Familial Mediterranean Fever yani FMF olarak da bilinen ailevi akdeniz ateşi, göğüs, karın ya da eklemlere tekrarlayan ağrılı bir şekilde görülen inflamasyon ataklarıdır. Kalıtsal olarak anne ve babadan geçen FMF hastalığı, atak olarak ortaya çıkarak döküntü, bağ ağrısı ve ateş gibi belirtilerle görülür. Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığında ataklar ani olarak gelişir ve bir süre sonra kendiliğinden geriler. MEFV olarak adlandırılan bir gen mutasyonundan kaynaklanan FMF hastalığının kesin tedavisi yoktur, hastalığa bağlı şikayetler hayat boyu sürebilir.
- Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Nedir?
- Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Neden Olur?
- Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
- Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Komplikasyonları Nelerdir?
- Ailevi Akdeniz Ateşi Tanısı Nasıl Konulur?
- Ailevi Akdeniz Ateşi Tedavisi Nasıldır?
- Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular
Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Nedir?
Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), erken çocukluk döneminde göğüs, karın ve eklemlerde tekrarlayan ağrılı iltihaplanmalar ve ateşlenme atakları ile başlayan genetik bir hastalıktır. FMF hastalığı otozomal resesif geçişli, yani anne babadan gelen her iki gen kopyasında da mutasyon durumunun bulunduğu bir hastalıktır ve genellikle Akdeniz kökenli insanlarda görülür.
Bu hastalığın kesin tedavisi olmasa da, hastalığın yol açtığı belirti ve semptomlar hafifletilebilir hatta tamamen önlenebilir. Ailevi Akdeniz Ateşi, serozit, sinovit (eklem zarlarında oluşan iltihaplanma) veya deri döküntüsünün eşlik ettiği nispeten kısa, genellikle 1 ila 3 günlük ateş atakları ile karakterizedir. Bazı hastalarda ataklar bebeklik döneminde veya erken çocukluk döneminde başlar. Hastaların yüzde 80- 90'ı ilk ataklarını 20 yaşına kadar yaşar.
Ailevi Akdeniz Ateşi ataklarının sıklığı, hem hasta grupları arasında hem de herhangi bir hasta için oldukça değişkendir ve ataklar arasındaki aralık, günlerden yıllara değişir. Atak türü - abdominal, plevral veya artritik olmak üzere zamanla değişebilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi'nde ilk atak genellikle çocukluk çağında görülür ve 20 yaşından önce başlar. Tüm ataklar 2 ila 4 saat içinde gelişir ve 6 saat ile 4 gün arasında sürer. Meydana gelen ataklara bazen döküntü veya baş ağrısı da eşlik eder. Bu kalıtsal hastalık, periyodik ateş sendromlarının en yaygın olanını temsil eder ve çoğunlukla Akdeniz ve Orta Doğu kökenli insanları etkilediği için FMF olarak adlandırılır.
FMF ve diğer ailesel periyodik ateş sendromları yalnızca yirminci yüzyılın ikinci yarısında tanımlanmış olsa da periyodik ateşlerin tanımları antik çağlardan beri bulunabilir. FMF hastalığında ataklar kendiliğinden düzelme eğiliminde olsa da, FMF'nin klinik bir önemi söz konusudur. Eğer atakları önlemeye yardımcı olmak için tedaviye başlanılmazsa hastalık özellikle böbreklerde ciddi sekonder amiloidoz hasarına ve böbrek yetmezliği gelişme potansiyeline yol açabilir. Bu yüzden Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığının tedavi edilmesi büyük önem arz eder.
Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Neden Olur?
Ailevi Akdeniz ateşi, Pyrin isimli gendeki mutasyonlar sonucunda meydana gelen bir hastalık türüdür. Kalıtsal bir hastalık olarak karşımıza çıkan FMF hastalığı, MEFV geninin iki anormal kopyasını gerektiren resesif bir hastalık olduğu düşünülse de çocuklarda tek bir mutasyona uğramış gen bile olsa hastalığı geliştirebilirler. Nadiren, anormal gen bulunmasa bile hastalara Ailevi Akdeniz Ateşi teşhisi konulabilir. MEFV geni, pirin adı verilen bir protein yapar. Pyrin, iltihabın doğal kontrolünde rol oynar. MEFV geni düzgün çalışmadığında, iltihap kontrolden çıkar ve hastalar enfeksiyon olmaksızın ateş ve ağrı nöbetlerine maruz kalır.
Ailevi Akdeniz ateşi riskini artırabilecek faktörler şöyle açıklanabilir:
Hastalığın aile geçmişi: Ailenizde FMF kökeni varsa kişinin hastalığa yakalanma riski daha yüksektir.
Akdeniz kökeni: Ailenizin köken olarak geçmişi Akdeniz bölgesine dayanıyorsa, bu durum Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığına yakalanma riskini artırabilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
FMF hastalığında karın, göğüs veya eklemlerde tekrarlayan ağrılı inflamasyon atakları yaşanır ve bu ataklara sıklıkla ateş, baş ağrısı ve bazende döküntüler ortaya çıkar.
Ailevi Akdeniz ateşi (FMF) hastalığının başlıca belirtileri şunlardır
- Karın ağrısı
- Tekrarlayan ateş nöbetleri
- Nefes almayı güçleştiren göğüs ağrısı
- Deride kızarıklıklar (özellikle bacaklar ve diz altları)
- Dizler, ayak bilekleri ve kalça eklemlerinde şişme
- Kas ağrıları
- Testis torbasında şişlik ve hassasiyet
Karın, göğüs ve eklem ağrıları
FMF hastalarının yaklaşık yüzde 90’ında karın ağrısı şikayeti oluşur. Karın ağrısı genellikle 12-72 saat sürer. Bazı ataklar akut apandisiti taklit edebilir. Yine hastaların yüzde 20- 40’ında göğüs ağrısı ve yüzde 50- 60’ında eklem ağrısı oluşur. Hastalarda eklem ağrıları çoğunlukla diz ve ayak bileğini etkiler.
Tekrarlayan ateş nöbetleri
38.5C-40C’ye kadar yükselebilen ateş, çoğunlukla karın, göğüs ve eklem ağrılarına eşlik eder.
Deride kızarıklıklar
Hastalarda daha çok diz ve ayak bileği arasındaki deride ‘erizipel benzeri kızarıklık’ olarak adlandırılan kırmızı döküntü şeklinde cilt bulgusu görülür. Bu döküntüler birkaç gün içinde geriler.
Dizlerde, ayak bileklerinde ve kalçalarda şişmiş eklemler
FMF hastalığında oluşan iltihaplanmayla beraber diz, ayak bilekleri ve kalça gibi eklem yerlerinde çeşitli şişlikler meydana gelebilir.
Kas ağrıları
FMF hastalığı belirtileri arasında yer alan kas ağrıları kişide ortaya çıkan ateşle beraber görülebilir.
Şişmiş, hassas bir skrotum
Su fıtığı olarak da bilinene skrotum, testisleri kaplayan zarların içerisinde normalden daha fazla sıvı birikmesi durumudur. Ailevi Akdeniz ateşi durumunda ise şişmiş, hassas bir skrotum gözlemlenebilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastaları bazen uzun bir dönemi ataksız geçirebilir. Atakları tetikleyici etmenler arasında stresin, enfeksiyonların rolü olabileceği düşünülmektedir. Öte yandan hasta atakların sonunda tamamen düzelir ve bu periyodlar arasında bütünüyle normaldir.
Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) Hastalığı Komplikasyonları Nelerdir?
FMF hastalığında meydana gelen atakların çok sık tekrarlanması halinde vücut içerisinde amiloid adı verilen proteinin birikmesine neden olur. Amiloid proteini böbreklerde birikerek, böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bunların yanında Ailevi Akdeniz ateşi hastalığının yol açtığı komplikasyonlar şunları içerebilir.
Kandaki anormal protein
Ailevi Akdeniz ateşi atakları sırasında vücut anormal bir protein (amiloid A) üretebilir. Protein vücudunuzda birikerek organ hasarına (amiloidoz) neden olabilir.
Böbrek hasarı
Amiloidoz böbreklere zarar vererek nefrotik sendroma neden olabilir. Nefrotik sendrom, böbreklerin filtreleme sistemleri (glomeruli) hasar gördüğünde ortaya çıkar. Bu rahatsızlığı olan kişiler idrarlarında büyük miktarda protein kaybedebilirler. Nefrotik sendrom böbreklerde kan pıhtılaşmasına (renal ven trombozu) veya böbrek yetmezliğine yol açabilir.
Kadınlarda kısırlık
Ailevi Akdeniz Ateşi’nin neden olduğu iltihap, kadın üreme organlarını da etkileyerek kısırlığa neden olabilir.
Eklem ağrısı
Ailevi Akdeniz Ateşi olan kişilerde artrit yaygındır. En sık etkilenen eklemler dizler, ayak bilekleri, kalçalar ve dirseklerdir.
Ailevi Akdeniz Ateşi Tanısı Nasıl Konulur?
FMF hastalığının tanısı dikkatli alınan bir hasta hikayesi, fiziki muayene ve laboratuvar testlerine dayanan kriterlere göre konulmaktadır. Etnik köken, tipik periyodik ateş, serözit atakları (1-4 gün süren karın, göğüs ağrısı), ailede Ailevi Akdeniz Ateşi öyküsü ve atakların ilaç ile önlenmesi tanı koymada çok yardımcıdır. Atak sırasında iltihabi süreci gösteren lökosit sayısında artış, eritrosit sedimentasyon hızı, fibrinojen ve C-reaktif protein (CRP) düzeylerinde yükseklik takip edilir. Atak sonrası söz konusu laboratuvar bulgularındaki hızla düzelme doktorun tanı koymasına yardımcı olur. Kesin tanı koydurucu bir kriter olmayan MEFV mutasyon sonuçlarını değerlendiren genetik analiz ise klinik tanıyı destekler.
Tanı sürecinde aşağıdaki göstergeler yardımcı olabilir:
- Bağışıklık tepkisinin bir göstergesi olan yüksek beyaz kan hücresi sayısı
- Enflamatuar bir yanıtın bir göstergesi olan yüksek eritrosit sedimantasyon hızı (ESR)
- Kanamayı durdurmaya yardımcı olan yüksek plazma fibrinojeni. Yüksek miktarda mevcut olan yüksek plazma fibrinojeni bu mekanizmada bir sorun olabileceğini gösterir
- Kırmızı kan hücrelerinin yok edildiğini gösteren yüksek serum haptoglobini, Familial Mediterranean Fever (FMF) gibi romatizmal hastalıklarda sık görülen bir durumdur.
- Karaciğer tarafından üretilen özel bir protein türü olan yüksek C-reaktif protein, yalnızca akut inflamasyon atakları sırasında bulunur.
- İdrar tahlili ile gösterilen idrarda yüksek albümin. Ataklar sırasında mikroskobik hematüri (idrarda çok küçük - mikroskobik - miktarlarda kan veya kan hücresi) ile birlikte idrarda protein albüminin varlığı böbrek hastalığının bir belirtisi olabilir.
FMF için tanı süreci
Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı (FMF), genellikle klinik bir tanı olarak karşımıza çıkar. Aile öyküsünün varlığı ve ortaya çıkan semptomlar hastalığın tanısını doğrulamaya yardımcı olan temel faktörlerdir. Laboratuvar ve radyografik çalışmalar tanıyı desteklemeye veya diğer nedenleri elemeye yardımcı olabilir. Laboratuvar analizleri nötrofil baskınlığı ile yükselmiş beyaz kan hücresi sayısını ortaya çıkarabilir.
Elektrokardiyogram, perikardit durumunda diffüz ST-segment yükselmesini ortaya çıkarabilir. Sinovyal sıvı analizi, yükselmiş çekirdekli beyaz hücrelere sahip steril sıvıyı gösterir. Akut karın dahil olmak üzere diğer karın ağrısı nedenlerini dışlamak için genellikle karın bölgesinin bilgisayarlı tomografi taraması yapılır. Bu genetik testler, FMF teşhisi için vakalarda tanıyı doğrulamaya yardımcı olan test yöntemleridir. Ancak, klinik sunuma göre tanı kriterlerini karşılayan hastaların yaklaşık %10'unda herhangi bir mutasyon ortaya çıkmaz.
Tanı için atakların meydana geldiği ana kriterler
- Karın
- Eklem (kalça, diz, ayak bileği)
- Göğüs - tek taraflı plörit veya perikardit
- Skrotum
- Deri
- Kas
- Sadece ateş
Küçük kriterler
- Karın
- Eklem
- Göğüs
- Eforla oluşan bacak ağrısı
- Kolşisine olumlu yanıt
- Nefropatik amiloidoz
Destekleyici kriterler
- FMF aile öyküsü
- Savunmasız etnik köken
- Erken başlangıç (20 yaş altı)
- Yatak istirahati gerektiren şiddetli ataklar
- Kanda yüksek beyaz kan hücresi sayısı veya yüksek akut faz reaktanlarının varlığı
- Patoloji olmaksızın laparotomi veya apendektomi öyküsü
- Epizodik proteinüri veya hematüri
- Ebeveynlerin akrabalığı
Ailevi Akdeniz Ateşi Tedavisi Nasıldır?
Erken teşhis ve tedavi ile pek çok Ailevi Akdeniz Ateşi hastası normal hayatlarını sürdürebilir. Dengeli bir diyet, egzersiz programı, kilo kontrolü ve stressiz sağlıklı bir yaşam tarzı, hastalığın yol açtığı ağrıyı yönetmeye ve genel sağlık durumunu korumaya yardımcı olabilir.
Kesin tedavisi olmayan FMF hastalığının belirti ve semptomlarını kontrol etmek, önlemek için kullanılan ilaçlar şunlardır:
Kolşisin etken maddeli ilaçlar
Kolşisin yeterli dozlarda kullanıldığında Ailevi Akdeniz Ateşi’nin yol açtığı atak sayısında belirgin bir azalmayı sağlamaktadır. Kolşisinin yaygın görülen yan etkileri arasında şişkinlik, karın krampları ve ishal bulunur. Bu yan etkilerin arasında kolşisinin en sık görülen yan etkisi ishaldir ve özellikle ilaç yüksek dozlarda kullanıldığında ortaya çıkmaktadır. Kolşisinin amiloidozu engellediğini gösteren önemli çalışmalar vardır. Ancak azospermiye neden olup olmadığı konusu henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Nadir durumlarda, kolşisin, özellikle eritromisin (makrolid) ailesinden veya statinlerden (kolesterol ilaçları) antibiyotik alırken kas güçsüzlüğüne neden olabilir. Bu nedenle, bu ilaçların kolşisin ile dikkatle verilmesi gerekir. Kadın hastaların hamilelik veya emzirme döneminde kolşisin almayı bırakması gerekmez. Kolşisin ile tedavi edilen çocuklar yılda en az iki kez kan ve idrar testleri yaptırmalıdır.
Kolşisin hakkında daha detaylı bilgi vermek gerekirse; Kolşisin tedavisi genellikle FMF hastaları için ömür boyu sürer. İlacın dozajı yaşa ve semptomların şiddetine göre değişir. Beş yaşın altındaki çocuklara günde 0,03-0,07 mg/kg kolşisin verilmesi önerilir ancak en uygun doz doktor tarafından belirlenir. Çocuk büyüdükçe ilacın dozu 0,5 mg'lık artışlarla artırılabilir. 1 mg kolşisin on yaşın üzerindeki çocuklar ve yetişkinler için idealdir.
Sık ataklar veya amiloidoz varlığı gibi daha karmaşık bir hastalığı olan hastalara, hastalar tarafından tolere edildiği ve karaciğer ve böbrek fonksiyonları normalse daha yüksek doz kolşisin (2 ila 2,5 mg) verilebilir. Amiloidozla ilişkili son evre böbrek hastalığı nedeniyle böbrek nakli olan hastalar, nakilden sonra bile kolşisin almaya devam etmelidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi kolşisin tedavisinin en çok görülen yan etkileri ishal ve kusmadır. Bu yan etkiler ilacın dozuna bağlıdır ve daha yüksek dozlarda normal olarak daha yaygın bir şekilde ortaya çıkar. Diğer yaygın olmayan yan etkiler miyelosupresyon, hepatotoksisite, nefrotoksisite, miyopati, nöropati ve aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Diğer yandan hastalar yan etkileri nedeniyle kolşisini almayı bırakırsa - en yaygın olarak ishal - günlük kolşisin dozunun iki veya üç bölünmüş doza bölünmesi düşünülebilir. Hastaların hala tedaviye yanıt vermediği durumlarda kolşisin dozu artırılabilir. Maksimum tolere edilebilir kolşisin dozu (yetişkinlerde 3 mg'a kadar) tedaviye uyulmasına rağmen atakların sıklığını ve şiddetini iyileştirmiyorsa ve ataklar arasında kandaki akut faz reaktan seviyeleri yüksek kalmaya devam ediyorsa, kolşisin direncinden şüphelenilmelidir. Bu gibi durumlarda farklı tedavi seçenekleri değerlendirilebilir.
Enflamasyonu önlemek için diğer ilaçlar
Altı ay süreyle tolere edilebilecek maksimum dozda ve düzenli kolşisin kullanmalarına rağmen ayda bir iki atak geçiren hastalar kolşisine yanıtsız olarak kabul edilir. Kolşisine yanıt alınamayan veya kolşisini tolere edemeyen hastalara alternatif tedavi yöntemleri denenebilir. Hastaya iltihaplanmaya karışan interlökin-1 adlı bir proteini bloke eden ilaçlar reçete edilebilir. Son yıllarda TNF inhibitörleri ve IL-1 inhibisyonu (IL-1 reseptör antagonisti anakinra) tedavide daha ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular
FMF ne demek?
Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), karın, göğüs ve eklemlerinizde tekrarlayan ateşlere ve ağrılı iltihaplanmalara neden olan genetik bir otoinflamatuar hastalıktır. Esas olarak Akdeniz kökenli insanları etkileyen otoinflamatuar bir genetik hastalık olan FMF, tekrarlayan ateş ve serozit (göğüs, karın, eklemler) ataklarıyla karakterizedir ve erken çocukluk döneminde ağrılı ataklarla kendini gösterir. Amiloidoz ise FMF'nin en ölümcül komplikasyonu olarak değerlendirilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastaları ateş ataklarını azaltmak için neler yapabilirler?
Ailevi Akdeniz Ateşi hastaları tedaviye ek olarak ateş ataklarını önlemek veya azaltmak için şu noktalara dikkat etmelidir:
Yeterince uyumak: Yeterli derecede uyku bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur.
Rahat bir günlük rutin: Stresli durumlar nöbetleri tetikleyebilir. Bu yüzden stresten uzak durulmalıdır.
Egzersiz: Düzenli şekilde yapılan egzersizler stresi azaltır aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir.
Dengeli ve sağlıklı beslenme: Bol meyve ve sebze tüketmek ailevi FMF hastalarına iyi gelir. Bazı hastalarda fazla yağlı yemekler nöbetleri tetikleyebilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı ne kadar yaygındır?
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı nadir görülen bir hastalıktır. Nitekim hastalık Batı ülkelerinde 100.000 kişiden yaklaşık 2,5 kişide görülür. Hastalık en yaygın olarak Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde görülür. Bu milletlerden her 200 kişiden biri Ailevi Akdeniz Ateşi hastasıdır.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı Türkiye’de ne kadar yaygındır?
Türk toplumunda Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığın görülme sıklığı yüzde 0,1'dir.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığının günlük yaşam üzerinde etkileri nasıldır?
FMF hastalığı ilerleyen yaşla birlikte genellikle iyileşir ve çoğu hastanın uygun tedaviyle normal bir hayat sürmesi mümkündür. Ancak tedavi sonuçları her ne kadar başarılı olsa da Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı tamamıyla iyileştirilemez, ömür boyu tedavi edilmesi şarttır. Şöyle ki bu hastalıkla yaşamayı kolaylaştırmak için doktorlarla güvene dayalı bir ilişki geliştirmek önemli bir husustur. Hastalığın yol açtığı ateş atakları, iltihaplanma ve vücudun çeşitli yerlerinde meydana gelen ağrılar bazen aile ve sosyal hayat üzerinde, işe ve okula devam etmede ve duygusal mutlulukta olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Hastaların bir aile üyesi, güvendiği bir arkadaş veya bir terapistle konuşması, korkularını ve hayal kırıklıklarını ifade etmesine olanak sağlayabilir. Sonuç olarak uygun bir tedavi programıyla birlikte kişiler günlük yaşam normal şekilde devam edebilir, hastalar eğitim, iş, spor faaliyetleri veya sosyal etkinliklere dilediğince katılabilir.
FMF hastalığı kaç yaşında başlar?
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığının başlangıcı genellikle 5 ila 15 yaşları arasındadır ancak çok daha sonra veya daha erken, hatta bebeklik döneminde bile ortaya çıkan vakalar olabilir. Atakların düzenli bir tekrarlama şekli yoktur. Genellikle 12 ila 72 saat sürer ancak daha uzun sürebilir. Sıklıkla haftada 2 atak ile yılda 1 atak arasında değişir (en yaygın olarak 2 ila 6 haftada bir).
FMF atakları nasıl durdurulur?
FMF ataklarını durdurma konusunda kolşisin çoğu insan üzerinde etkili bir çözüm olabilir. Ayrıca atak sırasında semptomların şiddetini, ateşi ve iltihabı azaltmak ve ağrıyı kontrol altına almak için intravenöz sıvılar ve ilaçlar önerilebilir.
FMF hastalığı bulaşıcı bir hastalık mıdır?
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı kalıtsal bir hastalıktır ve bulaşıcı değildir. Kalıtsal olması nedeniyle aile üyelerinden geçiş yapar. Kalıtsal olmasının dışında stres, viral hastalıklar ve fiziksel aktiviteler FMF hastalığını tetikleyebilir.
FMF hastalığı nasıl tetiklenir?
FMF hastalığının neden olduğu ataklar bir enfeksiyon, stres, yorucu egzersiz, fiziksel travma veya hatta adet görülmesi nedeniyle tetiklenebilir. Bu ataklar arasında, FMF'li hastalar genellikle kendilerini normal hisseder çünkü herhangi bir semptom ortaya çıkmayabilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı bağışıklık sistemini zayıflatır mı?
FMF olarak bilinen Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı, beyaz kan hücrelerinde bulunan pirin adlı bir proteini kodlayan MEFV genindeki mutasyondan kaynaklanır. Mutasyona uğramış protein bağışıklık sistemini bozabilir ve iltihaplanmaya neden olabilir. Yapılan araştırmacılar, MEFV gen mutasyonlarının romatoid artrit de dahil olmak üzere diğer otoimmün hastalıklarda bir faktör olabileceğini ortaya koyar.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı tedavi edilebilir mi?
FMF hastalığı için bir tedavi yoktur ancak semptomları azaltmaya yönelik seçenekler mevcuttur. Belirli tedaviler her bireyde görülen birtakım ortak semptomlara yöneliktir. Hasta olan birçokbirey, iltihabı azaltan karmaşık bir bileşik olan kolşisin adı verilen temel ilaçla tedavi edilir. Bu ilaç hastalığın semptomlarını ve etkilerini azaltmaya yöneliktir.
Hamileler kolşisin tedavisi alabilir mi?
Kolşisin hamilelik ve emzirme döneminde güvenli kabul edilir. Tedaviye uyum, tedaviye yanıt eksikliğinin yaygın bir nedeni olduğundan hastalara güçlü bir şekilde iletilmelidir. Ancak hamilelere tedaviye başlanmadan önce mutlaka doktor kararı uygulanmalıdır.
FMF hastalığı idrar tahlilinde belli olur mu?
İdrarda yüksek miktarda protein veya az miktarda kan bulunması FMF ataklarıyla ilişkili böbrek sorunlarının bir işareti olabilir. Kesin tanı için birçok farklı testle sonuç kesinleştirilmeye çalışılır.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastası olanlar nasıl beslenmeli?
FMF hastalarının iltihaplanmayı artıracak gıdalardan uzak durması gerekir. Bunların başında işlenmiş gıdalar, yoğun şekerli besinler ve trans yağlar gelir. Bu besinlerin yerine taze meyve ve sebzelerden oluşan sağlıklı bir diyet listesi yapılması önerilir. Bunların yanında tuz tüketimini sınırlamak böbrek sağlığını korumak açısından önemlidir. Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan balık ve ceviz gibi besinler de anti-enflamatuar faydaları göz önünde bulundurulduğunda etkili olabilir.
FMF hastalığı ilerlerse ne olur?
FMF hastalığının ilerlerdiği vakalarda böbrek yetmezliği en ciddi komplikasyon ve risk olarak değerlendirilir. Bununla birlikte eklem ve damar sağlığının da olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı doğal yollarla tedavi edilebilir mi?
Düşük yağ, düşük karbonhidrat, yüksek taze meyve ve sebze içeren bir diyet listesine sadık kalmak, FMF hastalığının genel durumunu iyileştirebilir, semptomları azaltabilir ve vücuttaki iltihaba iyi gelebilir. Bunun sonucunda daha iyi bir hasta prognozu ile birlikte daha az yoğunlukta ataklar ortaya çıkabilir.
FMF hastalığı gebeliğe engel mi?
Ailevi Akdeniz Ateşi hastası olan kişilerin hamile kalmasında veya hamilelikte kolşisin kullanmasında bir sakınca yoktur. Hamile kalmadan önce hastalığı geçiren kişilerin hamile kalması bir risk taşır ancak bu durum hamile kalınmasının önünde bir sorun değildir.
Memorial Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
Güncelleme Tarihi : 1 Kasım 2024
Yayınlanma Tarihi: 5 Ocak 2024