İklim değişikliği insan hayatını etkilemeye devam ediyor. Değişen iklim koşulları, doğal afetler ve gıda israfı son dönemde dünyanın ortak sorunu halline geliyor. Belirlenen oranlara göre; Türkiye’de bulunan tüketicilerin %35’i tüketeceğinden fazla yemek yapıyor ve satın alınan gıdaların %23’ünü tüketilmeden çöpe atılıyor. Çöpe atılan her gıda sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de etkiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Aslıhan Altuntaş, iklim değişikliği ve beslenme ilişkisi ile ilgili bilgi verdi.
Obezite dünyada bir pandemi haline geldi
Dünyada aşırı kilo ve obezite bir pandemi haline gelmektedir. Özellikle Avrupa obezitede birinci sırada bulunmaktadır. Çocuklarda da aynı sorun çocukluk çağı obezitesiyle öne çıkmaktadır.
Obezite ve aşırı kilonun bir sonucu olarak hayvansal kaynakların tüketimi iklim değişikliğine ve israfa neden olmaktadır. Hayvansal kaynakların su ayak izi ve karbon ayak izi çok yüksektir. 30 gramlık bir soğanın soframıza gelirken tükettiği su ve karbon miktarı ile 30 gramlık bir kırmızı etin soframıza gelirken tükettiği su ve karbon miktarı arasında büyük fark bulunmaktadır. Fazla tüketim yerine herkes bedeninin ihtiyacını bilirse ve bu ihtiyaca göre tüketim yaparsa yani yeterli ve dengeli beslenebilirse, hem fazla tüketim engellenmiş hem de bedenin normal çalışması gereken besinler alınmış olmaktadır. Eğer kişi düzenli ve dengeli beslenirse hem kendine hem de dünyaya borcunu ödemiş olacaktır.
Gereğinden fazla tüketmemek için yapılması gerekenler bulunmaktadır;
- Alışverişe çıkarken ihtiyaç listesi hazırlamalı
- Alışveriş süresince ihtiyacınız kadar alışveriş yapmalı
- Aile içinde haftalık beslenme programı yapmalı (beslenme uzmanlarından destek alınabilir)
İhtiyacımız kadar alıp ihtiyacımız kadar tüketmek hem dünya hem de bizim için önemlidir. Alışverişe çıkarken alışveriş listesi yapılmadığında veya ihtiyacınız kadar almadığınızda fazlasını alıp fazlasını tüketerek hem dünyaya hem de bedenimize zarar vermekteyiz. Beslenme uzmanları ile yapılan haftalık aile beslenme planının ardından oluşturulan ihtiyaç listesi ile markete gidildiğinde gereğinden fazla alışveriş yapılmasının ve israfın önüne geçilmektedir. Bu da atıkların azalmasına neden olacaktır.
Gezegen Diyeti ile dünyaya borcunuz kalmasın
Gezegeni korumak için bir kişinin yiyebileceği dengeli bir beslenme tarzı bulunmaktadır. Ocak 2019’da Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Kalkınma Planı ile birlikte dünyanın en prestijli sağlık dergilerinden biri olan The Lancet, 2 yıl boyunca 37 farklı ülkeden uzmanla çalıştı. Gezegen diyeti oluşturuldu. Bu diyete göre, bir besini tüketirken sadece bize olan fayda veya zararını değil, gezegene olan etkilerini de düşünmek gerekmektedir.
Bu diyete göre günlük ve haftalık alınması gereken besin miktarları belirlenmektedir;
- Günlük ortalama 300 gram sebze
- Günlük ortalama 200 gram meyve
- Günlük ortalama 25 gram yağlı tohumlar(ceviz, fındık, badem gibi)
- Günlük ortalama 250 ml yani yaklaşık 1 su bardağı süt ürünleri
- 10-12 yemek kaşığı kadar pirinç/bulgur ya da 9 dilim ekmek
- Yaklaşık 50 gram nişastalı sebzeler (mısır, mercimek, nohut gibi)
- Yaklaşık 6 ilave küp şeker
- Günlük ortalama 4-5 yemek kaşığı ilave yağ
- Haftada maksimum 2 adet yumurta
- Haftada maksimum 400 gram tavuk
- Haftada maksimum 100 gram kırmızı et
Daha sağlıklı bir hayat için gıda okuryazarlığı geliştirilmeli
Her vatandaşın bir kimlik belgesi olduğu gibi, gıdaların da kimlik belgesi etiketleri üzerinde yer almaktadır. Gıda okuryazarlığı temiz bir içeriği tüketmek için önemlidir. Bir ürünü alırken içinde ne olduğuna bakmak, etiketi okumak kişilerin bedenine de dikkat etmesi anlamına gelmektedir. Sadece 10 dakika ayırarak özellikle paketli gıdaların içindeki zararlı maddeleri tespit ederek kendi bedeninize dikkat edebilirsiniz. Tüketilen ürünün zararlı olduğunu fark etmek, ürüne bakışı da değiştirebilmektedir.
Çöpleri ayrıştırarak toprağı besleyebiliriz
Sebze ve meyveleri tükettiğimiz sırada onları soyarken organik olduğu halde çöpe atabiliyoruz. Tekrar dönüştürülebilecek olan bu çöpler ayrı bir kapta biriktirilerek kompost hale getirilebilmektedir. Bu kompostlar biriktirilerek gübre halinde çiçeklerin dibine veya parkta bulunan ağaçların dibine ekilebilmektedir. Çöpe gidecek olan bu ürünler doğaya gübre olarak dönüştürülerek vitamin ve minerallerin toprağa dönmesine katkı sağlamaktadır. Bir kova veya kavanoz ayırıp biriktirilen atıkları toprakla bir araya getirmek israfı önlemektedir.
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2018 verilerine göre, dünyada 1.3 milyon insanın orta düzeyde besin güvencesizliği yaşadığı, dünya üzerinde 120 milyon insanın her gece yatağa aç girdiği belirlenmektedir. Sağlıksız beslenme veya çok fazla yemek yemekten dolayı ise 5 milyon yetişkin ve 5 yaşın altındaki 40 milyon çocuk fazla kilolarıyla ilgili sorun yaşamaktadır. Obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kanser gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalıklar nedeniyle tedavi olmak isteyen hastalar, ülke ekonomisine de olumsuz katkı sağlamaktadır.
Yerel üretim ve yerli tohuma önem verilmeli
Toprağı öldürmeyecek tarım yapmak daha sağlıklı bir gelecek için önemlidir. Ekilen toprağın öldükten sonra verim alması için nasıl bir süreçten geçmesi gerektiği ile ilgili çiftçilerden destek alınması önerilmektedir. Yerel üretim ve tüketimi desteklemek, Kastamonu’dan siyez buğdayı, Kars’tan kavılca buğdayı tüketmek ülkemizin geleceği için de besin kaybı yaşamamak için de önemlidir. Yerli tarıma talebin artması ithal tohuma talebin azalması anlamına gelmektedir. Bahçelerimizde, balkonlarımızda yetiştireceğimiz tohumlarla yerli tohum üretimi yapabilmekteyiz.
Güncelleme Tarihi : 1 Aralık 2023
Yayınlanma Tarihi: 25 Temmuz 2023