmaları gerekmektedir. Erken evrede tespit edilen lezyonlar daha etkin ve güvenli bir sekilde tedavi edilebilmektedir.
Kan şekeri düzeyi, hipertansiyon, kolesterol düzeyi ve diğer önemli tetkiklerin de şeker hastalığınızla ilgilenen doktor tarafından kontrol altında tutulması gerekmektedir.
Şeker hastalığı ruhsal sorunlara yol açabilir mi?
Diyabet, kişinin fizyolojik yapısında birtakım değişikliklere neden olmakla birlikte, ruhsal denge ve uyumunda da bazı sorunlara yol açabilmektedir. Özellikle hasta kişideki kaygı, stres, toplumsal ve sosyal desteğin yetersiz olması, diyabet ile ilgili olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Aynı şekilde ağır strese maruziyet, diyabete yatkınlığı olan kişilerde hastalığın ortaya çıkmasına da yol açabilmektedir.
Bazı araştırmalar diyabete neden olan faktörler arasında; yas, travma gibi olayların da yer aldığını göstermektedir. Diyabetli hastalarda duygusal tepkiler ve uyum güçlükleri sıklıkla görülmektedir.
Hastalık belirtileri, komplikasyonlar ve uygulanan tedavilerin yarattığı doğal sıkıntı ile birlikte; geleceğe yönelik endişe, yeterliliğinin kaybedileceği ve başkalarına bağımlı hale gelinebileceği korkuları, beden görünümünün bozulacağına ilişkin kaygılar; hastanın fiziksel, bilişsel ve duygusal işlevlerini ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyebilmektedir.
Diyabet tanısı sebebiyle demoralize olan hastalar; beslenme, tedavi yönetimi ve fiziksel aktivitelere uyum konusunda güçlük çekebilir. Ruhsal durumdaki olumsuz değişiklikler stres hormonlarını artırarak kan şekeri düzeylerinde dengesizlik ve insülin etkisinde azalmaya neden olabilir.
Tedaviye rağmen kan şekeri düzenlenmeyen hastalarda, stres ve kaygı önemli bir etkendir. Şeker hastalarında bir diğer dikkat edilmesi gereken sorun, yüksek kaygıdır. Kendine yetememe, bağımsız olamama, organlarında hasar olacağı, çevrenin ve ailenin desteğinin kaybolacağı gibi endişeler sık görülmektedir. Ancak bozukluk düzeyinde olan ile normal duygusal yanıtı birbirinden ayırmak gerekir.
Diyabetik hastalarda yapılması gereken, psikiyatrik bozukluklar oluşmadan önleyici tedbirler almaktır. Ayrıca hastalığı odak noktasından kaldırıp, yaşam alışkanlıklarından birtakım değişikliklere gitmenin de önemli ölçüde faydası olacaktır. İşte bu değişiklikler şu şekilde sıralanabilir:
Kişi kendini iyi tanımalı, etkilendiği stres yapıcı olayları saptamalı ve bunlara nasıl yanıt vermesi gerektiğinin farkında olmalıdır.
- Stres yapıcı olayların tamamından uzak duramaya büyük özen gösterilmelidir.
- Stresten tamamen uzaklaşmak mümkün olmasa da, özellikle diyabete bağlı oluşabilecek ancak henüz oluşmamış komplikasyonlardan dolayı kaygı duyuluyorsa uygun başa çıkma yöntemleri geliştirmelidir.
- Çevresi ile iyi ilişkiler kurarak, kendisine yakın gördüğü kişilerden destek almalıdır.
- Keyif verici aktivitelere dahil olarak odak noktasını değiştirmelidir.
- Bir hobi edinmek, kısa süreli bir seyahate çıkmak ya da gün içeresinde açık havada yürüyüş yapmak bile diyabetli hastaya iyi gelecektir.
- Sinema, tiyatro veya arkadaş toplantıları gibi kişiyi sosyalleştirecek aktiviteler, kısa süreli de olsa zihinleri olumsuz ve kaygı yaratan düşüncelerden uzaklaştıracaktır.
Bütün bu alınan önlemlere rağmen hastalığa uyum sağlamakta güçlük çekildiği durumlarda psikiyatrik yardım almak uygun olacaktır. Terapi desteği ve gerekli hallerde ilaç tedavisi, bu süreçte hastaların mevcut stres faktörleri ile baş etmelerini kolaylaştıracaktır.
Şeker hastalığı dilde uyuşma yapar mı?
Düşük kan şekeri veya hipogliseminin bir belirtisi de dilde veya dudaklarda ani uyuşma veya karıncalanma hissidir. Sonuç olarak diyabet ve düşük kan şekeri (hipoglisemi) , ağız ve dudak uyuşması gibi bir takım semptomlara yol açabilir.
Şeker hastalığı genetik midir?
Tip 1 ve tip 2 diyabetin farklı nedenleri mevcuttur. Hastalığa yol açan tek etken genetik değildir. Örneğin tek yumurta ikizleri aynı genlere sahiptir. Ancak bir ikizden biri tip 1 diyabetli olduğunda, diğeri en fazla yüzde 50 ihtimalle hastalığa yakalanır. Yineiİkizlerden biri tip 2 diyabetli olduğunda, diğerinde diyabetin oluşma riski en fazla dörtte üçtür.
Memorial Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
Güncelleme Tarihi : 23 Kasım 2024
Yayınlanma Tarihi: 22 Eylül 2023